Kadınlar 2025’ten 2026’ya mücadeleyi devrediyor

img

HABER MERKEZİ - Özgürlükleri, hayatları ve hakları için 365 gün direnişi elden bırakmayan kadınlar, 2026 yılını bu mücadele birikimiyle karşılıyor. 

2025 yılı kadınlar için küresel çapta hem zorluklarla hem de mücadeleyle geçti. Tüm dünyada kadınların yaşamın her alanında eşit haklara sahip olması gerektiği düşüncesi evrensel bir norm olarak öne çıksa da gerçekte sistem, erkek egemen yapısını koruyarak sürdürdü. Dünyanın dört bir yanında kadınlara karşı açıkça ilan edilmemiş bir savaş hakim oldu. Yoksullaşmanın tüm yükünü taşıyan kadınların üzerindeki ev ve bakım yükü artarken hayatları üzerindeki denetim arttı. Erkek şiddeti, tecavüz ve katliamlar olağanlaştırıldı. Birleşmiş Milletlerin (BM) verilerine göre, dünyanın herhangi bir yerinde her on dakikada bir kadın veya kız çocuğu tanıdıkları erkekler tarafından katledildi.
 
DİJİTAL ŞİDDET 
 
Tüm dünyada kadınların yaşam alanlarını daraltmak için son dönemlerde kullanılan yeni araçlardan biri dijital şiddet oldu. Trolleme ve stalk (ısrarlı takiple taciz), deepfake (yapay zeka kullanılarak üretilen sahte içerikler) ve doxing'e (sanal ortamda kişisel bilgiye ulaşma/yayma) kadar her yıl milyonlarca kadın ve kız çocuğu tacize maruz kalıyor. Birleşmiş Milletler'in (BM) dijital teknolojiler konusunda uzmanlaşmış kuruluşu Uluslararası Telekomünikasyon Birliği'ne göre, dünya genelinde 6 milyar insan internet kullanıyor ve bu yıl internete giren erkek sayısı, kadın sayısından 280 milyondan daha fazla. BM Kadın Birimi'ne göre, dünya genelinde yapılan araştırmalar, kadınların ve kız çocuklarının yüzde 58'inin internette şiddete maruz kaldığını gösteriyor.
 
YIL 2025 
 
Cinsiyet eşitsizliği, en köklü ve önemli sorunlardan biri oldu.  Bu yılki Dünya Eşitsizlik raporuna göre, kadınlar erkeklerin saatlik kazancının sadece üçte birini (yüzde 32) kazanıyor. Ücretsiz ev işleri dahil edilmediğinde bile kadınlar erkeklerin kazancının yalnızca yüzde 61'ini kazanıyor. 15 ila 64 yaş arası kadınlar, ortalama olarak erkeklerden haftada 10 saat daha fazla çalışıyor. 2025 yılında dünya genelindeki toplam gelirin dörtte birinden biraz fazlasını (yaklaşık yüzde 28) kazandılar; bu oran ise son 35 yıldır neredeyse hiç değişmedi. Rapor, cinsiyetler arası ücret farkının günümüzde de devam eden küresel bir oldu olduğunu gösterdi.
 
2025 Sürdürülebilir Kalkınma Raporu’nun verilerine göre, dünya genelinde parlamentolarda kadın temsili yüzde 26 seviyesinde. Kadınlar, karar alma mekanizmalarında, ekonomik güce erişimde ve toplumsal güvenlikte geri planda kalıyor. Küresel ölçekte kadınlar aynı işi yapan erkek meslektaşlarına kıyasla hala ortalama yüzde 20 daha az ücret alıyor. Birleşmiş Milletler Kadın Birimi (UN Women) ve BM Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi (UN DESA) tarafından yayımlanan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği 2025 Durum Raporu, dünyada kadın haklarının gerilediğini ortaya koydu. 148 ülkeyi kapsayan bu yılki değerlendirmeye göre, dünya genelinde cinsiyet eşitliği oranı yüzde 68,8 düzeyinde gerçekleşti. Cinsiyet eşitliğinde tam bir dengeye ulaşmak için ise mevcut ilerleme hızıyla 123 yıl geçmesi gerekiyor. Bir önceki yıl 131 yıl gerektiği açıklanmıştı. Rapora göre, kadınların iş gücüne katılımı ve siyasi temsiliyet oranları hala düşük seviyelerde. 2025 itibarıyla hiçbir ülke tam olarak cinsiyet eşitliğini sağlayabilmiş durumda değil. İzlanda, yüzde 92,6’lık eşitlik oranıyla bu yıl da ilk sırada yer alırken, İzlanda’yı, Finlandiya, Norveç, Birleşik Krallık ve Yeni Zelanda izledi. Türkiye ise listede 135. sırada yer aldı. 
 
