AMED - TJA, 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası dolayısıyla yaptığı açıklamada, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde ağırlaştırılan tecritle birlikte hak ihlallerinin artığını belirterek, “Kazanan biz olacağız, insan hakları olacak" diye belirtti.
Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA), 10-17 Aralık İnsan Hakları Haftası dolayısıyla yazılı açıklama yayınladı. İnsan Hakları Haftası’nın tarihine değinilen açıklamada, yaşanan hak ihlallerine karşı kadın mücadelesinin önemi vurgulandı.
Açıklamada, şunlar yer aldı: “Faşizm koşullarının ortaya çıktığı her dönemde haklar askıya alınmaktadır. Başta Kürt halkı olmak üzere Ortadoğu coğrafyasına dayatılan ağır mutlak tecrit koşulları en şiddetli haliyle uygulanmakta, halklara en ağır insan hakkı ihlali olan savaş koşulları dayatılmaktadır. İmralı Adası’nda Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerinde 23 yıldır devam ettirilen mutlak tecrit, insan haklarının 'istisna haline' getirilmesidir. Yasada açıkça hak olarak belirtilen avukat ve aile görüşleri engellenmekte, istisnasız uygulanması gereken ‘umut hakkı’ İmralı’da uluslararası dengelere çarpmaktadır. Devletlerin çıkarları insan haklarından üstün görülmektedir.
TECRİT VE CEZAEVLERİ
Tam bir sene önce cezaevinde işkence ile yaşamını kaybeden Garibe Gezer, cezaevlerinde insan haklarının olmadığının en somut örneği. Garibe’nin dosyası ‘yeterli delil olmadığı’ için kapatılmış, işkence görüntüleri olmasına rağmen en ufak bir işlem yapılmamış, sorumlular yargılanmamıştır. Hasta tutsaklar cezaevlerinde ölüme mahkûm edilmekte, tedavi hakları engellenmekte, tutsakların basın-yayın edinme hakkı, görüş hakkı, sosyal yaşam hakkı keyfi olarak yok sayılmaktadır. İmralı’daki mutlak tecrittin yansımaları bugün bütün cezaevlerinde görülmektedir. Kürt halkına yönelik ağır ihlaller ise Cumhuriyetin 100. yılında devam ediyor. En temel insan haklarından olan anadilde eğitim, yaşam hakkı engellenmekte, Kürt kültürü fiili olarak yasaklanarak hala asimilasyona tabii tutulmaktadır. Kürt siyasetçiler, Kürt aktivistler demokrasi mücadelesi yürüttükleri için hukuksuz bir şekilde tutuklanmakta, ağır cezalar almaktadır. Kayyım sistemi ile en temel haklardan olan seçme ve seçilme hakkı engellenmekte, eşit temsiliyet yasaklı görülmektedir. Alevi inancı, inanç olarak tanınmamakta utanç verici bir şekilde Kültür Bakanlığı’nın bünyesine bağlanmaktadır. Doğamız, coğrafyamız savaş ve kapitalizm politikalarına kurban edilmektedir. İnsan haklarını korumakla yükümlü olan yasalar, devletleri korumaya devam etmektedir.
'JIN JIYAN AZADÎ'
Kadına yönelik şiddetin ayyuka çıktığı, erkek-devlet yargıyla meşrulaştırıldığı bir süreçten geçmekteyiz. Kadın cinayetleri, taciz ve tecavüzler, çocuklara yönelik her türlü şiddet yargı eliyle aklanmakta, ‘iyi hal’, ‘tahrik’ gibi sebeplerle failler cezalandırılmamaktadır. İstanbul Sözleşmesi’ni bir gecede kaldıranlar, çocuğa ve kadına yönelik şiddeti meşrulaştırmaya devam etmektedir. Bütün bu krizlere karşı en temel haklarımızdan olan örgütlenme hakkımız darbelenmek istenmekte, özellikle kadın mücadelesi yürütenler hedefe konulmaktadır. Kadın özgürlük mücadelesi yürüten aktivistlerimiz kumpas davalarla gözaltına alınıp yargılanmaktadır. Rojhilat’ta başörtüsü takmadığı için katledilen Jîna Eminî, Başur’da kadın biliminin öncülerinden Nagihan Akarsel en temel insan haklarını savundukları için katledildiler. Fakat ‘Jin, jiyan, azadî’ sloganı bütün erk yapılarına karşı insanlık onurunu, insan haklarını korumak için kadınların 21. yüzyıl felsefesi olarak sokaklarda, yaşam alanlarında can bulmaya devam ediyor. Mutlak tecridin kaldırılması, savaş politikalarından vazgeçilmesi, onurlu bir barışın bu coğrafyaya gelmesi ancak gerçek bir insan hakkı pratiğinin önünü açacaktır. Başta kadınlar olmak üzere bütün halkların 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nü kutluyor, insanlık onuru için verilen mücadelelerini selamlıyoruz. Kazanan biz olacağız, insan hakları olacak. Jin, jiyan azadî.”