Selime Büyükgöze: Erkek şiddeti eşitlikle son bulabilir 2025-11-21 09:06:04   İSTANBUL - Erkek şiddetinin temelinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği olduğunu belirten Mor Çatı gönüllüsü Selime Büyükgöze, “Senelerdir şiddeti konuşuyoruz. ‘Nasıl son bulacak?’ sorusu, cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırdığımızda son bulabilir” dedi.    25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne sayılı günler kalırken, kadınların hazırlıkları son sürat devam ediyor. Ülkedeki kadınlar, tüm dünyada olduğu gibi bu yılda savaşa, şiddete, tacize, tecavüze, eşitsizliğe ve emek sömürüsüne karşı alanlarda olacak.    Erkek şiddetine karşı kadın örgütlülüğün önemli merkezlerinden biri de 35 yıldır mücadele veren Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı. 1990 yılından bu yana erkek şiddetine maruz kalan kadınlarla dayanışma ve destek çalışmaları yürüten vakıf, hukuki ve psikolojik destek sağlamanın yanı sıra barınma da sağlıyor. Mor Çatı Vakfı Gönüllüsü akademisyen Selime Büyükgöze, 25 Kasım dolayısıyla değerlendirmelerde bulundu.   ‘AYNA TUTUYORUZ’   Mor Çatı’ya maruz bırakıldığı şiddetten uzaklaşmak isteyen kadınların başvurduğunu belirten Selime Büyükgöze, kadınların şiddetten uzaklaşmaya çalışırken karşılarına pek çok engel çıktığını söyledi. Selime Büyükgöze, “Kadınlar, şiddetten uzaklaşmak ve yeni bir hayat kurmak için önemli bir karar alıyorlar. Bu adımı attıktan sonra sistem onları nasıl destekliyor ya da yüz üstü bırakıyor ve bunun yıllar içerisinde nasıl değiştiğine tanıklık ediyoruz. Erkek şiddeti her zaman çok yaygın ve bu yaygınlıkta sürüyor. Tüm sistem, devlet, yerel yönetimler ne yapıyor, toplum olarak ne yapıyoruz? Bunlara bakmamız lazım. Kadınlar o zorlu adımı attıktan sonra çeşitli kurumlara başvuruyorlar. Örneğin; Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM), karakollara, belediyelere ya da arkadaşlarına gidiyorlar ve buralarda destek bulamadıklarında, yüzüstü bırakıldıklarında, yanlış yönlendirmelerle karşılaştıklarında bize ulaşıyor, ne yapabileceklerini soruyorlar” diye belirtti.   Erkek şiddetine karşı sorumlu kurumların başında emniyet, jandarma, karakol ve ŞÖNİM geldiğini kaydeden Selime Büyükgöze, bu kurumların koordinasyon içinde birlikte çalışmaları gerektiğinin altını çizdi. Selime Büyükgöze, “Kadınlar gizlilik kararı alıyor ama çocukları için alamıyorlar ve tekrar çocukları için almaya uğraşmak zorunda kalıyorlar. Kadınların bir noktada kendi yaşamlarını kuracakları ve yaşamlarını şiddetten uzakta sürdürebilmeleri için onları güçlendirmeye odaklanan bir çalışma yok ve bu da kadınların tekrar o şiddet döngüsünün içerisine girmelerine neden oluyor. Yaptığımız çalışmada öncelikli olarak yaklaşım açısından temel bir farkımız var. Kadınları dinliyoruz. Kadınları dinlemek şiddetle mücadelede gerçekten çok önemli bir adım çünkü birçok kadın yaşadıklarını anlatamıyorlar. Onları dinlemek, ihtiyaçlarını tespit etmek, onlara neler yapabilecekleri konusunda seçeneklerini söylemek ve aldıkları karar doğrultusunda desteklemek. Biz aslında kadınlara bir ayna tutuyoruz diyebilirim” ifadelerini kullandı.    ‘SORUMLU KURUMLARA BASKI YAPIYORUZ’   Kadınlara verdikleri desteğin yanı sıra sorumlu kurumlarda yaşadıkları zorluklara da müdahale ettiklerini dile getiren Selime Büyükgöze, kadınların var olan haklarına erişebilmeleri için çalıştıklarını vurguladı. Selime Büyükgöze, “Çünkü bu kurumlar, kadınlardan yana çalışması gereken kurumlardır. Bunun dışında ihtiyaç duyuyorsa ruhsal destek, hukuki destek verebiliyoruz. Kapasite uygunsa ve kadının da ihtiyacı varsa bizim sığınağımızda da kalabiliyor. Ama her zaman merkezi yönetimin, yerel yönetimlerin, baroların yani sorumlu bütün kurumların çalışması için baskı uyguluyoruz bunun için. Bu kurumlar çalışmalı ki bizimle hiç temas etmeyecek kadınlar, o kurumlara gittiklerinde ihtiyaç duydukları destekleri olabilsinler” dedi.   Erkek şiddetinin bilinçli ve tercih edilen bir davranış olduğuna dikkat çeken Selime Büyükgöze, şiddetin bir düşünce biçimi olduğunu söyleyerek, ekledi: “Erkeklerin kadınları baskı ve denetim altında tutmak, cezalandırmak için uyguladıkları sistematik şiddet davranışlarına erkek şiddeti diyoruz. ‘Erkek şiddeti’ diye ifade etmeyi önemli buluyoruz. Bu tanım aynı zamanda bir toplumsal cinsiyet eşitsizliğine ve tarihsel eşitsizliğe işaret ediyor. Bu tanımdan yola çıkmadığınızda bir toplumsal sorun ya da kişiler arası çatışma meselesi gibi ele alınabiliyor. Ama biliyoruz ki, bu sistematik bir şey. Bu sistem, bu şiddeti mümkün kıldığı için hepimiz şiddete maruz kalıyoruz. O yüzden şiddeti bütünlüklü anlamak önemli. Sistematik erkek şiddetinin son duraklarından bir tanesi kadın cinayetleri, siz sadece bunu engellemeye çalıştığınızda sadece bir bandaj yapıştırıyorsunuz ve bu bir çözüm sağlamıyor. Bu şiddeti önlemeniz, o aşamaya gelmemiş kadınların şiddetten uzaklaşması için desteklemeniz gerekiyor.”   ‘ŞİDDET NASIL SON BULACAK?’   Cinsiyet eşitsizliği ile erkek şiddeti arasında bağ kurmanın şiddeti önlemenin en önemli ayaklarından birisi olduğunu söyleyen Selime Büyükgöze, “Senelerdir şiddeti konuşuyoruz. Bu, şu soruyu da beraberinde getiriyor ‘Nasıl son bulacak?’ Ancak cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırdığımızda son bulabilir. Erkek şiddetinin dinamiğinde toplumsal cinsiyet eşitsizliği var ve o yüzden hep beraber mücadele etmemiz gerekiyor” dedi.   25 Kasım dolayısıyla yapılan ortak çağrının yanı sıra kendi sözlerini de kurduklarını ifade eden Selime Büyükgöze, bu sene de Kadının İnsan Hakları Derneği (KİH) ile ortak bir kampanya yürüttüklerini söyledi. Selime Büyükgöze, şöyle devam etti: “Kampanyanın aslında iki tane birbirini tamamlayıcı sözü var. Birinde kadınların neden şiddet gördüğünü soruyoruz. ‘Kadınlar niye şiddete maruz kalıyor, bunu hiç düşündünüz mü’ sorusunu ortaya atıyoruz. Çünkü erkekler, kadınlara şiddet uygulamayı hak görüyor. Şiddetin bir faili, bir öznesi var, bunu vurgulamak istedik. Bir de ‘Nasıl son bulacak bu şiddet?’ Bunun da ancak cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırarak gerçekleşebileceğini vurguladık. Burada hem sorunun kaynağına tekrar bakmak istedik hem de çözümün bu kaynağı ortadan kaldırmakla ilgili olduğunu vurgulamak istedik.”    MA / Yeşim Tükel