Gelecek Partili Torun: Türkiye Adem-i Merkeziyetçilikten korkmamalı 2025-11-18 18:01:25   ANKARA - Türkiye’nin Suriye politikasını eleştiren Gelecek Partisi Milletvekili Kani Torun, Türkiye’nin askeri strateji uyguladığını ve bundan vazgeçmesi gerektiğini belirterek, “Türkiye Adem-i Merkeziyetçilikten korkmamalıdır. Adem-i Merkeziyetçi bir çözüm bulunmalıdır” dedi.    2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi’nin Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki görüşmeleri devam ediyor. Komisyon toplantısı Dışişleri Bakanlığı ve bağlı kuruluşların bütçelerinin tartışılması ile sürüyor.    Toplantıda söz alan Gelecek Partisi Bursa Milletvekili Kani Torun, Türkiye’nin Ortadoğu ve dış politikasını eleştirdi. Türkiye’nin Suriye politikasında güvenlikçi bir hat üzerinden ilerlediğini ve politikasını kapsayıcı bir hatta dönüştüremediğini belirten Torun, “Suriye'nin içinde tesis edilmesi gereken barışa ve sükunete ciddi yatırım yapmalıyız. Şam ile SDG arasında net bir siyasi uzlaşı olmadan Suriye'de taşlar yerine oturmayacak, Türkiye SDG meselesine bakışını değiştirmedikçe de bu uzlaşı sağlanamayacak” dedi.    ‘ASKERİ BASKI YERİNE MÜZAKERE YAPILMALI’    Türkiye’nin askeri baskıyı tek yöntem ve strateji olarak gördüğünü belirten Torun, “Bunun yerine Suriye içindeki aktörlerin birbirleriyle konuşmasının kolaylaştıran, kapsayıcı bir geçiş sürecini destekleyen, diplomasiye ağırlık veren bir çizgi olmalıdır. Çünkü bölgesel barışın yolu sınırları askerî araçlarla değiştirmek değil, toplumlar arası temasla, diplomasiyle, müzakereyle sınırları anlamsızlaştırmaktan geçer. Bu bağlamda iç barışımız ile Suriye politikamız arasında kopmaz bir bağ vardır” diye konuştu.    'BENZER POLİTİKAYI NİÇİN GÖRÜMYORUZ?'   Torun, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türkiye'de Kürt meselesi çözüme kavuşmadan Suriye'de Kürtlerle ilgili hiçbir dosya sağlıklı bir şekilde yönetilemez. Aynı şekilde Suriye'nin kuzeyindeki siyasi yapı çözüme kavuşmadan Türkiye'nin içindeki tartışmalar normalleşemez. Dolayısıyla iç ve dış politikada barışı aynı anda düşünmek zorundayız. Bu ülke kendi vatandaşlarıyla çözmekten kaçındığı meseleleri başka ülkelerin topraklarında çözemez, çözemediği her sorunun ise dış politikada bir kırılganlık içeride bir huzursuzluk olarak geri döner. 2000'li yılların başında benzer gerginlikleri Irak Kürdistan bölgesel yönetimiyle yaşanmıştı, bugün Erbil'deki yönetim Türkiye'nin en yakın ortaklarından. Suriye'de de benzer politikayı niçin görmüyoruz? Tehdit dilini yumuşak ve yapıcı bir dile dönüştürmek uzun vadede tüm halkların istifade edeceği bir dönemin kapısını bizlere açacaktır. Bugün Türkiye tüm kartlarını açık oynarken neden Suriye konusunda daha cesur adımlar atmasın?    YAPICI ADIMLAR BEKLİYORUZ    MİT Başkanlığı İmralı'yla görüşmeler yaparken, Kandil'de silah bırakma faaliyetlerini takip ederken, SDG'nin yetkili isimleri Türkiye'ye getirilerek burada görüşülmesi çözüme daha çok katkı sağlayacaktır. Sayın Bakanın hem müzakere tecrübesi hem de sahadaki etkinliği bunu yapabilecek ve bu sorunu çözebilecek yeterliliktedir. SDG yetkilileri Şam'la görüşürken, ABD'yle temas kurarken, çeşitli ülkelerin temsilcileri buraya gelerek onları dinlerken bizim sorunun ve çözümün doğal ortakları olarak görüşmemiz değil, görüşmüyor olmamız abes karşılanmalıdır. Bu konuda sizlerden iç ve dış siyaseti rahatlatacak yapıcı adımlar bekliyoruz.    ADEM-İ MERKEZİYETÇİLİKTEN KORKMAMALI   Türkiye Adem-i Merkeziyetçilikten korkmamalıdır. Tecrübeyle söylüyorum: İç savaş yaşanmış toplumlarda tekçi bir merkezi yönetim kurmak hemen hemen imkânsızdır. Modalitesi taraflar arasında konuşularak Adem-i Merkeziyetçi bir çözüm bulunmalıdır. Bu konuda Birleşik Krallık modeli denenebilir. İsmi ‘özerklik’ veya ‘federalizm’ olmadan bölgesel değil, iller bazında yerel yatırımların, yerel polisin eğitimin ve sağlığın seçilmiş yerel yönetimlerce yönetildiği bir model herkesi tatmin edebilir. Suriye'deki Arap Kürt ve Türkmenler bizim vatandaşlarımızın soydaşlarıdır. Tüm taraflara eşit durmalıyız. Türkiye tüm yumurtalarını HTŞ ve Şara sepetine koymamalıdır. Selefilik ve pragmatizmi evliliğinden doğan HTŞ yönetimi daha geçen hafta Lazkiye liman işletmesini DPW'ye yani Birleşik Arap Emirlikleri'ne verildi. Bölgede Türkiye'nin her siyasetine sabotaj yapan Birleşik Arap Emirlikleri'nin Suriye'de güçlenmesi konusunda da dikkatli olunmalıdır. Kürtlerin Suriye yönetiminde etkinlik kazanmaları Türkiye'nin elini Arap ülkelerine karşı da güçlendirir.”   ‘ADIMLAR ATILMASINI BEKLİYORUZ’    Söz alan Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (DEM Parti) Antalya Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç, Türkiye’nin Suriye politikası üzerinden Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a yüklendi. Oluç, Suriye Geçici Hükümeti ile Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi arasında imzalanan 10 Mart Mutabakatını desteklediklerini belirtti. Oluç, “Mmutabakatta şekillenmiş olan anlaşmanın gerçekleşmesi ve bir demokratik entegrasyonun ortaya çıkması açısından çok önemli olduğunu düşünüyoruz; bunu destekliyoruz ve oradaki siyasi iradelerin esas itibarıyla olumlu çabalarının Suriye'yi demokratikleştireceği kanaatindeyiz. Nusaybin ve Mürşitpınar Sınır Kapılarının açılması -bunu daha evvel de iletmiştik, diğer bakanlara da ilettik, Ticaret Bakanlığına da bu konudaki görüşlerimizi ilettik- ilişkileri olumlu anlamda geliştirecektir; diğeri de Kuzey Doğu Suriye'yle olacak ilişkilerin geliştirilmeye başlaması, Türkiye açısından oraya bir el uzatılması her anlamda, ticari, ekonomik, kültürel açılardan da baktığımızda, tabii ki siyasal açıdan da son derece önemlidir. Bu konuda da adımlar atılmasını bekliyoruz” dedi.