FİLİSTİN, SURİYE, YEMEN, SUDAN 
 
Filistin ve Suriye’de kadın ve çocuklar, soykırımın ve savaşın en ağır sonuçlarıyla baş başa bırakıldı. Saldırılarda yaşamını yitirenlerin yüzde 70’ini kadınlar ve çocuklar oluşturdu. Yemen’de kadınlar, süregelen savaş ve çatışmaların getirdiği insani kriz ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddet kıskacında; siyasal dışlanma, şiddet, yoksulluk ve adaletsizlik başta olmak üzere birçok temel soruna karşı yaşam mücadelesini sürdürdü. Sudan’da kadınlar, silahlı çatışma ve yerinden edilme krizinin merkezinde, sistematik şiddet, tecavüz ve hak ihlalleriyle karşı karşıya bırakıldı. Silahlı çatışmalar kadın bedenlerini toplumsal ve bireysel şiddetin uygulandığı bir savaş alanına dönüştürdü. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün raporunda, en az 3 bin 384 sivilin katledildiği kaydedildi. Sudan Doktorlar Ağı, El Faşer’den kaçmak zorunda kalan kadınların Debbe’deki kamplarda Hızlı Destek Kuvvetleri tarafından tecavüze maruz bırakıldığını belgeledi. Ağ, 16 Kasım’da El Faşer’den Kuzey Darfur’daki Tawila Kampı’na kaçan kız çocuklarına yönelik 32 tecavüz vakasını daha belgelediğini duyurdu.
 
ROJAVA’DAN LATİN AMERİKA’YA 
 
İran’da, özgürlük için sokağa çıkan kadınlar, Afganistan’da Taliban’ın yok saydığı kadınlar, kürtaj hakları için Polonya’da ve ABD’de direnen kadınlar, Latin Amerika’da “Ni Una Menos” diyerek erkek şiddetine karşı direnen kadınlar, Rojava’da  erkek-devlet tahakkümüne karşı “başka bir dünyayı mümkün" kılarak, yeni bir tarih yazan kadınlar, Kürdistan’da “Jin, jiyan, azadî” diyerek, ataerkil sisteme meydan okuyan kadınlar… Kapitalist, ataerkil düzenin dayattığı sınırlara karşı özgürlük temelinde mücadeleyi yıl boyunca sürdürdü.
 
AKP VE ‘AİLE YILI’  
 
Türkiye cephesinde de tablo değişmedi. 2025 yılına “Aile Yılı” ilanı ile girildi. Kadınların sadece aile içerisinde tanındığı politikalar devam etti. Kadın bedeni üzerinden nüfuz politikası yürüten iktidarın “Aile Yılı”nın 11 ayında 260 kadın erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirdi, 267 kadın şüpheli bir şekilde hayatını kaybetti. Bu yıl şüpheli kadın ölümlerinin sayısı, kadın katliamları sayısını geçerken, devlet politikası haline gelen cezasızlık adeta failler için "kurtuluş" oldu. 
 
