Gazeteci Serpil Ünal: Şiddet ortamında gerçekleri belgeliyoruz 2025-03-10 12:09:56 İSTANBUL - Gazetecilerin maruz kaldığı baskılara dikkati çeken gazeteci Serpil Ünal, kadın gazetecilerin yaşadıkları zorlukların ise iki katı olduğunu söyledi. Serpil Ünal, şiddet ortamında gerçekleri belgelemeye çalıştıklarını söyledi.    Ülkedeki gazeteciler, mesleki faaliyetleri gerekçesiyle baskı, gözaltı, tutuklama, şiddet, taciz ve yıldırma kıskacı altında. Söz konusu baskılar, Özgür Basın ve muhalif gazeteciler olunca ise kat be kat artıyor. Mücadele Birliği Gazetesi Muhabiri Serpil Ünal, var olan tablonun yanı sıra kadın gazetecilerin sahada maruz kaldığı baskılara dair konuştu.    2011 yılından bu yana aralıksız bir şekilde sahada çalışan Serpil Ünal, “Bugün ‘dünyaya yeniden gelsen ne olursun?’ diye sorsalar,  yine de gazeteci derdim” diye belirtti. Şiddetin kent ve bölgelere de farklılık gösterdiğini söyleyen Serpil Ünal, “Örneğin; Kürt illerinde baskının ve şiddetin çok daha fazla olduğunu söylemek mümkün. Türkiye genelinde de gençliğe yönelik baskılar oldukça yüksek. Ayrıca, toplumsal bir tepki veya büyümeye yönelik bir eylem söz konusu olduğunda şiddetin dozu kesinlikle artıyor. Özellikle devrimcilerin yaptığı eylemlerde şiddetin dozunun çok daha fazla olduğunu görüyoruz” dedi.    KADIN GAZETECİLER    Son süreçlerde kadın direnişlerinin arttığını dile getiren Serpil Ünal, buna paralel olarak karşı şiddetin de arttığını söyledi. Serpil Ünal, “8 Mart ve 25 Kasım’lar hiçbir zaman şiddetsiz geçmiyor. Uzun zamandır şiddetsiz bir 25 Kasım ya da 8 Mart yaşamadık. Kadın olmak zaten sistem içinde zor. Her koşulda; hem evde hem sokakta hem de iş yerinde baskıyı, mobingi ya da ayrımcılığı hissediyoruz. Gazeteci olarak ana akım medyada ya da kurumsal bir şirkette tecrübem olmadı. Doğrudan devrimci basında yer aldım. Ama ana akım medyada çalışan arkadaşlarımıza baktığımızda, çok fazla sorunla karşı karşıya kaldıklarını görüyoruz. Birincisi; fiziken taşıdığımız ekipmanlar çok ağır. Bu durum ciddi bel, diz ve eklem sorunlarına yol açıyor. Erkeklere göre bu konuda fiziken biraz daha zorlanıyoruz. Ancak alanımızda, yani devrimci sosyalist basında ve Kürt basınında, birbirimize daha fazla destek olurken, diğer basın kuruluşlarında böyle bir dayanışma yok. Orada yükü tamamen sen taşımak zorundasın; kimse sana yardım etmez. Toplum erkek egemen bir toplum olduğu için yaşam düzeni de ona göre şekillenmiş. Dolayısıyla işimizi yaparken, erkeklerin çalışma şartlarına göre hareket etmek zorunda kalıyoruz. Kadın olduğumuz için bazen ‘senin burada ne işin var?’ gibi bakışlarla ya da sözlü tacizle karşılaşıyoruz. Polisin bile kadınlara yaklaşımı farklı oluyor; kadın arkadaşlarımızı savuracak kadar sert müdahalelerde bulunabiliyor ya da onları daha güçsüz görerek bertaraf edebileceğini düşünüyor. Özellikle engellemek istediklerinde ilk hedef aldıkları kadın gazeteciler oluyor” ifadelerini kullandı.    