İSTANBUL - Anayasa’da değişiklik önerilerini içeren teklife karşı açıklama yapan 171 kadın ve LGBTİ+ örgütü, "Teklif, sadece Anayasa’nın ruhuna ve evrensel insan hakları normlarına aykırı ve ayrımcı olmakla kalmayıp, Anayasa yapım tekniği biçimiyle de kabul edilemez" dedi.
Yeni Anayasa tartışmaları sürerken, AKP, MHP ve BBP 9 Aralık’ta, Anayasa'nın "din ve vicdan hürriyeti" başlıklı 24’üncü ve "ailenin korunması ve çocuk hakları" başlıklı 41’inci maddelerine ilişkin değişiklik önerilerini içeren teklifi, 336 milletvekilinin imzasıyla Meclis Başkanlığı’na sundu. Teklife ilişkin 171 kadın ve LGBTI+ örgütü açıklama yaptı. Kadın örgütleri, muhalefet partilerine teklife “hayır” demeleri yönünde çağrı yaptı.
'DEVLET MÜDAHALESİNİN ÖNÜNÜ AÇIYOR'
Yazılı açıklama yapan kadın örgütleri, değişikliği ön görülen maddelerin içeriğine dikkat çekerek, “24’üncü maddede yapılmak istenen değişikliğin din ve vicdan hürriyeti açısından hak alanını genişletici değil, tam tersine, hak alanını daraltıcı, ayrımcı ve laiklik ilkesiyle çelişkili nitelikte olduğu görülmektedir” ifadelerine yer verildi.
Devlet, din ve inanç özgürlüğünün hayata geçirilmesinde yurttaşların sahip olduğu tüm din ve inançlara eşit mesafede durması gerektiğine vurgu yapılan açıklamada, “24'üncü maddeye getirilmek istenen düzenleme ile din ve vicdan özgürlüğü yalnızca belli bir inanç üzerinden tarif edilmektedir. Fıkrada, yalnızca kadınların başörtüsünün referans alınması, kadın bedeni üzerinden son derece dar, ayrımcı ve laiklik ilkesi ile çelişir bir şekilde kılık kıyafete ilişkin devlet müdahalesinin önünü açmaktadır” denildi.
AYRIMCILIK VE ERKEK ŞİDDETİ
Söz konusu düzenlemenin kadınlar arasında da “başı açık-başı örtülü” ayrımı yapılmasına neden olabileceği için “tehlikeli ve ayrımcı” olduğuna vurgu yapılan açıklamada, “Türkiye tarihi boyunca farklı biçimleriyle var olan başörtülü kadınlara yönelik ayrımcılık, yine başörtülü ve başörtüsüz kadınların ve LGBTI+'ların yıllardır süren ortak mücadelesi sonucu kazanımlarla sonuçlanmıştır. Türkiye’de kadınlar dini inançları veya kılık kıyafeti fark etmeksizin kadın oldukları için ayrımcılığa ve erkek şiddetine maruz kalmakta, patriarka karşısında baskılanmakta, kamusal hayattan dışlanmaktadır. Devletin yükümlülüğü, anayasanın 10’uncu maddesinde açıkça belirtildiği üzere, kadınlar arasında hiçbir ayrım yapılmaksızın kadına yönelik erkek şiddeti ve ayrımcılıkla mücadele etmek ve kadınlarla erkekler arasında fiili eşitliğin hayata geçirilmesini sağlamaktır” ifadelerine yer verildi.
ÇOĞULCU DEMOKRASİYE TEHDİT
41’inci maddeye getirilmek istenen değişikliğin, hem anayasaya hem de Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası insan hakları sözleşmelerine açıkça aykırı ve ayrımcı olduğunun altının çizildiği açıklamanın devamında, “İnsan onuruna ve çoğulcu demokrasiye saldırı niteliğindedir. Anayasa’nın 41’inci maddesinin değişiklik gerekçesinde ifade edilen ‘sapkın akım’ ifadesi, lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks yurttaşların anayasanın 10’uncu maddesi kapsamında eşitlik ilkesi korumasından dışlanması, nefret söylemi ile açıkça hedef haline getirilmesi, insan-dışılaştırılması, ve başta Medeni Kanun ve Ceza Kanunu olmak üzere mevzuatta ayrımcı ve insan haklarına temelden aykırı bazı değişikliklerin önünün açılması gibi son derece tehlikeli sonuçlar ve riskler taşımaktadır.
DEĞİŞİKLİK KABUL EDİLEMEZ
Değişiklik teklifinin genel gerekçesinde ‘sapkın akım’ ifadesinin dışında ‘kutsallık’, ‘kültür ve medeniyet anlayışı’, ‘güçlü aile’, ‘insan tabiatına uygun birliktelik’, ‘çürüme’ gibi ifadelere yer verilmektedir. Evrensel insan hakları normlarıyla çelişen ve iktidarın kadınlara ve toplumsal cinsiyet eşitliğine bakış açısını yansıtan bu ifadeler, toplumsal cinsiyet rollerinin kaynağının toplumsal cinsiyet normları olduğunu reddeden, cinsiyetler arası tahakküm ilişkilerini görmezden gelen, kadınların toplumsal konumunu biyolojik özelliklerine indirgeyen bir bakış açısını dayatmaktadır. İnsan haklarına dayalı bir hukuk devletinin anayasasında yer verilmemesi gereken bu gibi muğlak ve ayrımcı ifadeler çoğulcu demokrasilere doğrudan bir tehdittir. Söz konusu değişiklik teklifi sadece anayasanın ruhuna ve evrensel insan hakları normlarına açıkça aykırı ve ayrımcı olmakla kalmayıp, anayasa yapım tekniği ve kamuoyunun gündemine getiriliş biçimi dolayısıyla da kabul edilemez niteliktedir.”