AMED - Mahkemenin tarafsızlığını yitirdiğini belirterek, reddi hakim talebinde bulunan TJA Sözcüsü Ayşe Gökkan, "Erkek ulus devlet bize savaş açmış durumda. Ben bu mahkemede savunma yapmayı reddediyorum" dedi.
Tevgera Jinên Azad (TJA) Dönem Sözcüsü Ayşe Gökkan'ın, 2011'de Nisebîn Belediye Başkanı olduğu dönem belediye bahçesinde, "Çözüm Çadırı" kurulmasına izin vermesi nedeniyle, "örgüte bilerek isteyerek yardım etmekten" yargılandığı davanın duruşması Diyarbakır 9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Gökkan'ın beraatla sonuçlanan dosyasının "örgüt üyeliğinden" yargılandığı dosyayla birleştirilerek "örgüte bilerek isteyerek yardım etmekten" 7 yıl hapis cezası verilmesinin tekrar Yargıtay tarafından bozulmasıyla yargılanmasına devam edildi.
Ağır işitme sorunu nedeniyle önceki duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi'yle (SEGBİS) bağlanmayan Gökkan, bu duruşmaya katılırken, avukatları Berfin Gökkan, Özüm Vurgun ve Gözde Ergin duruşmada hazır bulundu.
Duruşmayı, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İl Eşbaşkanı Gülistan Atasoy, HDP milletvekilleri Remziye Tosun, Nuran İmir ve TJA aktivistleri, HDP ve Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) MYK üyeleri, Yeşiller Sol Partisi Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, Rosa Kadın Derneği, Yekitiya Jinên Kurd, Amed Barosu, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) temsilcileri ile çok sayıda kişi izledi.
'ERKEK DEVLETTEN ERKEK HAKİME TANINAN HAK'
Yargıtay'ın bozma ilamına karşı beyanı sorulan Gökkan, tercüman aracılığıyla Kürtçe’den Türkçe’ye çevrilen beyanında şunları söyledi: "Ben daha önce reddi hakim taleplerimi dile getirdim. Ancak kabul edilmedi. Şu ana kadar reddi hakim taleplerimi dile getirmeme rağmen hiçbir şekilde kabul edilmedi. Söylemek gerekirse bu taleplerimin reddedilmesi, erkek devletin erkek hakime bu hakkı tanıyıp, kadına 'Ben istersem bu hakkı kullanabilirsin' denilmektedir. Bu mahkemenin neler yaptığına buradaki sivil toplum temsilcileri, baro, izleyiciler şahit oldu. Mahkeme, bizden gizli tanık beyanlarına, yalancı şahitlere karşı savunma yapmamızı istiyor. Ben daha bu mahkemede yaşandığına herkesin şahit olduğu durumu kabul ettiremiyorum. Yalancı şahitlerin söylediklerini, gizli yürütülen şeylerin doğru olmadığını nasıl ispatlayacağım. Benim Ayşe Gökkan olduğumu, Özgür Kadın Hareketi’nden olduğumu herkes biliyor. Bu gizli tanıkları ve yalancı şahitleri kimse tanımıyor ve bilmiyor. Devletin parmağı hangi olayda varsa o olayın açıklığa kavuşturulmayacağını herkes biliyor. Kurdistan'da savaşın failleri açık olmasına rağmen aydınlatılmadığını herkesçe biliniyor. Örneğin Mehmet Ağar'ın oğlu bir kadın cinayeti işlemesine rağmen yargılanmadı. O da babasının oğlu ve karanlık bir dönemin parçasıdır. Kurdistan'da kimyasal silah kullanılmasına rağmen bunlar açığa çıkarılmadı. Roboski'de Silopi'de, Paris'te, katliamlar oldu. Ancak bunları hiçbir açığa çıkarılmadı. Hevrîn Xelef, Jina Emini, katledildi. Buna ilişkin hiçbir şey açığa kavuşturulmadı. Yine 6 yaşındaki çocuğa tecavüz edildi, Gülistan Doku kayboldu, İpek Er öldürüldü, Musa Orhan ve buna benzer üniformalılar hiçbir şekilde cezalandırılmadı. Çünkü arkalarında hep erkek ulus devlet vardı.
