ANKARA - CFWIJ, OHAL ilanı sonrası gazetecilerin alanda engellenmesi ve gözaltına alınmasına dair, “Gazetecilik hiçbir zaman olmadığı kadar böylesi zor bir kriz döneminde de hiçbir şekilde suç değildir” açıklaması yaptı.
Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWI), Bazarcix merkezli gerçekleşen deprem sonrası 10 kentte Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edilmesi sonrasında gazetecilere yönelik baskı ve engellemelere dair rapor yayınladı.
Uzmanların deprem bölgesi için uyarılarda bulunduğu belirtilen raporda, “Gerçekleşen depremden 9 saat sonra yine aynı ilde 7,6 büyüklüğünde ikinci bir deprem oldu. Uzmanlar yıkıcı depremlerin Türkiye’yi Güneybatı’ya doğru 3 metre kaydırdığını belirtti. Depremin 4. gününde pek çok koordinasyon eksikliğiyle birlikte arama kurtarma çalışmaları devam ediyor” ifadelerine yer verildi.
SANAL MEDYA YARDIM İÇİN ÖNEMLİ
Raporda sanal medyanın yardım koordinesindeki önemine vurgu yapılarak, şunlar kaydedildi: “Depremin ilk iki gününde enkaz altında kalanlar, yakınlarını bekleyenler, yardım talebinde bulunanlar Twitter üzerinden seslerini duyurmayı başarmış, bu sayede pek çok hayat kurtarılmış ve birçok yere yardımlar ulaştırılmıştı. Depremin üçüncü gününde öğle saatlerinden itibaren ise önce Twitter’a bant daraltma uygulaması yapıldı. Dezenformasyon, provakasyon ve halkı paniğe sevk etme vurgusu yapan hükümet, Twitter’a erişim kısıtlaması getirdi. Bunu takiben kullanıcılar Tiktok ve Instagram’a erişmekte de zorlandı. Deprem bölgelerinde zaten telefon hatları ve internet çekmediği için yardıma muhtaç depremzedelerin iletişimi tamamıyla kesilmiş oldu. Aynı gün gece geç saatlerde Twitter’a tekrar erişim sağlanmaya başlandı.”
OHAL SONRASI GAZETECİLERE MÜDAHALE
Depremin ikinci gününde 10 ilde üç ay boyunca OHAL ilan edildiğinin ve bununla beraber deprem bölgesinde depremzedelerle röportaj yapan, halkın sesini duyuran gazetecilerin alandan uzaklaştırıldığı ve engellendiği bilgisinin yer aldığı raporda, “CFWIJ deprem bölgelerindeki gazetecilerle konuştu. Gazeteciler, OHAL ilan edildikten sonra alandaki polislerin kendilerine akreditasyon ve turkuaz basın kartı sorduklarını belirtti. Konuyu valiliklere bildiren gazeteciler valilikteki yetkililerden, durumdan haberi olmadıkları ve gazetecilerin akreditasyona ihtiyaçları olmadığı cevabını aldı. Uzun süre yetkili kurumlar arasında anlaşmazlık yaşandığını aktaran gazeteciler alanda uzun süre bekletildi” diye kaydedildi.
BASIN KARTLARINA EL KONULDU
Deprem bölgesinde 8 Şubat’ta gazetecilerin gözaltına alındığını, ifade işlemlerinin ardından da basın kartlarına el konularak serbest bırakıldıklarının ifade edildiği raporda, “Yalnızca yetkililer değil, hükümet yanlısı yayın organlarında çalışan gazeteciler de alandaki gerçekleri haber yapan gazetecileri hedef gösterdi. Yeni Şafak gazetecisi Taha Hüseyin Karagöz, ETHA muhabiri Elif Bayburt’u ‘terör örgütü propagandası yapmakla’ suçlayıp, Twitter’da hedef gösterdi. Gazetecinin fotoğrafını ve basın kartını uzaktan çekip sosyal medyada paylaşan Karagöz, ETHA’nın geçmiş tarihli tweetlerini paylaşarak suçlamalarına devam etti” diye belirtildi.
‘ENGELLEME YERİNE DEPREMZEDELERE YARDIM EDİN’
Gazetecilere yönelik engellemelerin kınandığı raporda, şu ifadelere yer verildi: “Yetkililer gazetecilere engellemeler yapmak yerine işlerini güvenli bir şekilde yapabilmeleri için onlara yardımcı olmalıdır. Böylesi yıkıcı bir afet sonrası yalnızca gerçekleri gösteren gazeteciler hiçbir şekilde tehdit elemez, engellenemez, cezalandırılamaz. Bütün bu basını engelleme çabalarının depremzedelere yardım etme yönünde kullanılmasını talep ediyoruz. Gazetecilik hiçbir zaman olmadığı kadar böylesi zor bir kriz döneminde de hiçbir şekilde suç değildir, olamaz da.”