MEDYANIN DİLİ    Medyada dilin önemine dikkati çeken Serpil Ünal, “Yayın yapan devrimci, sosyalist basın ve Kürt basını bu konuda çalışmalar yaptı ve bu dile dikkat ediyorlar. Ama ana akım medyaya baktığımızda, çok eril ve ayrımcı bir dil kullanıldığını görüyoruz. Kadınlara, farklı etnik kökenlere ve inançlara yönelik alçaltıcı, ayrımcı, ayrıştıran, şiddet içeren ve hedef gösteren ifadeler oldukça fazla. Bu sistemde kadın olmak başlı başına bir sorun olarak görülüyor. Onlara göre kadın evinde olmalı. İkinci olarak gazetecilik yapıyor olmak da sistem için ayrı bir sorun. Sahada olmak, bir olayı takip etmek, ısrarcı olmak, istediğin sonucu ya da görüntüyü belgelemek sıkıntılı bir durum olarak görülüyor. Yani hem bir kadınsın hem de sokakta eylem takip ediyorsun; bu, sistemin istemediği bir şey. Bunu doğrudan yaşatıyorlar. Çok sayıda kadın gazetecinin evi basılıyor, büroları basılıyor ve hedef alınarak tutuklanıyor. Çıplak aramaya ve işkencelere maruz kalıyorlar. Kadınlara yönelik baskı ve ayrımcılığa karşı, son zamanlarda özellikle kadın gazetecilerin duyarlılığı sayesinde bazı gazetecilik kurumları ve kadın örgütleri çeşitli atölye çalışmaları yaptı. Daha görünür ve farkındalık yaratan çalışmalar yürütüldü. Bu nedenle, geçmişe göre daha fazla duyarlıyız. Tamamen aşıldı mı? Tabii ki hayır, ama bunda ısrarcı olmak gerekiyor. Bir şeylerin değişmesi için ısrarcı olmak ve bu konudaki çabayı büyütmek çok önemli” diye belirtti.    Tüm bunlara rağmen son süreçte kadın gazetecilerin sayısının arttığına işaret eden Serpil Ünal, “Kadın gazetecilerin sayısının artması bizim için onur ve gurur verici. Gazetecilik daha çok erkek mesleğiymiş gibi tanımlanıyor. Ancak kadın gazetecilerin son zamanlarda bu alanda daha fazla yer aldığını düşünüyorum. Zorlukları mutlaka var ama dayanışmayla birbirimize destek olmaya çalışıyoruz. Kadın gazeteciliği, medyada kullanılan dili de değiştirdi” dedi.    GÖZALTI VE TUTUKLAMALAR    "Son zamanlarda bir gözaltı, tutuklama ya da ev baskını haberiyle uyanmadığımız bir gün neredeyse yok” diyen Serpil Ünal, operasyonların nedeninin topluma ve halka gerçeklerin ulaşmasını engellemek olduğunu söyledi. Tutuklu gazetecileri hatırlatan Serpil Ünal, şöyle devam etti: “En çok polis şiddetiyle karşılaşıyoruz. Bu, bir işçi eylemi de olabilir, bir kayyım eylemi de, bir kadın grubunun eylemi de… Valilik veya kaymakamlık tarafından yasaklanıyor. Bir haberi takip etmeye gittiğimizde çembere alınıyoruz, bir ablukayla karşı karşıya kalıyoruz. Eğer orada bir görüntü alınması istenmiyorsa, çembere alınarak itilip dışarı atılıyoruz. Kimi zaman savrularak uzaklaştırılıyoruz. Şiddet ortamında bir şeyleri belgelemeye çalışıyoruz. Gazeteci arkadaşlarımız, yaptıkları haberler nedeniyle ana akım medya tarafından hedef gösterilebiliyor. Buna karşı tamamen dayanışma içinde olmalıyız. Görevimiz gerçekleri halka ulaştırmak. Engellendiğimizde, halkın, işçilerin, emekçilerin, yoksulların ve ezilen halkların bilgi alma hakkı gasp edilmiş oluyor. Bilgi alma hakkınızdan vazgeçmeyin. Gazeteci arkadaşlarımızla dayanışma içinde olun.”