HABER MERKEZİ - Tecavüzden kaçarken hayatını kaybeden Şîler Resulî’nin ölümünün ardından Rojhilat’ta değişim yaşandığını belirten gazeteci Pune Aştiyani, "Şîler, Jîna Emînî Hareketi’nin şekillenmesine doğrudan zemin hazırladı. Bu iki olay, kadın düşmanı yapılara karşı toplumsal öfkeyi güçlendirdi" dedi.
İran’da Merîvan kentinde 3 Eylül 2022’de iki çocuğu ile evde olan Şilêr Resuli (36), yardım isteme adı altında kapısına gelen komşusu Goran Qadri’nin saldırısına maruz kaldı. İran istihbaratının görevlisi olan Goran Qadri’nin silah zoruyla tecavüz saldırısından kendisini korumak isteyen Şîler Resulî, şüpheli şekilde evinin ikinci katından aşağıya düştü. 5 gün tedavi gördüğü hastanede yaşam mücadelesi veren Resulî, 8 Eylül 2022’de hayatını kaybetti. Ancak görgü tanığı komşular, Şîler Resulî’nin tecavüz failinden kurtulmak isterken pencere yaklaştığını ve Goran Qadri tarafından aşağıya itildiğini belirtti.
Şîler'in, tecavüzden kurtulmaya çalışırken ölmesi, sadece Merîvan halkında değil, İran ve Rojhilat’ta da büyük bir öfkeye neden oldu. Kadın örgütleri günlerce sokaklarda eylem yaparak, Şîler'in hesabını soracaklarını söyledi. Henüz bu olayın öfkesi diriyken, 16 Eylül’de Jîna Emînî'nin başkent Tahran’da Gaşt e İrşad (İrşad Devriyeleri) tarafından “başörtüsü kurallarına uymadığı” gerekçesiyle gözaltına alınıp, katledilmesiyle bu protestolar, "Jin, jiyan, azadî" adı altında bir kadın hareketine dönüştü.
Rojhilatlı gazeteci Pune Aştiyani, Şîler Resulî’nin ölümünün ardından İran’da başlayan eylemleri ve kadıların karşı karşıya kaldığı baskıları değerlendirdi.
'MÜCADELEDE DÖNÜM NOKTASI OLDU'
Şîler Resulî’nin maruz kaldığı saldırının açığa çıkmasının ardından halkın sokağa çıktığını hatırlatan Aştiyani, “Yerel yetkililer de bu olaya hemen tepki göstermek zorunda kaldı. Kurdistan Devrim Muhafızları Komutanı, Şîler Resulî'yi ‘onur ve şerefin sembolü’ olarak nitelendirdi. Sanığa karşı sert bir müdahale sözü verdi. Aynı zamanda, Merîvan halkı da hala hızlı ve adil bir ceza talep ediyordu ve bu talepler, yerel mitingler ve protestolarda kendini gösterdi. Bu olay ayrıca yerel ve ulusal medyada geniş yankı buldu ve İran'da kadınlara yönelik şiddete karşı mücadelede bir dönüm noktası haline geldi” dedi.
'TOPLUMSAL BASKI SONUCU KARAR ALINDI'
Cinsiyet temelli şiddet mağdurlarını korumada yasal sistemin yetersizliği konusundaki derin memnuniyetsizliğin yetkilileri zor durumda bıraktığını ifade eden Aştiyani, “Bu olay, toplumda ve medyada geniş yankı buldu, bu da yerel yetkililer üzerinde hızlı ve kararlı bir şekilde konuya müdahale etme baskısı oluşturdu” diye belirtti.
'KÖKLÜ DEĞİŞİMLERE İHTİYAÇ VAR'
Dava sürecinde Goran'ın Şîler'i pencereden attığının açığa çıktığını da hatırlatan Aştiyani, “Olayın gerçekleştiği anı gören üç komşu, mahkemede ifade verdi. Bu tanıklar, Goran'ın Şîler'i pencereden attığını doğruladı. Şîler'in intihar ettiği yönündeki ilk iddiaları çürüttü. Kurdistan Eyaleti Ceza Mahkemesi, Goran için ‘kasten öldürmeden’ idam cezası verdi. Bu karar, halkın öfke ve memnuniyetsizliğini bir nebze olsun dindirebilse de, kadınları desteklemede yasal sistemin yetersizliği ve bu tür olayların önlenmesi konusundaki eleştiriler devam etti. Kadın haklarıyla ilgili yasalar ve politikalar konusunda köklü reformlara olan ihtiyaç hala şiddetle hissedilmektedir” ifadelerini kullandı.