'ULUS DEVLET SAVAŞ AÇMIŞ DURUMDA'
Herkes kanun diye bahsediyor. Bugün size kanunun ne demek olduğunu açıklayacağım. Kanun, şehrin bir tarafına genel evlerinin, bir tarafına da cezaevlerinin inşa edilmesidir. Bu erkek sistemde fuhuş, uyuşturucu, çeteleşme erkek ulus devletinin bir parçasıdır. Erkek devlet, şehrin içerisinde fuhuş yaptıkları iddiasıyla kadınları alıp cezaevlerine gönderiyor. Biz bu durumlara, genelev ve cezaevine karşı çıktığımız için Kürt ve Kurdistanlı kadınlar olarak terörist ilan ediliyoruz. Yine bu duruma karşı çıkan kadınlar 'teröre yardım yataklıktan' suçlanıyor ve bizi hapishanelere mahkum ediyorlar. Bu duruma karşı cezaevlerinde direniyoruz, ancak yine suçlamalarla karşı karşıya kalıyoruz. Kürt ve Kurdistanlı kadınlar olarak bu duruma karşı çıktığımız için erkek ulus devlet bize savaş açmış durumda. Eğer devlet bize savaş açmışsa, ben devletle uluslararası bir mahkemede karşı karşıya gelmek istiyorum. Bu mahkemede savunma yapmayı reddediyorum. Buna dair yazılı dilekçem de vardır. Buradan bütün kadınları selamlıyorum. Jin, jiyan azadî, zen, zendegi, azadî"
AVUKATLAR SAVUNMA YAPMAYI REDDETTİ
Gökkan hakkında açılan soruşturmanın Nisebîn ile Qamişlo arasında örülmek istenen duvara karşı yaptığı oturma eyleminden açıldığını belirterek, mahkemenin tarafsızlığını yitirmesi nedeniyle esas hakkında savunma yapmayacaklarını kaydetti.
Gökkan'ın avukatı Gözde Ergin de, mahkemenin hiçbir taleplerini kabul etmediğini ve dosyadan toplamda 30 yıl hapis cezası verdiğine işaret ederek, "Bu mahkemede hukuk konuşulmayacağına dair fikrimiz nettir" diyerek savunma yapmayacaklarını ifade etti. Avukat Özüm Vurgun ise, mahkeme heyetine "Burada düşman ceza hukukunun ete kemiğe bürünmüş halisiniz. Mahkemeyi tanımıyoruz. Esasa ilişkin savunma yapmayacağız" diye belirtti.
CEZA İSTEMİYLE MÜTALAA VERİLDİ
Esas hakkındaki mütalaasını mahkemeye sunan iddia makamı, Gökkan'ın belediye bahçesinde kurulan çadırda PKK propagandası yapıldığını ileri sürerek, kurulan çadıra izin vermesi nedeniyle Gökkan'ın üzerine atılı "örgüte bilerek isteyerek yardım etme" suçunu işlediğini ve bu suçtan hapis cezasıyla cezalandırılmasını istedi.
Mütalaaya karşı beyanı sorulan Gökkan, "Ben savunma yapmayı reddediyorum" yanıtını verdi. Gökkan'ın avukatları, esas hakkındaki mütalaaya karşı savunma hazırlamak üzere süre talebinde bulundu. Mahkeme süre talebini kabul ederek duruşmayı 22 Şubat'a erteledi.
Kararın ardından adliye binası önünde açıklama yapıldı. Açıklamada konuşlan Av. Özüm Vurgun, “Yargılama sürecinde mahkeme başkanı ve heyetinin, biz avukatlara, baro başkanına hem de müvekkilimiz Ayşe Gökkan’a karşı saldırgan davranışı, adaletli bir yargılamanın olmayacağını çok net bir şekilde göstermiştir” dedi.
Yargılamanın adil bir şekilde yürütülemeyeceğini vurgulayan Vurgun, “Biz avukatları olarak bugün itibariyle savunma yapmayacağımızı daha önce mahkeme heyetine söylememize ve reddi hakim taleplerimize rağmen bütün taleplerimiz reddedilmiş ve düşman ceza hukukunu işleten bir mahkemeye savunma vermeyeceğimizi çok net bir şekilde söyledik. Avukatları olarak, mahkeme başkanının kendi eliyle yaratılmış olan bu adalet düzenini ve herhangi bir şekilde adaletli yargılama yapamayacağını, her bir Kürt yurttaşa ve muhalife karşı bu şekil davranması sebebiyle mahkeme heyetine savunma vermeyeceğimiz yineliyoruz” diye konuştu.
'KADIN ÖZGÜRLÜK MÜCADELESİNE DÜŞMANLIK'
HDP Şirnex Milletvekili Nuran İmir, kadın özgürlük hareketine karşı düşmanlık yapıldığını belirtti. İmir, “Kadın varlığına karşı tahammülsüzlük gösteriliyor. Kürt kadın öncüleri şansında, özgür Kürt kadın mücadelesini zayıflatıp yok etmek istiyorlar. Tekrarlıyoruz, özgür kadın mücadelesi saray koridorlarında yargılanamaz” ifadelerinde bulundu. Gökkan’ın siyasi geçmişi nedeniyle şahsına yönelik özel muamele yapıldığını belirten İmir, “Gökkan’ın duruşu devrimci bir duruştur, özgürlüğü koruyan bir duruştur ve korkmuyor. Nasıl ki Ayşe Gökkan korkmuyorsa, biz Kürt kadınları da korkmuyoruz. Ayşe Gökkan’ın da dediği gibi biz kadınız, Kürt’üz, Kurdistanlıyız. Ne olursa olsun, özgür ve eşit bir yaşam için biz Kürt kadınları toplumun değişimi ve dönüşümü için mücadelemizi sürdüreceğiz. Ne Ayşe Gökkan ne de bugün özgürlüğü savundukları için zindanlarda esir tutulan yüzlerce, binlerce Kürt kadınının önünde duramazlar. 22 Şubat’ta tekrar burada olacağız” ifadelerinde bulundu.