İran ve Rojhilat'ta 2025: Tarihi bir kırılma yılı oldu 2025-12-25 09:02:56 WAN - İran ve Rojhilat Kürdistanı 2025’i savaş, ekonomik çöküş, ağır devlet baskısı ve kimlik mücadelesinin belirlediği çok yönlü bir kriz yılı olarak geride bıraktı. Güvenlik politikalarının sertleştiği, idam ve infazların arttığı ve toplumsal direnişin genişlediği yıl, bölge için tarihi bir kırılma dönemi oldu. İran ve Rojhilat Kürdistanı 2025 yılını yoğun baskı, yaygın tutuklamalar, artan idam cezaları ve sınır bölgelerinde süren baskılar gölgesinde geçirdi. Yıl boyunca hem İran-İsrail savaşı sonrası geliştirilen güvenlik politikaları hem de Kürt toplumuna dönük yapısal baskılar belirgin biçimde tırmandı. Tüm engellemelere rağmen halk Newroz’dan sokak protestolarına kadar birçok alanda direnişini sürdürdü. 2025, İran ve özellikle Rojhilat Kürdistan açısından tarihi bir kırılma yılı oldu. Savaş, ekonomik çöküş, enerji krizi, devlet baskısı ve toplumsal direniş, ülke ve bölge gündemini tümüyle belirledi.   BÖLGESEL ÇATIŞMA VE GÜVENLİK KRİZİ   Haziran 2025’te İsrail’in İran’a yönelik saldırılarıyla başlayan geniş çaplı gerilim, Tahran yönetimini hem askeri hem de iç güvenlik önlemlerini olağanüstü seviyeye çıkarmaya zorladı. Rejim, “casusluk” ve “düşman devletlerle iş birliği” iddialarıyla gözaltılar, tutuklamalar ve yargılamalar başlattı. Özellikle Rojhilat ve Kürt bölgelerinde baskılar yoğunlaştı. Aynı dönemde, rejim yetkilileri İsrail’e dönük sert açıklamalarda bulundu ve “tüm saldırılara karşı misliyle karşılık verileceği” mesajını verdi. İsrail'in İran saldırılarında 20 üst düzey İranlı komutan öldürülürken, toplamda 24 kişi saldırılarda öldü. İsrail’in İran’a düzenlediği saldırılar, Ortadoğu’da tansiyonu giderek yükseltirken peş peşe açıklamalar geldi. İngiltere, Suudi Arabistan ve pek çok ülke, İsrail’in eylemlerinin bölgesel barışı tehdit ettiğini belirterek taraflara itidal çağrısında bulundu.   Savaş sonrası süreçte infazlar da hız kazandı; 2025’in ilk 9 ayında binlerce kişi idam edildi. Bunlar arasında etnik azınlıklar, protestolara katılanlar ve casuslukla suçlanan kişiler bulunuyor. Bu durum, kırılgan olan bölgesel dengeyi daha da gerdi ve halk üzerinde yoğun bir korku atmosferi yarattı. Bu çatışma ve genel güvenlik durumları, İran’ın ABD ve diğer Batılı ülkelerle ilişkilerini etkiledi. ABD’nin diplomatik önlemleri ve İran’ın BM’ye itirazı gibi gelişmeler, ülkenin uluslararası politika gündemini belirledi ve tansiyonu yükseltti.   ABD'NİN İRAN SALDIRISI   İsrail ve İran arasında yaşanan savaş sonrası ABD'nin İran üzerindeki tehditleri de sürdü. ABD ordusu İran’daki nükleer tesislere hava saldırısı düzenledi. Söz konusu saldırıda Natanz, Fordow ve İsfahan gibi nükleer tesisler hedef alındı. Bu operasyon Trump yönetimi tarafından İran’ın nükleer kapasitesini zayıflatmak ve caydırmak amacıyla yapıldığı açıklandı. ABD Başkanı Donald Trump, İran’a karşı gerektiğinde daha fazla askeri eyleme geçilebileceğini açıkça belirtti ve İran’ın koşulsuz teslim olmasını ya da nükleer programını durdurmasını istedi.   ATEŞKES SAĞLANDI   ABD Başkanı Donald Trump'ın arabuluculuğuyla İran ve İsrail arasında ateşkes gerçekleşti. Bu ateşkes, onun iki tarafında da saldırılarının durmasını öngörüyordu. Ateşkes 24 Haziran 2025'te yürürlüğe girdi.    İRAN BM İTİRAZI   İran, ABD’nin New York’taki diplomatik faaliyetlerini kısıtlaması üzerine Birleşmiş Milletler’e resmi bir itirazda bulundu. Tahran’a göre uygulanan sınırlamalar diplomatların görevlerini zorlaştırıyor ve bu adımlar iki ülke arasındaki gerginliği yükseltti.   TAHRAN'IN TAŞINMASI VE ALTYAPI KRİZİ   İran'ın başkent Tahran’ın su kaynakları ve altyapı sorunları yeniden gündeme geldi. Yetkililer, artan nüfus, deprem riski ve kritik su eksiklikleri nedeniyle şehrin taşınması fikrini resmi olarak tartışmaya açtı. Bu plan, yalnızca şehir planlaması değil, aynı zamanda devletin güvenlik, enerji ve yönetim politikalarının da bir yansıması olarak görülüyor.   İran, 60 yılın en kötü kuraklığını yaşarken bulut tohumlama çalışmalarını artırdı. Su seviyeleri kritik düzeye inerken, yağış üretmek için uçaklar, insansız araçlar ve yer sistemleriyle operasyonlar genişletildi. Kuraklık İran’ın tarım ve şehir altyapısı için büyük bir sorun haline geldi.   