Kayıp yakınlarının eyleminde sürece destek: Komisyon kurulsun

HABER MERKEZİ - Kayıp yakınlarının bu haftaki eylemlerinde PKK’nin dün gerçekleştirdiği silahları imha törenine değinilerek, “Barışa giden yolda faillerin yargılandığı, sorumluların ortaya çıkarıldığı bir sürecin başlatılmasının önemini bir kez daha vurguluyoruz” denildi. 
 
İnsan Hakları Derneği (İHD) ve kayıp yakınlarının, “Kayıplar bulunsun, failler yargılansın” talebiyle gerçekleştirdikleri eylemler sürüyor. 
 
COLEMÊRG
 
İHD Colemêrg Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 183’üncü haftasında Gever (Yüksekova) ilçesindeki Sanat Sokağı’nda bir araya geldi. “Failler belli, kayıplar nerede” ve “Kayıplar bulunsun failler yargılansın” pankartı ve kayıpların fotoğraflarının taşındığı eylemde,  bu hafta gözaltında katledilen Mehmet Işık ve Mahir Düşünmez için adalet istendi.  
 
Açıklamayı okuyan İHD Colemêrg Şube Eşbaşkanı Sibel Çapraz, Barış ve Demokratik Toplum Grubu’nun dün gerçekleştirdiği silahları imha törenini hatırlatarak, “Gelinen süreç Türkiye halkları açısından son derece önemlidir. Hükümetin atılan bu adımlara şeffaf ve kararlı bir şekilde yaklaşması, hızlı bir biçimde ‘hakikatlerin ortaya çıkarılması’ komisyonunun oluşturulması ve barışa giden yolda Cumartesi Anneleri’nin taleplerinin dikkate alınarak faillerin yargılandığı, sorumluların ortaya çıkarıldığı bir sürecin başlatılmasının önemini bir kez daha bu meydandan vurguluyoruz” dedi.
 
Bu hafta 1994 yılında gözaltında katledilen Mehmet Işık ve Mahir Düşünmez için bir arada olduklarını belirten Sibel Çapraz, Mehmet Işık ve Mahir Düşünmez ‘in hikayesini şöyle aktardı: “Zernek Barajı’nda yaşanan trafik kazasında yaşamını yitiren akrabaları için Esendere Beldesi’ne bağlı Çilik köyüne giden Mehmet Işık ve Mahir Düşünmez köyden çıktıktan sonra yol kontrolü yapan askerlerce uzun süre bekletildi.  Duruma tepki gösteren Mehmet Işık ağır bir biçimde darp edildi. Ardından Mahir Düşünmez ve Mehmet ışık, Toyota marka pick up araca bindirilerek tartışmanın yaşandığı yerden götürüldü. Mahir Düşünmez ’in kardeşi olayı gördü. Kamil isimli bir başçavuş komutasındaki askerler olayı sorgulamak isteyen kişileri şiddetle olay yerinden uzaklaştırdı. Aileler yaralı Mehmet Işık ve Mahir Düşünmez’i kendi imkanlarıyla hastaneye götürmek isteseler de Mehmet Işık jandarma taburunun önünde Mahir Düşünmez ise Dilezi Köyü Tüneli civarında yaşamını yitirdi.  Cansız bedenlerde yapılan ilk incelemede Mehmet Işık ve Mahir Düşünmez ’in boynunda ve sırt bölgelerinde kırıklar, ağır darp izi ve ayakaltlarında elektrik akımı verildiğine dair emareler görüldü. Olay sonrası her iki aile Yüksekova Cumhuriyet Savcılığı’na gidip şikayette bulunmak istediler.  İlgili savcı olay yerine gidip baktığını ve her ikisinin de elektrik akımı sonucu öldüğünü tespit ettiğini ve dosyayı bu şekilde kapattığını iletti. Dilekçeler işleme alınmadığı gibi adli tıp raporu beklenmeden dosya sümenaltı edildi.”
 
Açıklama, oturma eylemiyle sona erdi. 
 
AMED
 
İHD Amed Şubesi ve kayıp yakınları, eylemlerinin 857’ncisini  Koşuyolu Parkı’nda bulunan Yaşam Hakkı Anıtı önünde gerçekleştirdi. Gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarının bulunduğu pankartın taşındığı eyleme, kayıp yakınları, İHD Eş Genel Başkanı Hüseyin Küçükbalan ve çok sayıda kişi katıldı. Bu haftaki eylemde Şirnex’in Cizîr (Cizre) ilçesinde Temmuz 1992 tarihinde kaybolduktan sonra 6 Eylül 1992’de cenazesi bulunan Mesut Dündar’ın failleri soruldu. 
 
Açıklamadan önce PKK’nin dün gerçekleştirdiği törende bulunan Hüseyin Küçükbalaban konuştu. Küçükbalaban, “Bu iyi niyet adımı dün tüm dünyanın gözü önünde atıldı. Ancak bir yandan da devletin bu konuda hiçbir adım atmadığına tanıklık ediyoruz. Dün silah bırakan 30 kişinin durumu ne olacak? Devletin bir an önce komisyon kurması ve savaşın yarattığı tahribatları gidermesi gerekiyor” dedi. 
 