ENDEKSLERDE GERİLEME 
 
Aile içi şiddet, baskı, taciz, tecavüz, hak ihlalleri, özel savaş politikaları, eğitim, sağlık, çalışma hakkından yoksun bırakılma, işyerinde mobing ve gelir adaletsizliği gibi sorunlarla mücadele devam ederken, 2025 yılı kadınlar için cinsiyet eşitliği endekslerinde, siyasette ve ekonomide kadın temsiliyetinde gerileme, şiddet, ayrımcılık ve kaynaklara erişimdeki sorunların devam ettiği bir yıl oldu. Türkiye, küresel cinsiyet eşitliği sıralamalarında (Global Gender Gap) geriledi. 2024'teki 127'nci sıradan 2025'te 135'e düştü. Siyasette kadın temsili için hazırlanan raporlar, Türkiye'nin 185 ülke arasında 126'ncı sıraya gerilediğini gösterdi. 2025 yılı bütçesi görüşülürken, kadınlara düşen yıllık bütçenin (yaklaşık 139.3 TL) çok düşük olması ve günlük 38 kuruşa denk gelmesi dikkat çekti. 
 
HER 10’DAN 3’Ü ÇALIŞMA HAYATINDA 
 
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Genel İş Araştırma Dairesi’nin 3 Mart 2025’teki raporuna göre, her 10 kadından sadece 3’ü çalışma hayatında, her 10 kadın işçiden yalnızca 1’i sendikalı, çalışan kadınların yüzde 20’ye yakını yarı zamanlı çalışıyor. 10 milyona yakın kadın, ailevi ve kişisel nedenler ve ev işleri dolayısıyla çalışma hayatına katılamıyor. İstihdam edilen kadınlar iş yerinde şiddet ve tacize maruz bırakılıyor, erkeklerden daha düşük ücretlere mahkum ediliyor. Milyonlarca kadın asgari ücretin altında ücretle çalışıyor. 2 milyon kadının asgari ücrete dahi erişemediği tahmin ediliyor. 
 
Yılın son ayında Meclis’te 2026 bütçesi görüşülürken,  diğer yanda Asgari Ücret Tespit Komisyonu toplantıları sürdü. 
 
'EŞİTLİK FITRATA TERS' ZİHNİYETİ 
 
Erken yaşta evlilik ısrarı sürekli tekrarlandı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, son açıklamasında el yükselterek, 3 çocuk öğüdünü 5’e çıkardı.  Ancak kadın ve çocukları kapsayan programların bütçedeki payı azaltıldı. 2026 bütçesinde kadının güçlendirilmesi başlığı altında bir kadın için günde 51 kuruş ayrıldı. “Eşitlik fıtrata ters” zihniyeti sürekli kendini güncelledi, Diyanet İşleri Başkanlığı Cuma Hutbesi ile kadınların miras hakkı olmadığını ilan etti, mirastan hak talep eden kadınların kul hakkına girdiğini belirtti. Bir Cuma Hutbesi de kadınların örtünmesi gerektiğine ayrıldı ve bu durum ahlaklı olmakla ilişkilendirildi. 
 
TEK BİR SIĞINMA EVİ AÇILMADI
 
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı 2025 yılında tek bir sığınma evi açmadı. 2025 yılında 150 olan sığınma evi sayısı 2026 yılı bütçe taslağında 151 olarak yer aldı. 
 
KORUYUCU MEKANİZMALAR 
 
Bir gecede hukuksuz bir şekilde İstanbul Sözleşmesi'nden çekilirken, kadınlar önemli bir koruyucu mekanizma olan 6284 sayılı Yasa etkin bir biçimde uygulanmadı. Tüm itirazlara rağmen “aile ara buluculuğu” sürekli gündemde tutuldu.
 
11. YARGI PAKETİ 
 
Nafaka hakkının gaspından boşanma hakkının fiilen engellenmesine, miras hakkının tırpanlanmasından medeni hakların hedefe konmasına kadar uzanan saldırılar devam etti. Kamuoyunun tepkisi nedeniyle kadın ve çocuk katliamları ile cinsel saldırı suçları, Meclis’te kabul edilen 11. Yargı Paketi'nde kapsam dışına çıkarıldı. Böylece alt soy ve üst soya, kardeşe, eşe, boşanılan eşe, kadına, çocuklara, beden veya ruh bakımından kendisini savunmayacak kişiye yönelik “kasten öldürme”, “cinsel saldırı” ile “çocuğun cinsel istismarı” suçlarını işleyenler düzenlemenin kapsamından çıkarılacak, covid indiriminden yararlanamayacak.
 
