Sürecin etkili öncülere ihtiyacı var 2025-11-14 11:09:59   HABER MERKEZİ - Sürecin etkili öncülere ihtiyacı olduğunu belirten yazar Fuat Ali Rıza, “Sürecin gerektirdiği demokratik eylemliliği geliştirme önündeki öncü engelini ortadan kaldıralım. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü talebini sonuç alıcı bir demokratik eylem gücü haline getirelim” dedi.    Kürt sorununun çözümüne ilişkin süreç tartışmaları ve bu anlamda yol açıcı bir perspektif sunan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın manifestosu gündemdeki yerini koruyor. Bu bağlamda geçtiğimiz hafta sonu Halkların Demokratik Kongresi (HDK) “Sosyalizm Yeniden” şiarıyla konferans düzenledi. Sürece ve sosyalizm tartışmalarına dair Yeni Özgür Politika Gazetesi yazarı Fuat Ali Rıza, bir yazı kaleme aldı.    Yazar Fuat Ali Rıza’nın “Sürecin etkili öncülere ihtiyacı var” başlıklı yazısı şu şekilde: “HDK, geçtiğimiz hafta sonu İstanbul’da ‘Sosyalizm Yeniden’ adıyla iki günlük bir konferans düzenlemiş bulunuyor. Basına yansıyan sonuç bildirisine göre, konferansta çok önemli tartışmalar yapılmış ve görüşler ileri sürülmüş. HDK çalışmalarına yön vereceği için, giderek HDK’yi güçlendireceği anlaşılan sonuçlar ortaya çıkmış. Umarız benzer tartışmalar daha da derinleştirilerek sürdürülür ve ortaya çıkartılan görüşler HDK’nin pratik gelişmesini sağlar.   SOSYALİST ALTERNATİF ÜZERİNE ÇALIŞMAK   Sosyalizm üzerine tartışma yürütmek kuşkusuz çok önemlidir. Hatta geç kalmış bir çalışma olarak bile görülebilir. Kapitalist modernitenin baskı ve sömürüsünü bu kadar derinleştirdiği, insanlığın ve yer kürenin geleceğini tehdit ettiği mevcut koşullarda, doğaya ve topluma sahip çıkacak ve özgür, eşit yaşamı geliştirecek alternatif sosyalist modernitenin etkili bir biçimde geliştirilememesi, çok açık ki yaşanan tehlikeleri daha da büyüten temel etken olmaktadır. Bu nedenle sosyalist alternatif üzerine çalışma yürütmek adeta hayati önem taşımaktadır.   HDK’nin konferansı ‘Sosyalizm Yeniden’ adıyla yapıldığına göre, demek ki daha önceki sosyalizmin varlığını reddetmemektedir. Yani inkarcı değildir. Yine açıklanan sonuç bildirisinden anlaşılmaktadır ki, geçmiş sosyalizm olduğu gibi de ele alınmamakta, reel sosyalizm teori ve pratiğine eleştirel ve özeleştirel bir yaklaşım gösterilmektedir. Yani dogmatik ve kalıpçı bir yaklaşım da hakim değildir.   SOVYETLERİN ÇÖKÜŞ NEDENİ   Kuşkusuz sosyalizme inkarcı ve dogmatik yaklaşımlar doğru ve sonuç verici olmaz. Çok açık ki, geçmişi inkar edenin geleceği de olmaz. Bu nedenle inkarcı yaklaşımları eleştirmeye bile değmez. Ancak reel sosyalizme dogmatik ve kalıpçı yaklaşımların elbette ciddi eleştirisi gerekir. Çünkü koskoca Sovyetler Birliği, dıştan açık bir saldırıya da maruz kalmadan çöküp yok olmuştur. Peki, bu neden ve nasıl oldu? Herhalde bu soruyu sadece Gorbaçov kişiliği ile izah ve ifade edemeyiz. Bu sonucu doğuran maddi ve manevi etkenleri araştırıp açığa çıkarmamız gerekir.   Kısaca Sovyet pratiği 20. Yüzyıl sosyalizminin teorik ve pratik olarak köklü bir eleştiri ve özeleştiriden geçirilmesini gerektiriyor. Bunu Çin Sosyal Bilim Akademisi’nin yaptığı gibi de yapamayız, çöküşün nedenlerini o denli basit etkenlerle izah edemeyiz. Öyle yaparsak Çin pratiği gibi sadece kendinden sorumlu bir sonuç çıkar ortaya. Oysaki Sovyet deneyimi karşısında en fazla eleştiri ve özeleştiri yapması gerekenler kendileri olmalıydı.   TEORİ VE PRATİK    Elbette ‘Devrimci teori olmadan devrimci pratik olmaz’ ilkesini her zaman esas alıyoruz. Bunun için de yeniden sosyalizm tartışmalarını önce teorik olarak başlatıp geliştirmek anlamlı oluyor. Yani hem 19’uncu ve hem de 20’nci yüzyıl sosyalizminin eleştirel ve özeleştirel sorgulamadan geçirilerek teorik olarak sosyalizmin yenilenmesi gerekiyor. Ancak bu temelde yenilenen bir sosyalist teori, yeni yüzyılda sosyalist pratiğin önünü aydınlatabilir.   ORTAK MÜCADELE İLKESİ   Bu konuda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çalışmaları, şimdiye kadar yapılmış olan en anlamlı ve ciddi bir yenilenmeyi içeren en kapsamlı çalışmalardır. Doğru bulunur ya da bulunmaz, yine belirtilen görüşlere katılınır veya katılınmaz; ancak çalışmaların kapsamlı ve derinlikli olduğu da tartışma götürmez. Bunun bir de İmralı gibi bir yerde yapılmış olmasının anlamı ve önemi elbette büyüktür ve ciddiyetle yaklaşmayı ve önemsemeyi gerektirir. Sosyalistler arasında yoldaşça tartışma ve kapitalist moderniteye karşı ortak mücadele ilkesi esas olmalıdır.   