ANKARA - İstanbul Sözleşmesi’ne dair Danıştay 10'uncu Daire'nin, katledilen kadınların ailelerinin katılma talebini değerlendirmeden karar verdiğini belirten avukat Ezgi Sağcan, söz konusu kararın temyiz aşamasında usul yönünden bozulması gerektiğini söyledi.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesine yönelik kararının iptali istemiyle açılan davada, verilen ret kararını hukuka uygun buldu.
Sözleşmeden çekilme kararına karşı 200’ü aşkın tüzel ve bireysel başvuruyla açılan davalara ilişkin Danıştay 10’uncu Daire’de görülen duruşmalarda, sözleşmeden çekilme kararının iptali istemi reddedildi. Ret kararına karşı tüm davacı kurum ve kişilerin itirazlarını değerlendiren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Danıştay 10’uncu Daire’nin ret kararını onadığını açıklasada henüz birçok davacının başvurusuna dair karar Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi’ne (UYAP) işlenmedi.
Danıştay 10'uncu Dairesi ise, tüm davacıların başvurularına aynı kararı gönderdi. Yapılan itirazlar üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun da aynı şekilde tek kararı tüm davacılara göndermesi bekleniyor. Ancak her başvurucu açısından farklı itiraz maddeleri bulunuyor. Özellikle Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nin usul yönünden yaptığı bir itiraz, verilen kararın bozulmasını gerektiriyor.
Yapılan başvuruyu ve detayları derneğin gönüllü avukatlarından Ezgi Sağcan, Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
KATILMA TALEBİ DEĞERLENDİRİLMEDİ
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’na 3 Eylül 2022’de başvuruda bulunduklarını hatırlatan Sağcan, çok sayıda hukuksuzluk olduğuna dikkat çekerek, “Ama özellikle davamız açısından kesinlikle bozma sebebi olan usul bakımından bir hukuksuzluk söz konusu. 7 Haziran’da yapılan duruşmamıza kadın cinayetlerine kurban verdiğimiz kadınların aileleri de gelmişti. Ailelerden Hamide Evren, Nuran Yücel ve Asiye Tura tarafından fer’i müdahale dilekçeleri sunmuştuk. Danıştay 10’uncu Daire, bu başvuruyu değerlendirmedi, herhangi bir karar vermedi, sanki böyle bir başvuru yokmuş gibi davrandı” dedi. Davaya katılma talebinde bulunan üç kadının, katledilen kızları ve kardeşlerinin İstanbul Sözleşmesi kapsamında koruma talebinde bulunduklarını dile getiren Sağcan, “Bu kadınlar yaklaşık 30-35 kere koruma talebiyle başvuru yaptıkları halde, göz göre göre öldürüldüler. Açık açık devletin ihmalinden, İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmamasından dolayı öldürülen kadınlar. Bu nedenle fer’i müdahale istemleri de çok yerinde” diye belirtti.
DANIŞTAY’IN ‘USULSÜZ’ KARARI
Fer’i müdahale hakkında karar verilmeden davanın esası hakkında karar verilmemesi gerektiğinin altını çizen Sağcan, “Danıştay kendisi, fer’î müdahale istemi hakkında karar verilmeden davanın esası hakkında karar verilmesi hâlinde, müdahale istemi karara bağlanmadan uyuşmazlığın esasının incelenerek karar verilmesini bozma sebebi olarak kabul etmiştir. İtirazımızda bu kararı da sunduk. Çünkü biz de ailelerin fer’i müdahale talep dilekçelerini 20 Haziran 2022’de Danıştay’a sunduk ancak karar verilmeden sunmamıza rağmen sanki böyle bir dilekçe hiç sunulmamış gibi işlem yapıldı. Bu durumda Danıştay, fer’i müdahale talebine dair daha önceki kendi kararı da uyarınca usulsüz bir karar vermiş oldu” bilgilerini paylaştı.
Sağcan, Danıştay İdari Daireler Kurulu’nun, katılma talebinin dikkate alınmaması nedeniyle usul yönünden inceleyip kararı bozmak zorunda olduğunu vurguladı.