CENAZESİ SÜRÜKLENDİ
 
Daha sonra Mesut Dündar’ın hikayesi İHD Amed Şubesi Kayıp Komisyonu üyesi Berfin Elçi tarafından okundu. Dündar’ın hikayesi şöyle aktarıldı: “Mesut Dündar, Şirnex’in Cizîr (Cizre) ilçesinde ikamet etmektedir. Çocuk yaşta menenjit hastalığına yakalanır ancak maddi imkansızlıklar nedeniyle tedavi olamaz. Bu durum, onun zihinsel engelli olarak yaşamını sürdürmesine neden olur. Mesut Dündar, Cizîr ilçesinde düzenlenen gösterilerde sarı, kırmızı ve yeşil flamalar taşıdığı gerekçesiyle üç kez gözaltına alınır ve her seferinde yoğun işkenceye maruz kalır. 1992 yılının Temmuz ayında, Cizre Emniyeti’ne bağlı polisler, Mesut’un ailesiyle birlikte yaşadığı eve baskın düzenler. Aileye, ‘Mesut’u Elazığ Akıl Hastanesi’ne götürmek için geldiklerini’ söylerler. Polisler, Mesut ve babasını evden alarak götürür. Daha sonra Mesut, Cizre Devlet Hastanesi’ne yatırılır. Ancak burada korkuya kapılan Mesut, hastane camından atlayarak kaçar.
 
Polis, üç gün boyunca babasını da yanlarına alarak çevredeki köylerde Mesut’u arar. Mesut Dündar bulunamaz. Bu süreçte babası yoğun işkenceye maruz kalır. Polis, oğlunu teslim etmediği takdirde kendisini öldürmekle tehdit eder. Baba, oğlunu getireceğine dair söz verince serbest bırakılır. Ancak Mesut eve dönmez; yalnızca her gün ailesini telefonla aramayı sürdürür. Polis ise her gün eve baskın düzenlemeye devam eder. Bir gün Mesut’un telefon ettiği halde eve baskın yapılmaması üzerine ailesi onun yakalandığını düşünür. 6 Eylül 1992 tarihinde Mesut Dündar’ın cesedi Gundê Nehrîp (Sulak Köyü), Şeyh Değirmenci Su Değirmeni’nin yanında, elleri arkadan bağlı ve boğulmuş şekilde bulunur. Köyde olayı gören çok sayıda tanığın beyanına göre, Mesut’u olay yerine biri polis olmak üzere üç silahlı sivil kişi getirir. Olay yerine gelen askerler, cesedin altında bomba olabileceği gerekçesiyle onu zırhlı personel aracına bağlayarak, sürükler. Özgür Gündem gazetesinin 19 Kasım 1992 tarihli manşetinde yer alan ‘İnsanlık Sürükleniyor’ başlıklı fotoğraf uzun yıllar hafızalarda yer edinir. Mesut Dündar’ın bedeninde, yoğun işkenceye ve kesiklere bağlı çok sayıda yara izi tespit edilir. Daha sonra cesedi ailesine teslim edilir. Aile, 13 Eylül 1994 tarihinde Cizre Cumhuriyet Savcılığı’na yazılı başvuruda bulunur. Savcılık, ancak 12 Nisan 1996 tarihinde ailenin ifadesine başvurur. AİHM, 2005 yılında Mesut Dündar davasında Türkiye’yi ‘yaşam hakkı ihlali’ gerekçesiyle mahkum eder.”
 
Açıklama, oturma eylemiyle sona erdi. 
 
ÊLIH 
 
Êlih’te de kayıp yakınları ve İHD, eylemlerinin 693'üncü haftasında Gülistan Caddesi’nde bulunan İnsan Hakları Anıtı önünde bir araya geldi. Gözaltında kaybettirilen ve faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerin fotoğraflarının taşındığı eylemde, 10 Temmuz 1993 tarihinde gözaltına alındıktan sonra kendisinden bir daha haber alınamayan Aydın Ay'ın akıbeti soruldu. 
 
Ay'ın kaybedilme hikayesini okuyan İHD Şube Yöneticisi Ali Karadoğan, şunları belirtti: "27 yaşındaki Aydın Ay, ailesi ile birlikte Batman’da yaşıyordu. İnşaat işçisi olan Aydın Ay, Halkın Emek Partisi (HEP) Batman İl Örgütü üyesiydi. Tehditler alıyor ama ailesini endişelendirmemek için bunu onlarla paylaşmıyordu. 10 Temmuz 1993 tarihinde akşam saatlerinde sigara almak için 19 Mayıs Mahallesi’ndeki evinden çıktı. Ancak bir daha eve dönmedi. Bunun üzerine ailesi Aydın’ı aramaya başladı. Bazı komşuları aileye oğullarının sivil giyimli, silahlı kişiler tarafından darp edilerek bir araca bindirilip götürüldüğünü söyledi. 3 gün sonra anne Raziye Ay, oğlunun evde kalan kimliğini ve yiyecek alarak Batman Emniyet Müdürlüğü’ne gitti. Oğlunun akıbetini sordu ve getirdiklerini görevlilere teslim etti. Raziye Ay, dokuz gün boyunca oğlu için emniyete yemek ve giysi götürdü. Görevliler her seferinde götürdüklerinin üzerine Aydın Ay’a ait olduğunu belirten bir not iliştirerek teslim aldılar. 10. günde yine yemek ve giysi getiren Raziye Ay, dünkü paketinin masada beklediğini, oğluna verilmediğini gördü. Görevliler yeni getirdiklerini de teslim almadı ve ‘Burada öyle biri yok, bir daha gelmeyin’ dedi. O günden sonra Aydın Ay’dan haber alınamadı. Ailenin yaptığı tüm yasal girişimler sonuçsuz bırakıldı. Aile dosyayı 2009 yılında Batman Cumhuriyet Savcılığı’na yeniden suç duyurusunda bulundu. Başvuru, 2010 yılında takipsizlikle sonuçlandı. Takipsizlik kararına karşı 21 Mayıs 2010’da Midyat Ağır Ceza Mahkemesi’ne yapılan itiraz da sonuçsuz kaldı. "
 
Açıklamanın ardından oturma eylemi gerçekleştirildi.