İZMİR - Radyoloji çalışanlarının haklarının tek tek elinden alınarak çalışma ortamlarında kronik hastalık ve intihara sürüklendiklerini belirten sağlık çalışanları, son olarak göz dikilen şua izinlerinden vazgeçmeyeceklerini vurguladı.
İzmir Sağlık Platformu, radyoloji tekniker ve teknisyenlerinin taleplerine ilişkin İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde açıklama yaptı. “Hukuksuzluk en az radyasyon kadar tehlikeli ve ölümcüldür. Sağlığımızdan ve haklarımızdan vazgeçmeyeceğiz” pankartının açıldığı açıklamada, “Haklar yasalardan önce gelir”, “Radyasyon vitamin değil” ve “Radyasyon riskli birim kategorisine alınsın” dövizleri taşındı. Basın metnini Tüm Radyoloji Çalışanları Derneği (TÜMRAD DER) İzmir Temsilcisi Ertuğrul Özarslan okudu.
Radyasyondan korunmada, bütün faktörlerin değerlendirilerek en gerekli hallerde mümkün olan en düşük dozun alınması amacıyla ALARA prensibi kabul edildiğini hatırlatan Özarslan, “Sağlık alanında ilk hizmet alımı, taşeronlaştırma ve özelleştirme en kârlı alan olduğu için Radyasyon ünitelerinde olmuştur. Radyasyon çalışanı için ‘Yoğun iş, ucuz emek’, sağlığın bozulmasının başlangıcıdır. Bunu hücrelerimizdeki protein yıkımını önlemek, sağlıklı hücrelerin yenilemesine destek olmak için, her gün düzenli olarak verilen Süt-Yoğurt hakkımızın elimizden alınması izledi. Akademik gelişime açık nitelikli lisans eğitimi veren okullar sözü verilmesine rağmen verilen sözler tutulmadı. Avrupa’da tekniker başına günlük 15-25 hastaya 40-50 çekim yapılırken ülkemizde ise tekniker başına günlük 80-120 hastaya 300’ün üzerinde çekim yapılmaktadır” dedi.
KRONİK HASTALIKLAR
“Nitelikli 300 çekim bir iş gününe sığar mı” diye soran Özarslan, iyonize radyasyonun çekim odalarının havasını ozon başta olmak üzere zehirli gazlara çevirdiğini vurguladı. Çalışanların bu gazları gün boyu solumak zorunda olduğunu kaydeden Özarslan, “Biz radyasyon çalışanlarının ortalama insan ömründen 16 yıl daha az ömür sürdürdüğümüz bilimsel bir gerçek. Sağlıkta intihar eğilimi en yüksek 3 meslek gurubundan birinin de biz radyasyon çalışanları olduğunu bile bile haklarımızı hâlâ gasp-etmeye devam ediyorsunuz. Gerekçenizi AB normlarına uyumla açıklıyorsunuz. Tekniker başına düşen hasta yoğunluğuna gelince AB normu tanımıyorsunuz. İyonize radyasyona maruz kalarak kanser başta olmak üzere kronik hastalıklara maruz kalıyoruz. Fiili hizmetlerimiz 365 gün üzerinden her yıl 3 aydı (90 gün). İş günü üzerinden hesaplanarak 40 ila 50 güne düşürülerek 4 yılda 1 yıl yerine, 10 yılda 1 yıl fiili hizmete mahkum edildik” ifadelerini kullandı.
‘ŞUA İZNİNDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ’
Son olarak ise şua izinlerine göz dikildiğini vurgulayan Özarslan, “Çalışma şartlarımızın ağırlığı/yoğunluğu, riskin yüksekliği aleni ortadayken bilimsel verilere dayanarak iyonize radyasyonun zararlı etkilerinden arınmak için yıl içinde kullandığımız vazgeçilmez en temel hakkımız sağlık iznimizi (şua izni) işgünü/saat hesabıyla önce azaltmak, sonra da ilk fırsatta kaldırmak için anayasayı, kanunları ve en önemlisi de biz radyasyon çalışanlarının sağlığını yok sayarak yönetmelikler, genelgeler çıkardınız. Şua İznimizi kısıtlayamayacaksınız. ŞUA İZNİMİZİ kaldıramayacaksınız! İzin vermeyeceğiz. Biz radyasyon çalışanları tıbbın gören gözüyüz. Radyasyonun zararlarını bile bile yetersiz ve yoğun çalışma şartlarında halkın sağlığı için kendini feda eden bir meslek gurubuyuz. Sağlık hakkı gibi şua izinleri de bir lütuf değil radyasyondan arınmak için verilen en temel insani hakkımızdır. Bundan vazgeçmeyeceğiz” diye konuştu.