HÜRMÜZ BOĞAZI VE NÜKLEER GERİLİM   Yıl boyunca İran, askeri tatbikatlar ve gösteri atışları düzenledi; bunlara stratejik füze lansmanları da dahil oldu. Bu hamleler, özellikle Hürmüz Boğazı çevresinde deniz güvenliği ve caydırıcılık politikalarını güçlendirmeye yönelikti. Bu da Hürmüz Boğazı’nda geçiş kontrollerini artırarak küresel enerji piyasasında tansiyonu yükseltti. ABD ve müttefikleri, bu durumu “küresel enerji güvenliğini tehdit eden adım” olarak nitelendirdi ve diplomatik baskıyı artırdı. Aynı zamanda İran’ın nükleer programı tartışmalarının yoğunlaştığı yıl oldu; ABD ve Avrupa’dan gelen sert açıklamalar, olası yaptırımların ve tehditlerin önünü açtı.   LİMAN'DA PATLAMA   İran'ın önemli deniz ticareti merkezlerinden biri olan ve Basra Körfezi’ne kıyısı bulunan Bender Abbas’taki Şehit Recai Limanı'nda patlama meydana geldi. Patlamada binlerce kişi yaralanırken, 70 kişi ise yaşamını yitirdi.    DEVRİM MUHAFIZLARI ÖLDÜRÜLDÜ   Sistan-Belucistan’da İran güçlerine yönelik silahlı saldırıda 3 Devrim Muhafızı hayatını kaybetti. Söz konusu bölge uzun süreli güvenlik sorunlarıyla mücadele ediyor. Afganistan ve Pakistan sınırındaki, İran'ın en az gelişmiş bölgelerinden biri olan bu eyalet, zaman zaman siyasi gruplar, silahlı uyuşturucu kaçakçıları ve İran güçleri arasında ölümcül çatışmalara sahne oldu.   EKONOMİK ÇÖKÜŞ VE ENERJİ KRİZİ   İran genelinde yıl boyunca enerji krizi ve elektrik kesintileri gündelik yaşamı derinden etkiledi. Kamu kurumları, okullar ve bankalar geçici olarak kapatılırken, aşırı sıcaklar ve susuzluk, halkın günlük yaşamını daha da zorlaştırdı. Doğalgaz ve elektrik arzındaki yetersizlikler, sanayi üretimini ve hizmet sektörünü felce uğrattı. Bu ekonomik kriz, halkın işçi ve esnaf grevleriyle tepkisini artırdı.   Kasım'da Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Tahran’da İran Dışişleri Bakanı Abbas Araghchi ile bir araya geldi. Görüşmelerin ardından yapılan açıklamalarda, Türkiye-İran ilişkilerinin enerji, ticaret, sınır güvenliği ve bölgesel istikrar açısından kritik olduğu vurgulandı.   17 KOLBER KATLEDİLDİ   2025’in ilk 6 ayında İran’ın batı sınırlarında en az 17 kolber katledilirken, yıl boyunca sayının 100’ü aştığı tahmin ediliyor. 2024 yılında da İran sınır bölgelerinde en az 339 Kürt kolber öldürülmüş ve yaralanmıştı.   TOPLUMSAL BASKI   Artan huzursuzluk ve ekonomik sorunların yanında, rejim geniş çaplı bir baskı kampanyası yürüttü. İnsan hakları savunucuları, gazeteciler, kadın aktivistler ve etnik azınlıklar hedef alındı. Rojhilat’ta özellikle Kürt illerinde gözaltılar, ev baskınları ve keyfi tutuklamalar arttı; Aralık ayında yalnızca birkaç gün içinde 14 kişi gözaltına alındı. 2025’in ilk 9 ayında ise en az 114 kişi gözaltına alındı ve tutuklandı. Iran Human Rights adlı insan hakları örgütü, Ocak–Kasım 2025 döneminde toplam en az bin 426 idam kaydını rapor etti.    ROJHILAT'DA KİMLİK MÜCADELESİ   18 Mart'ta Urmiye’de kutlanan Newroz, bu yıl kitlesel bir direniş gösterisine dönüştü. Binlerce kişi meydanlara çıkarak hem kültürel kimliğini hem de toplumsal öfkesini ortaya koydu. PJAK ve KJAR gibi Kürt hareketleri, halkın demokratik haklar ve yerel örgütlenme taleplerini savunurken, kadın hareketleri de baskılara rağmen mücadeleden geri adım atılmayacağını duyurdu.   PJAK VE KJAR BİRLEŞME MÜCADELESİ   PJAK ve KJAR ülke içindeki tüm siyasi partilere ve sivil toplum örgütlerine, özellikle Kürtler, Azeriler, Beluçlar ve diğer İran topluluklarına, ortak bir demokrasi mücadelesi için birleşme çağrısı yaptı. Kürt hareketleri, demokratik haklar ve yerel örgütlenme taleplerini savunurken, kadın hareketleri baskılara rağmen mücadeleden geri adım atmadı.   2025 yılı İran ve Rojhilat’ta çok yönlü krizlerin birleştiği bir yıl oldu. Savaşın etkileri, ekonomik çöküş, enerji ve su krizleri, devlet baskısı ve toplumsal direniş birbirine karıştı. Rejim, hem dış tehdit hem de iç muhalefeti bastırmak için güvenlikçi önlemler alırken, halkın talepleri ekonomik adaletten demokratik haklara, etnik kimlikten kadın haklarına kadar genişledi.   MA / Zeynep Durgut