DİLOVASI’NDA YANGIN 
 
25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü arifesinde (8 Kasım) Kocaeli’nin Dilovası ilçesinden yükselen dumanlar, iş güvenliği önlemleri olmaksızın ucuz ve güvencesiz çalıştırılan hayatların sesi oldu. Bir parfüm deposunda meydana gelen yangında, yaşları 16 ve 17 olan iki çocukla birlikte altı kadın işçinin yaşamını yitirmesi, işçi sağlığı, iş güvenliği ve çocuk işçiliği alanında süregelen ihmalleri, denetimsizliği en acı biçimde ortaya koydu. 
 
EMEK MÜCADELESİ 
 
Bu yıla damga vuran işçi ve emekçi kadınların direnişi, mücadelede öne çıkan ses oldu. 
 
 Türk-İş’e bağlı Koop-İş Sendikası üyesi Swatch Group Türkiye mağazaları çalışanları, İzmir, Buca Belediyesi’nde maaş ve alacakları için eylem yapan işçiler, Karşıyaka Belediyesi Kent AŞ’den atılan 93 işçi, Tekgıda-İş’in örgütlü olduğu İzmir’deki tütün fabrikaları Sunel, OTP ve TTL’de, toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine greve çıkan çoğu kadın bin 700 işçi, Gebze’de Plastikçiler Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Chinatool’da çoğunlukta kadın işçilerin verdiği direniş yıl içerisinde kazanımla sonuçlandı. 
 
* İzmir’de sendikal haklarının engellenmesine, asgari ücret dayatmasına ve sağlıksız çalışma koşullarına karşı greve çıkan Petrol-İş Sendikası üyesi Temel Conta işçilerinin direnişi devam ediyor.
 
* İzmir Ege Serbest Bölge’de Kurulu bulunan Digel Tekstil’de çalışan işçilerin direnişleri hala devam ediyor.
 
* İzmir Dikili’de faaliyet gösteren Queen Flowers Firması’ndaki işçilerin, işten atılma, örgütlenme hakkının engellenmesi, mobing, taciz ve tehditlere karşı direnişi sürerken, işten atmalara karşı açtıkları dava da sürüyor.
 
* Mayıs ayında İzmir'in Çiğli Belediyesi'nde işten çıkarılan 147 işçiden 6 kadın; işlerini geri almak ve haklarını savunmak amacıyla Ankara’ya yürüyüş gerçekleştirdi. İşçilerin direnişi devam ediyor.
 
* Dêrsim’de bulunan Peri Tekstil’de çoğu kadın 17 işçi, sendikal haklarının tanınması, daha iyi çalışma koşulları ve işe iade talepleriyle fabrika önünde Ağustos ayından bu yana direnişlerine devam ediyor.
 
* 6 Ekim’de Tokat Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren Şık Makas-Cross Tekstil Fabrikası’nda ücretlerini alamadıkları için iş bırakan çoğunlukta kadın olan işçilerin direnişi, valiliğin engellemeleri ve direniş çadırının kaldırılmasına rağmen devam ediyor. 
 
* 22 Ekim’de Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde Kurulu güneş paneli ve elektrik enerjisi sitemleri üreten Smart Solar işçiler, düşük zam dayatmasına karşı insanca bir yaşam için mücadelesini sürdürüyor.
 
ÜNİVERSİTELER 
 
Erkek şiddeti ve katliamlarıyla gündeme gelen üniversitelerde, güvenli kampüs talebi tüm uygulamalara rağmen bastırılamadı. 2024’ün Eylül ayında kaybolan ve 18 gün sonra cenazesine ulaşılan Rojin Kabaiş için üniversite kampüslerinde ses yükseltildi. Kamuoyu baskısı sonucu ATK raporu Rojin’in ölümünden bir sene sonra açıklandı. 30 Ağustos’ta Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüsü’nde gerçekleşen düğün organizasyonunda çalışan 15 yaşındaki Hilal Özdemir’in katledilmesine karşı kampüste eylem yapıldı. 24 Ekim’de Kayseri Erciyes Üniversitesi öğrencisi Meliha Keskin’in kampüs içinde katledilmesi protesto edildi. Olayın münferit olduğunu söyleyen rektöre tepki gösterildi. Bu yılda, güvenlik, barınma, ulaşım ve yemek hakkı talepler öne çıkan gündemler arasında yer aldı. 
 