İstanbul konferansının bu çerçevede önemli bir teorik tartışmayı geliştirdiği sonuç bildirisinden anlaşılmaktadır. Ancak bizim burada yapmak istediğimiz, bu tartışmalara ortak olmak değil, sonuçları nasıl olursa olsun onları pratiğe geçirmenin önemi üzerinde durmaktır. Çünkü yaşadığımız sürecin böyle bir pratikleşmeye çok fazla ihtiyacı vardır. Yani ‘devrimci pratiğe dönüşmeyen teori de anlamsızdır’ ilkesi de geçerlidir.   Bugün sosyalist cephede teorik olarak dogmatizmin hakim olduğu açıktır. Ancak buna rağmen bir teorik çaba ve sosyalist olmada ısrar da söz konusudur. Kuşkusuz bu dogmatik yaklaşımları eleştirip aşmaya çalışmak gerekir. Fakat daha önemlisi, var olduğu kadarıyla mevcut teoriyi pratiğe geçirme önündeki darlığı ve tutuculuğu eleştirip aşmaktır. Teoride dogmatizm ve kalıpçılık, pratikte insanı şematik, dar ve tutucu yapmaktadır. Belki de pratikte ısrar etmek, pratik darlığı ve tutuculuğu aşmaya çalışmak insanı teoride de dogmatizmi aşar hale getirir.   SÜREÇ DEMOKRATİK SİYASETİN ÖNÜNÜ AÇTI    Bugün Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın geliştirmiş olduğu Barış ve Demokratik Toplum Süreci, Türkiye’de demokratik siyasetin önünü açmış ve zeminini güçlendirmiştir. Başta sosyalistler olmak üzere tüm demokratik güçler, bu gerçeği görmek ve değerlendirmek durumundadır. Evet, AKP-MHP rejimi çok ciddi baskı uygulamakta ve siyasi çalışma yapmayı engellemeye çalışmaktadır. Baskı, tutuklama, işkence, yağma, talan ve sömürü haddini aşar düzeydedir. Ancak yine de iktidarın yarattığı engelleri aşan ve sürecin istediği etkili öncülüğü yaratan bir sonuç ortaya çıkartılabilir. Umarız İstanbul konferansının sonuçları böyle bir pratik gelişmenin de başlatıcısı olur.   Aslında Türkiye’de ve Kürdistan’da sol, sosyalist bilinç edinmiş, kendini solcu gören ve önemli bir tecrübeye sahip bulunan çok önemli bir topluluk var. Hepsi de iyi niyetliler ve bir şeyler yapmak istiyorlar. Ancak bireyciliği aşıp topluma gidemiyorlar. Başta gençler ve kadınlar olmak üzere işçi ve emekçi kitlelerin içine girip, onları eğiten ve örgütleyen bir pratiğe yönelemiyorlar. Eskiden Şili’de Allende’nin eşeksırtında köyleri dolaştığı söylenirdi. Yani halka gidememenin gerekçesi olmaz. Birinin halk içine gitmesini ve halkı demokratik komün temelinde eğitip örgütlemesini hiç kimse engelleyemez.   SOSYALİST KADRONUN ROLÜ   Geçmişteki gibi, şimdi artık PKK’nin silahlı mücadele yürütmesi ve yasadışı çalışması diye bir engel de yoktur. Dolayısıyla toplumu eğitme ve örgütleme önünde engelleyici şeyler önemli ölçüde aşılmıştır. Gerisi artık sosyalist kadroya kalıyor. Kadronun geliştireceği yaratıcı ve sonuç alıcı tarz oluyor. Kısaca pratikçi ve politikacı kadro olmak gerekiyor.   İşte sürecin istediği mücadeleyi zayıf bırakan en önemli etken budur. Belli bir teorik birikime sahip çok sayıda sosyalist insan vardır, ama bunlar bir türlü pratik politikacı haline gelemiyorlar. Teorik söylemin ve bireyciliğin sınırlarını aşamıyorlar. Belli ki iddia ve irade zayıflığı var. Toplumun içine girip onları harekete geçirmede zayıf kalınıyor.   ÖZEL SAVAŞ POLİTİKASI   Halbuki şimdiye kadar yaşanan mücadele içinde önemli oranda bilinçlenmiş, belli bir öncülük yapılırsa çok güçlü demokratik eyleme yönelecek önemli bir kitle var. Gençlik tümüyle böyle, uyuşturucu ve fuhuş saldırıları altında neredeyse çürütülüyor. Kadın üzerindeki baskı ve katliamlar ayağa kalkışın zeminini güçlü biçimde döşüyor. İşçi ve emekçi neredeyse evine ekmek alamayacak durumda. O halde geriye bunlara öncülük edecek bir güç kalıyor. Etkili bir öncülüğün kitleleri hızla uyararak ayağa kaldırmasının ve süreci başarıya götürecek toplum iradesini ortaya çıkarmasının önünde hiçbir engel bulunmuyor.   Artık sürecin gerektirdiği demokratik eylemliliği geliştirme önündeki öncü engelini ortadan kaldıralım. Kendimizi amaç ve isteklerimiz önünde engel olmaktan çıkartalım. Önder Apo’nun fiziki özgürlüğü talebini sonuç alıcı bir demokratik eylem gücü haline getirelim. Bunun için de halkın içine girme, önüne geçme, öncülük etme cesaret ve gücünü gösterelim.”