Kürdistan ve Türkiye metropollerinde 28 Mart 2006’da başlayan eylemler Mêrdîn’in Qoser (Kızıltepe) ilçesine yayıldı ve günlerce sürdü. Yaşanan olaylarda, Ahmet Araç (26) ile Mehmet Sıddık Öner (28) polis kurşunlarının hedefi oldu. 1 Nisan 2006 tarihinde önce bir sokak arasında başından ve karnına isabet eden kurşunlarla Ahmet Araç’ı katleden polisler, 2 Nisan 2006 tarihinde ise yaylım ateşi sonucu Mehmet Sıddık Öner’i de katletti. 

 

Araç ve Öner’in cenazeleri binlerce kişi tarafından defnedilirken, aileler Kaymakamlar ve dönemin emniyet müdürleri tarafından ziyaret edilerek, olayı kamuoyuna “PKK yaptı” şeklinde yansıtılmak istendi. Aileler kendilerine bu yönlü yapılan teklifleri reddederek, faillerin ortaya çıkarılmasını talep etti. 

 

Olaya dair başlatılan soruşturmada aradan geçen 19 yıla rağmen tek bir adım dahi atılmadı. 

 

 

Baba Ramazan Araç, taziyeden hemen sonra, soruşturmayı yürüten savcının kendisine ‘Polislerin ifadesini aldıktan 2 gün sonra sürgün edildim ve Ahmet’in dosyası benden alındı’ dediğini aktardı. 

 

Araç ve Öner’in katledilmesinin ardından başlatılan soruşturmasında ilerleme olmazken, İdare Mahkemesi’nde de aileler tarafından dava açıldı. Davalar mahkemeler tarafından reddedildikten sonra dosya Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşındı. AİHM’in “yaşam hakkının ihlal” edildiği yönündeki kararı üzerine Türkiye tazminata mahkum edilse de, ceza soruşturması “Daimi Arama” bürosunun raflarında unutuldu.

 

İSİMLERİ PARKTAN SİLİNMİŞTİ

 

Qoser Belediyesi tarafından 2008 yılında Ahmet Araç ve Mehmet Sıddık Öner’in anısına bir park yapıldı. Parkın adı 2016 yılında belediyeye kayyım atanmasının ardından değiştirildi. Zamanla Ahmet Araç ve Mehmet Sıddık Öner’in isimleri ve fotoğrafları da parkın girişinden silindi ve çatışmalarda ölen bir korucunun adı verildi. 2019 yılında HDP’li belediye tarafından Araç ve Öner’in isimlerinin yeniden parka verilmek istenmesi kaymakamlık tarafından reddedildi.

 

‘DAVASI İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPIYORDU’

 

Baba Ramazan Araç, 19 yıldır adalet mücadelesini verdiklerini belirterek, “Davası ve dili için elinde ne gelse yapıyordu” dedi. Olayların yaşandığı günü anlatan baba Araç, “Her yerden dumanlar yükseliyordu. Oğlumun vurulduğu gün her yerde olaylar vardı. Serhildan başlamıştı. Tüm yollar kapalıydı. Tepebaşı tarafından hastaneye gittik. Bir arkadaşımız oğlumun telefonunu bana uzatarak, ‘başın sağ olsun’ dedi. O an Ahmet’in hayatını kaybettiğini anladım. Ondan yana başımız dik. Bizim için şeref meselesiydi. Yolunu takip edeceğiz. Dava açmamamız yönünde de çok şey söylediler ama davamızı açtık. Taziyeden sonra savcılığa suç duyurusunda bulunduk. Savcı 2 defa evimize de geldi. Kaymakam göndermişti. Davacı olmamamızı istiyordu. Her şeyi yapmaya hazır olduklarını söylüyorlardı ama kabul etmedik. Soruşturma başladı, savcı olay yerine gitti, caddeye girdi, incelemeler yaptı. Savcı incelemelerin ardından 6 polisi belirlemişti. Polislerin ifadelerini de aldı. Polislerin ifadesinin alınmasından 2 gün sonra savcı ‘sürgün edildim ve Ahmet’in dosyası benden alındı’ dedi. Hazırlık dosyası hazırlanmadan savcının elinden alındı ve öyle de kaldı. Hiçbir savcı dosyaya bakamadı. Avukatlar defalarca dilekçe verdi ama sonuç değişmedi” dedi. 

 

‘19 YIL OLDU DEVLET ADIM ATMADI’

 

Türkiye’deki yargılama sürecinde bir gelişme olmayınca Anayasa Mahkemesi’ne (AYM)  başvuru yolunun da açılmadığını kaydeden Araç, “Katiller de tespit edilmedi. Dosya açılmadan kaldı. Dosyanın açılmasını, adaletin yerini bulmasını istiyoruz. Ama ne hak ne de hukuk var. 19 yıl oldu. Dava dahi açılmadı. Katilleri korumak için belki dosyayı zamanaşımına da bırakmışlardır. Adaletin yerini bulmasını ve katillerin ortaya çıkarılıp cezalandırılmasını istedik. Fakat saklayıp üstünü kapattılar. Bugün de davanın açılmasını istiyoruz. Dava açılırsa arkasında duracağız. Devletten failleri ortaya çıkarmasını istiyoruz. Devletten failleri ortaya çıkarsın. Fakat bugüne kadar devlet tek bir adım dahi atmadı” diye konuştu. 

 

MA /Ahmet Kanbal