ESAS YÖNÜYLE İTİRAZLAR
Karara esas yönüyle, “Mahkeme bağımsız ve tarafsız davranmamıştır, Anayasa’ya aykırılık yönüyle, yetki ve şekil yönüyle, sebep, konu ve amaç yönüyle, karşı vekalet ücreti yönüyle” başlıkları altında itirazda bulunduklarını aktaran Sağcan, şunları söyledi: “Anayasa’ya aykırılık iddiamız karşı oy kullanan iki üye tarafından yerinde görüldü. Biz de karşı oy gerekçelerine atıf yaparak Anayasa’ya aykırılık iddiasında bulunmaya devam ettik. Yetki ve şekil yönüyle itirazlarımız da Danıştay savcısı görüşüyle desteklenmişti. Yine ilk derece mahkemesi kararında, karşı oy kullanan iki üye hakim tarafından da desteklendi, ona da atıfta bulunduk. Sebep konu ve amaç yönüyle temyiz iddiamız ise ilk derece kararında Danıştay Tetkik Hakimi görüşüyle desteklenmişti, buna atıfta bulunarak temyiz ettik.”
KARŞI AVUKAT ÜCRETİ YÖNÜNDEN İTİRAZ
Karşı vekalet ücreti yönüyle de itirazda bulunduklarını dile getiren Sağcan, Danıştay 10’uncu Daire'nin kararında, her bir davacı aleyhine 7 bin 425 TL vekalet ücretine hükmettiğini söyledi. Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 22’nci maddesine göre seri davalarda ücret düzenlemesinin açık olduğunu ifade eden Sağcan, “Toplamda yüz dosyaya kadar açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin yüzde 40’ı oranında, toplamda yüzden fazla açılan seri davalarda her bir dosya için ayrı ayrı tam ücretin yüzde 25’i oranında avukatlık ücretine hükmedilir” dedi.
UZMAN GÖRÜŞLERİ
Sağcan, temyiz başvurusunda ayrıca Birleşmiş Milletler (BM) Kadınlara Ve Kız Çocuklarına Yönelik Şiddet, Sebepleri Ve Sonuçları Özel Raportörü (SRVAW); BM Kadınlara Ve Kız Çocuklarına Yönelik Ayrımcılık Çalışma Grubu (WGDAW); BM Kadınlara Yönelik Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi (CEDAW Komitesi) tarafından 20 Ağustos 2022 tarihinde hazırlanan uzman görüşlerini de sunduklarını belirtti.
‘BÜYÜK MUHALEFET VAR’
Danıştay’ın bağımsız ve tarafsız davranmadığını vurgulayan Sağcan, iktidarın beklentilerini karşılayacak şekilde karar verildiğini belirtti. Sağcan, “İktidar gelip geçici, değişecektir. Ama cesur davranan hakimlerimiz mesleklerine devam ediyorlar. Artık çok büyük bir muhalefet var. Özellikle kadın hakları alanında ciddi bir muhalefet var. Cesur kararlar veren hakimlerin arkasında milyonlarca kadın var. Kendilerine güvensinler. Zaten çok açık hem esas hem de usul yönünden ihlaller var” ifadelerini kullandı.
‘GÜCÜMÜZE İNANIYORUM’
Temyiz başvurularına dair verilen olumsuz karara karşı mücadele etmeye devam edeceklerini dile getiren Sağcan, Danıştay’da görülen duruşmalarda kadınların nasıl bir arada, omuz omuza olduklarını hatırlattı. Verilen mücadele karşısında Türkiye’nin sözleşmeye tekrar taraf olacağını söyleyen Sağcan, “Belki İstanbul Sözleşmesi mevzusu olmazsa, bu kadar omuz omuza bir mücadele verilmeyecekti. Siyasi iktidar, bir araya gelmesi zor olan bu kadar kurumu bir araya getirmeyi başardı. Bu yüzden gücümüze inanıyorum. Dayanışma sürüyor ve git gide büyüyor” diye aktardı.
‘MÜCADELEDEN VAZGEÇMEYECEĞİZ’
İsmailağa Cemaati’nde yaşanan çocuk istismarını anımsatan Sağcan, bu tür tarikat ve cemaatlerin sözleşmeye karşı çıktıklarını söyledi. AKP’nin bu tarikat ve cemaatlerden siyasi desteğini koparmamak adına sözleşmeden çıktığını ifade eden Sağcan, “Yoksa sözleşmeye taraf olan AKP’nin kendisiydi ve siyasi reklamlarını yapmışlardı. Dolayısıyla tarikat ve cemaatlere yaranmak için sözleşmeden çıktı ve şuan bu kararının altında kaldı. Çünkü yarandığı tarikat ve cemaatlerin ne olduğu, gerçek yüzü apaçık ortada. Mücadelemizin ne için olduğu da bir kez daha görülmüş oldu. Sözleşmenin kadın ve çocukların yaşam hakkı için neden önemli olduğu da bir kez daha ispatlanmış oldu. Bu mücadeleden de hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz. Karar ne olursa olsun, sözleşme gerçekten bizim bayrağımız. Hiçbir zaman bu mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz” şeklinde konuştu.
MA / Zemo Ağgöz