ETNİK VE CİNSİYET TEMELLİ BASKILAR
Kadınlara yönelik toplumda “namus” üzerinden yoğun bir baskı olduğunu belirten Aştiyani, “Şîler Resulî, sadece bir kadın olarak değil, bir Kürt olarak da baskıya maruz kaldı. Bu ikili baskı, feminist teorilerde ‘kesişimselcilik’ (intersectionality) olarak bilinen, etnik ve cinsiyet temelli baskıların birleşimini ifade eder. Kürt bir kadın olarak Şîler Resulî, yaygın cinsiyet temelli şiddetle karşı karşıya kaldığı gibi, etnik ayrımcılık da ona yönelik baskıları artırdı. İran'ın Kürt bölgelerinde, Kürt kadınlar sıklıkla bir yandan etnik ayrımcılığın, diğer yandan cinsiyetlerinden dolayı ek zorluklarla karşı karşıya kalırlar. Bu baskıların kesişimi, Kürt kadınlarının yaşamlarını özellikle savunmasız hale getirir. Bu durum aynı zamanda onları kültürel ve sosyal hegemonyaya karşı direnişin sembolü de yapar” şeklinde konuştu.
Şîler’in hayatının kaybetmesinin ardından Merîvan’da, cinsiyet temelli ve etnik baskıların kadınları nasıl daha büyük tehlikelerle karşı karşıya bıraktığının açığa çıktığını söyleyen Aştiyani, şu tehlikeye de dikkat çekti: “Bu olaydan sonra tecavüze veya tacize maruz kalan kadınlara yönelik bakış açısı değişebilir. Kadınlara ‘Şîler namusunu korurken öldü. Sen neden ölmedin’ diye bir baskıyla karşı karşıya kalabilir.”
JIN, JIYAN, AZADÎ HAREKETİ
Şîler Resulî’nin defnedilmesinin hemen ardından toplumsal eylemlerin başladığını belirten Aştiyani, “Kadınlar burada örtülerini çıkartıp, slogan attılar, zılgıt çektiler. İlk kez, ‘Jin, jiyan, azadî’ sloganı burada duyuldu. Kadınların öfkesi dinmedi ve kadınlar şehir merkezine aynı sloganla yürüdü. Daha sonra bu sloganı Jîna Emînî’nin katledilmesinin ardından tekrar duyduk” dedi. Resulî’nin Jîna Emînî’nin hayatını kaybetmesinden birkaç gün önce hayatını kaybettiğini hatırlatan Aştiyani, “Şîler Resulî olayı, Emînî’nin ölümünden sadece birkaç gün önce gerçekleşti. Ancak kadınlar üzerinde etkileri, Jîna Emînî Hareketi'nin şekillenmesine doğrudan zemin hazırladı. Bu iki olay, zaman ve mekân farklarına rağmen, halk arasında benzer tepkiler uyandırdı ve baskıcı, kadın düşmanı yapılara karşı toplumsal öfkeyi güçlendirdi” diye konuştu.
'ORTAK NOKTA TOPLUMSAL ÖFKE BİRİKİMİYDİ'
Şîler Resulî’nin ölümünden sonra Mariwan’da önce kadınların daha sonra erkeklerin sokağa çıktığını hatırlatan Aştiyani, kadınların öfkesinin toplumu etkilediğini söyledi. Aştiyani, sözlerine şöyle devam etti: “Hızla ulusal ve hatta uluslararası bir harekete dönüşen Jîna Emînî Hareketi, İran'daki kadınların durumundan duyulan bu toplumsal hoşnutsuzluklar temelinde şekillendi. Şîler Resulî, cinsiyet temelli şiddetin mağdurlarından biri olarak, bu protesto dalgasının güçlenmesinde etkili bir rol oynadı. Her iki olayda da kadınlar, cinsiyetleri nedeniyle ataerkil ve kadın düşmanı yapıların 'kurbanı' oldular. Bu olaylar, yalnızca kamusal alanda değil, özel alanda da kadınların temel güvenlik ve haklarından yoksun olduğunu gösterdi. Kadın hakları savunucuları ve feministler, bu olayları, toplumun kadınları koruma konusunda yetersiz kaldığının bir kanıtı olarak nitelendirdiler. Bu analizler ve eleştiriler, doğrudan ‘Jin, Jiyan, Azadî’ hareketinin şekillenmesine ve güçlenmesine katkıda bulundu; bu hareketin amacı, bu eşitsizlikler ve cinsiyet temelli şiddetle mücadele etmektir. Başlangıçta Mariwan ve Kurdistan'ın diğer bölgelerinde yerel protestolarla başlayan bu hareket, hızla ulusal bir harekete dönüştü ve kadın haklarıyla ilgili yasalar ve politikalar konusunda köklü değişiklikler talep edildi. ‘Jin, jiyan, azadî’ hareketi, bu iki olayın, coğrafi ve zamansal farklarına rağmen, toplumsal öfke ve hoşnutsuzluğu toplumsal değişim için etkili bir güce nasıl dönüştürebildiğini açıkça gösterdi.”
Aştiyani sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bu olaylar ayrıca, kadınları koruma konusunda daha fazla yasal ve kültürel reform yapılması gerektiğine dair önemli soruları gündeme getiriyor. Bu protestolar ve hareketler, politikalar ve yasalar üzerinde gerçek ve etkili değişikliklere yol açabilir mi? Toplum ve yetkililer, bu eşitsizliklere ve şiddete yapısal ve kültürel reformlarla yanıt vermeye hazır mı? Bu sorular hala açık ve yanıtları, gelecekteki toplumsal hareketlerin ve mücadelelerin şekillenmesinde kritik olacaktır.”
MA / Berivan Kutlu