HABER MERKEZİ - İran'daki "jin, jiyan, azadî" direnişinin üzerinden 2 yıl geçti. Akademisyen Maryam Negin, "Öcalan, karanlıkta bırakılan kadın tarihini aydınlatmak için bir ateş yaktı. İran’daki kadınlar da o ateşe bir odun attı” dedi.
İran’ın başkenti Tahran’da 13 Eylül 2022 tarihinde İrşad devriyeleri tarafından "başörtüsünü kurallara uygun şekilde takmadığı" gerekçesiyle gözaltına alınan Jîna Emînî, götürüldüğü karakolda uygulanan şiddet sonucu yaşamını yitirdi. Emînî’nin ölümü ise ülkede milyonların öfkesine neden oldu. İlk kez kadın ve erkeklerin birlikte sokağa çıktığı ülke, 1979’daki İran İslam Devrimi’nden bu güne karşılaşılan en büyük kitlesel eylemlere sahne oldu.
Emînî’nin 17 Eylül’de memleketi Seqiz kentindeki cenaze töreni sonrası başlayan eylemler, bir anda ülke geneline yayıldı ve rejim karşıtı direnişe dönüştü. 8 ay süren ve 100’den fazla kentte yayılan eylemler sırasında en az 551 kişi rejimin asker ve polisleri tarafından katledildi, 60 binden fazla kişi tutuklandı, en az 110 kişi idam edildi. Eylemlerin üzerinden iki yıl geçmesine rağmen yaşanılanların bilançosuna dair hala net bir veri yok. İran ve Rojhilat’taki kadınlar, Emînî’nin katledildiği tarih olan 16 Eylül’de tekrar sokağa çıkmaya hazırlanırken, akademisyen Maryam Negin eylemlerin kadın mücadelesi açısından önemine dair Mezopotamya Ajansı’na (MA) konuştu. Ülkedeki bir üniversitede hala öğretim görevlisi olan akademisyenin gerçek adını haberimizde Maryam Negin olarak değiştiriyoruz.
KURDISTAN’DA BAŞLADI İRAN’A YAYILDI
Emînî’nin gözaltında öldürülmesi birlikte uzun zamandır var olan öfkenin katalizör olduğunu belirten Negin, Kurdistan’da başlayan protestoların hızla İran’ın diğer bölgelerine yayıldığını anımsattı. Negin, “Kürtlere özgü direniş kültürü ve özgürlük arayışıyla beslenen bu eylemler, Tahran, İsfahan, Şiraz, Tebriz ve Meşhed gibi İran'ın çeşitli şehirlerinde yaygın protestolara öncü oldu. Öğrenciler, işçiler, öğretmenler ve toplumun diğer kesimleri ayaklanmaya katıldı. Adaletsizliğe karşı uzun bir mücadele geçmişine sahip olan Kurdistan, ‘Jin, jiyan, azadî (kadın, yaşam, özgürlük)’ sloganıyla sesini tüm dünyaya duyurdu. Kurdistan yıllar sonra tekrar güçlü bir direnişin merkezi ve öncüsü oldu” diye belirtti.