KÜRT KADINLARIN GÜNDEMİ 
 
Mücadelenin güçlü dinamiklerinden olan Kürt kadınların gündemi diğer yıllar da olduğu gibi yoğun geçti. Erkek-devlet şiddetinin yanı sıra Kürt sorununun çözümü bağlamında yürütülen Barış ve Demokratik Toplum Süreci, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü, ulusal birlik, özel savaş politikaları ile ekoloji, anadil ve asimilasyon politikalarına karşı mücadele Kürt kadınların temel gündemi oldu. Türkiye’deki kadın örgütleriyle birlikte şiddet, kültürel baskı ve ayrımcılık gibi sorunlarla mücadele edilirken, aynı zamanda barış çalışmaları yürütüldü, yeni inisiyatifler kuruldu, politik ve toplumsal konularda ses yükseltildi. Fuhuş ve uyuşturucuyla mücadele, anayasal düzenlemeler için çalışmalar yaparak hem direniş gösterdi hem de toplumsal inşa sürecine katıldı.
 
BARIŞA İHTİYACIM VAR KADIN İNİSİYATİFİ 
 
Kürdistan ve Türkiye’den kadınların katılımıyla gerçekleştirilen “Kadınlar Barışı Konuşuyor” çalıştayının sonunda 27 Şubat’ta “Barışa İhtiyacım Var Kadın İnisiyatifi" kuruldu. Barış talebini yükseltmek, savaşın etkilerine karşı mücadele etmek ve kadın öncülüğünde barışı toplumsallaştırmak amacıyla kurulan inisiyatif, Kürt sorununun çözümü, kayyım uygulamalarına son verilmesi, siyasetin suç olmaktan çıkarılması gibi taleplerle yürüyüş eylem ve etkinlikler gerçekleştirdi.  
 
Önemli eylemlerden biri de 8 Temmuz’da Meclis önünde yapılan açıklamaydı. Barışa İhtiyacım Var Kadın İnsiyatifi’nin çağrısıyla Meclis önünde bir araya gelen kadınlar, barışın önündeki engellerin kaldırılması ve barış için komisyon kurulması için Meclis’i göreve çağırdı.
 
ÖZEL SAVAŞ POLİTİKALARI 
 
Yıl içerisinde özel savaş politikalarının somut fotoğrafları, Colemêrg, Şirnex, Lîce ve Dêrsim’de teşhir edilen fuhuş ve uyuşturucu ağlarıyla ortaya konuldu.  Özel savaş politikalarının bir parçası olan çocuklara yönelik cinsel suç gündemden düşmezken, kadınlar yıl boyunca teyakkuzda oldu. 
 
GÜLİSTAN DOKU VE ROJİN KABAİŞ
 
Dêrsim’de 5 Ocak 2020 tarihinde kaldığı yurttan ayrıldıktan sonra bir daha haber alınamayan Munzur Üniversitesi Çocuk Gelişimi Bölümü ikinci sınıf öğrencisi Gülistan Doku’nun akıbeti 5 yıldır aydınlatılmadı. Kadınların “Gülistan Doku nerede?” sorusu yanıtsız bırakılırken, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi öğrencisi Rojin Kabaiş’in şüpheli ölümünün üzerinden bir yıl geçmesine rağmen dosya hala aydınlatılmadı.
 
ULUSAL BİRLİK ÇALIŞMALARI 
 
Kadın mücadelesinin ulusal birlik temelinde güçlendirilmesi amacıyla konferanslar, çalıştaylar düzenlendi. Kürt Kadın Birliği Platformu, Amed’de 21 ve 22 Haziran tarihlerinde, “Bi yekitiya jinên Kurd, ber bi yekitiya neteweyî ve” şiarıyla 3’üncü konferansını gerçekleştirdi.  Konferansta, ulusal birlik, kadın özgürlüğü ve toplumsal barış için somut adımlar attı. Konferansta ilk kez bir enformasyon ekibi oluşturuldu. 
 