KADINLARDAN KESİNTİSİZ DİRENİŞ
Yaşananları Emînî’nin “kurallara uygun örtünmemesi” nedenine indirgemenin yanlış olduğunu söyleyen Negin, “Sorun kadının iradesi” dedi. Kadın varlığının İran rejimi tarafından yok sayıldığını vurgulayan Negin, "Jîna’nın gözaltına alınması nedeni sadece saç değildir. Polisleri rahatsız eden de kadının saçı değil iradesidir. Düşünün ki siz kendinizi dünyanın en önemli devletlerinden biri olarak görüyorsunuz fakat sıradan bir yurttaş sizin kurallarınıza uymuyor ve yasaklarınızı dinlemiyor. Bu durumu kendinize karşı bir tehdit olarak algılarsınız, hele ki rejimin halkta karşılığı giderek azalmışken. Rejimin düşünce yapısı belli; itaat eden, sorgulamayan, koşulsuz destek veren bir halk istiyor. Özellikle de itaatkar kadın istiyor. ‘Neden kadın konusu önemli’ derseniz 45 yıldır devam eden eylemlerde kadınlar öndeydi. Şah’ın devrilmesinde de kadınlar en öndeydi. İran’da yaşayan kadınlar toplumun en dinamik ögelerinden. Kadına boyun eğdiremeyen bir iktidar topluma da eğdiremez. Rejim bunu çok iyi biliyor ve bu yüzden kadınları sindirerek onun iradesini elinden almaya çalışıyor. Orada saldırıya uğrayan Emînî değildi, onun şahsında kadın iradesiydi. Emînî’nin devlet tarafından öldürülmesinin ardından başlayan eylemler, İran ve Orta Doğu'nun modern tarihindeki en önemli ve etkili ayaklanmalarındandır. Kurdistan’da başlayan bu hareket, İran ve ötesinde sistematik baskıya, insan hakları ihlallerine karşı itirazı, özgürlük, eşitlik ve insan onuru talebini sembolize ediyor. Emînî’nin katledilmesi halkta uzun yıllardır rejime karşı biriken öfkenin patladığı nokta oldu” değerlendirmesinde bulundu.
'EYLEMLER TÜM KESİMLERİ BİRLEŞTİRDİ'
Eylemin ülkede yaşayan hakları da ilk kez bir araya getirdiğine işaret eden Negin, “Dönem dönem Kürtlerin, Belucilerin, kadınların, Arapların hak talebiyle eylemleri söz konusuydu ancak bunlar hiçbir zaman topluma yayılmadı. Kürt kadınlar mezarda eylemlere başladığında olayın orada kalacağını düşünmüştüm çünkü İran’da en hor görülen iki kesimin birleşmesiydi onlar. Hem Kürt hem de kadınlardı. Eylemler ilginç bir şekilde önce Kürt erkeklerinde karşılığını buldu sonra bütün azınlıklarda. İran halkları yapısı nedeniyle ataerkildir ve kadın hep ikincil plandadır. Kadınların destek görmesi çok değerliydi. ‘Jin, jiyan, azadî’ sloganını önce Kürt erkekleri, daha sonra diğer kadınlar ve bütün erkekler atmaya başladı. Bu sloganın atılması toplumsal yapının bir günde değiştiği anlamına gelmiyor. Toplumun kadın özgürlüğünü ve iradesini benimsemesi zaman alacak ancak önemli olan ilk adım atıldı. İranda yaşayan erkekler iki yılda çok büyük değişim geçirmese de ilk adımı attılar. Kadınlar direnişleriyle, eylemleriyle onları ortak eş yaşam noktasına götürecektir” ifadelerini kullandı.
Kadınların daha önceki eylemlerinin ülkedeki erkekler tarafından pek desteklenmediğini söyleyen Negin, şunları belirtti: “Daha önce eşarplarını yaktılar, saçlarını kazıttılar, yüksek sesle şarkı söylediler, sokak ortasında dans ettiler. Anlayacağınız rejimin onlara yasakladığı her şeye karşı direndiler ama erkeklerin pek desteğini göremediler. İlk defa bir eylem ırkları, cinsiyetleri ve toplumsal statüyü aştı. Bunun elbette birçok alt nedeni var ama bence en önemlisi erkeklerin kadınların gücünü ve direngenliğini kabul etmesidir. Daha önce kadınlara yapılan baskılara ses çıkartmayan erkekler, sıranın onlara da geldiğini fark etti. Elbette ekonomik kriz, yoksulluk, işsizlik gibi etmenler de var ama bence en önemlisi erkeklerin toplumsal mücadeleyi anlaması. ‘Ya toplum olarak kurtulacağız ya da bu rejim hep devam edecek’, erkekler bunu anladı. Toplumsal kurtuluştan başka çarenin olmadığını fark ettiler. Erkekler ilk kez öfkelerini kadınlarla ortaklaştırarak, iktidara yani sorunların esas kaynağına yöneltti."
‘ATEŞİ ÖCALAN YAKTI’
Eylemlerde atılan “jin, jiyan, azadî” sloganının bir slogandan ziyade yaşam felsefesi olduğunu dile getiren Negin, “Bu sloganın doğduğu yer Kurdistan. Dört devlet içinde bölünen Kürtler, hep baskı gördü. Bu baskı altında ezilen erkeğin tüm öfkesini yönlendirdiği kadın, ulus devletin baskısıyla birlikte yavaş yavaş yaşamdan silindi. Uzun yıllar böyle devam etti. Bakur’da yaşayan Kürtlerin Öcalan öncülüğünde bağımsızlık taleplerini dile getirmesine kadar Kürt kadınlar hem ulus devletler hem de erkekler tarafında yok sayıldı. Sayın Öcalan’ın kadınları PKK’ye dahil etmeye başlamasıyla Kürt kadının kaderi değişti. Kadınların katılmadığı bir hareketin yok olmaya mahkum olduğunu vurgulayan Öcalan, kadınlara yönelik yeni bir felsefe geliştirdi. Şöyle diyebiliriz; Öcalan karanlıkta bırakılan kadın tarihini aydınlatmak için bir ateş yaktı. Kürt kadınları mücadeleleri ve eylemleriyle o ateşi diri tutuyor. İran’da yaşayan kadınlar da iki yıl önce o ateşe bir odun attı” diye belirtti. Eylemler sırasında Öcalan’ın konuşmalarının Farsçaya çevrilerek dinlenildiğini ve tartışıldığını söyleyen Negin, “Öcalan’ın özgürlük çıkışı bütün coğrafyayı etkiledi" dedi.
Negin, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın kadın hareketi için önemine işaret ederek, "Yok sayılan bir halkın ‘varız’ demesi, olumlu veya olumsuz bütün devletlerde bir etki bıraktı. O dönem herkes merakla izledi ‘yok mu olacaklar yoksa amaçlarına ulaşacaklar mı’ diye. Bütün gözler diğer Kürt isyanlarından sonra tekrar Kürtlere döndü ama bence asıl önemli olan bu değildi. Daha önce de Kürtler isyanlar çıkartmıştı asıl önemli olan bu isyanın karakteri ve nereye gideceğiydi. Böyle bir noktada Öcalan’ın 1989’da kadınları silahlı mücadele katması çok önemli bir eşikti. Kadınların, erkeklerle omuz omuza savaşması Kürtlerde daha önce de rastlanmıştı ancak bir ordu düzeyinde özerk bir yapı sanırım ilk kez gerçekleşiyordu. Yanlış hatırlamıyorsam 1994’te kadının konumu, statüsü, bilinci ve iradesi PKK içinde tartışılmaya başlandı. Sonra özerk kadın yapıları oluştu. Kadın artık yok sayılan değil sözü ve hareketi kabul edilendi. Bu durum Kürt toplumuna da yansıdı. Militan kadınları gören Kürt kızları değişti, benliğini ve gücünü anlamaya başladı. Baskıcı aileler kadın militanları gördükçe değişti ve sonunda Öcalan’ın fikirleri Kürt toplumunu değiştirdi. Günümüzde bu değişim tamamlandı diyemeyiz ama Kürt siyasi partileri, Rojava ve Şengal’deki silahlı kadın yapılarıyla Kürt kadın hareketi Öcalan’ın yaktığı ateş sayesinde toplum içinde daha fazla hareket alanı buluyor. Öcalan’ın kadınlara yaklaşımı hem Ortadoğu için hem de dünya için önemlidir. Kadınlar toplumsal eşitlik, cinsiyet ve temsil eşitliği istiyor. Her şeyin kaynağı belki Öcalan değil ama onun açtığı yolda giden kadınların attığı ‘jin, jiyan, azadî’ sloganı İran’da, Hindistan’da ve birçok ülkede kadınların şiarı haline geliyorsa önemli bir eşiktir diyebiliriz. Önemli olan Kürt ve bölge kadınlarının bu ateşi ile ne yapacağıdır. Büyütecekler mi yoksa sönmesine razı mı olacaklar.”
MA / Berivan Kutlu