2010 yılında Amed’de birincisi ve 2012’de Hewlêr’de ikincisi gerçekleşen Ulusal Kürt Kadın Konferansı’nın üçüncüsü için hazırlıklar yapıldı.  Bu amaçla 9 Temmuz’da Federe Kürdistan Bölgesi’nin Silêmanî kentinde dört parça Kürdistan ve Avrupa’dan 80 delegenin katılımıyla çalıştay gerçekleştirildi. Özgür Kadın Hareketi (Tevgera Jinên Azad-TJA) öncülüğünde 28-29 Mayıs tarihlerinde Amed’de  1. Kürt Kadın Parlamenterler Konferansı gerçekleştirildi. Kadın Parlamenterler Ağı’nın kurulması kararı alınan çalıştayın sonuç bildirgesinde, şiddete karşı her alanda ortak mücadele mekanizmaları ve örgütlenme ağlarının inşa edilmesi, Kürt kadınların direniş tarihi ve hafızanın oluşturulması, ulusal birlik deklarasyonunun hazırlanması için çalışılması,  Kürtçeye yönelik asimilasyon politikalarına karşı dil ve kültürün kolektif biçimde savunulması, demokratik siyaset içinde barışın inşası için ortak bir tutum geliştirmesi ve çalışma komisyonlarının kurulması, siyasi partilerin dönüştürülmesi, kadın kotasının partilerin karar alma ve temsiliyet organlarında en az yüzde 50 oranında hayata geçirilmesi için mücadele yürütülmesi kararları deklere edildi.
 
KADIN VE ANAYASA KOMİSYONU 
 
TJA, Barış ve Demokratik Toplum Süreci kapsamında "Kadın ve Anayasa Komisyonu" kurarak, 24 Ağustos'ta deklare etti. "Kadınların taleplerini anayasa tartışmalarına taşımak” amacıyla kurulan komisyon, kadın bakış açısıyla bir anayasanın hazırlanması için çalışmalarına başladı.
 
AMED’DEN ANKARA’YA ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜ
 
TJA ayrıca “Umutla Özgürlüğe Yürüyoruz” şiarıyla 1 Ekim’de Amed’den Ankara’ya 7 gün süren bir yürüyüş gerçekleştirdi. Yürüyüşün temel talepleri arasında Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması, Kürt halkının dil ve kültür haklarının anayasal güvenceye kavuşturulması, seçilmiş iradenin tanınması ve kadın temsiliyetini güçlendiren eşbaşkanlık sisteminin resmen kabul edilmesi yer aldı. 
 
KADIN KURTULUŞ İDEOLOJİSİ ATÖLYELERİ 
 
Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Kadın Meclisi, Mayıs ayında “Özgür Kadınla Demokratik Topluma” şiarıyla Kadın Kurtuluş İdeoloji atölyelerinin startını verdi. Kürdistan ve Türkiye’de 25 kentte gerçekleştirilen 130 atölye ile binlerce kadına ulaşıldı. Yapılan atölyelerin amacı ise, kadınların ataerkil sisteme karşı bilinçlenmesini sağlamak, kadınlara yönelik her türlü baskı ve sömürüyü sorgulamak, sınıfsal ve toplumsal eşitsizlikleri kadın perspektifiyle ele almak, kadınların kendi özgürlüklerini inşa etmelerini desteklemek ve toplumsal cinsiyet eşitliğine ulaşmak için politik, sosyal ve kültürel alanda mücadele stratejileri, özgün bir direniş hattı geliştirmek oldu. 
 
Kadınlar, yıl boyunca dünyada, Kürdistan ve Türkiye’de tüm baskı mekanizmalarına karşı geri adım atmadı. “Kadın özgürleşmeden toplum özgürleşmez” diyerek, toplumsal özgürleşme hareketlerinin öncüsü oldu. 
 
MA / Pınar Ural