RIHA - HTŞ'nin zor, baskı ve tekçilikle yürütmeye çalıştığı Suriye yönetimi, Suudi- BAE ile Türkiye-Katar hesapları arasında gelgitler yaşıyor. Bölgesel aktörler fazla pay arayışında iken, HTŞ kabul görmeyen iktidarını kurumsallaştırma arayışında.
Heyet Tehrir El Şam'ın (HTŞ) Suriye'de 8 Aralık 2024’te Esad rejimini devirerek yönetime el koyması ile başlayan yeni dönem, çok sayıda gelişmeye öncülük etti. HTŞ geçici hükümet kurarak iktidar olma arayışına girerken, uluslararası güçler ve bölgesel aktörlerde yeni inşa da pay kapma çalışmalarına başladı. Bu doğrultuda hegemonik güçler HTŞ'ye “şekil” vermeye çalışırken, bölgesel aktörlerden Türkiye ve Katar ortaklığı ile Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ortaklığı arasında da inşada pay kapma arayışı başladı.
Bu kapsamda HTŞ hükümeti ile Suudi Arabistan arasındaki görüşmeler ve müzakereler, birçok analizcinin dille getirdiği şekilde gelişmiyor. Suudi Arabistan'ın yeni Şam hükümeti ile ilişkileri, özellikle Beşar Esad'ın 8 Aralık 2024'te devrilmesinden sonra hızla gelişmeye başladı. Yeni Suriye hükümeti Devlet Başkanı Ahmed El Şara ve Dışişleri Bakanı Esad Şeybani liderliğinde, Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) ülkeleriyle, özellikle Suudi Arabistan ile diplomatik ve ekonomik bağları güçlendirmeye yönelik yoğun bir çaba sarf etti. Bu ilişkiler, Suriye'nin yeniden inşası ve bölgesel istikrar açısından kritik önem arz ediyor. Bu stratejik planlar çerçevesinde, Suudi Arabistan HTŞ hükümetini birkaç konuda bilgilendirdi ve bu noktalar Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) tarafından ortaklaşa onaylandı. Buna göre;
* Türkiye ve Katar kumpanyalarının Suriye'den uzaklaştırılması, buna karşılık, Suudi ve BAE şirketlerine yatırım yapma hakkı verilmesi sağlanacak. Buradan yola çıkılırsa HTŞ ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkiler, son dönemde karmaşık ve çok katmanlı bir hale geldi. Şam’daki güvenlik operasyon odasından sızan bilgilere ve mevcut raporlara göre, bu ilişkiler ekonomik, siyasi ve askeri boyutlarda yoğun bir düzeyde şekilleniyor.
SUUDİ HESAPLARI
Edinilen bilgilere göre, Suudi Arabistan Suriye’nin yeniden inşası sürecinde önemli bir rol oynamayı hedefliyor. Bu bağlamda, HTŞ hükümetine, Hama’ya bağlı Sahil Xab bölgesinden Suriye kıyılarına, Şam’a bağlı Nebik bölgesine ve deniz kıyısındaki alanlara kadar uzanan bölgelerde Suudi şirketlerinin yatırım yapması ve bu bölgeleri işletmesi için teklif sundu. Bu bölgeler, stratejik ve ekonomik açıdan kritik öneme sahip. Suudi Arabistan, bu yatırımların karşılığında Türkiye ve Katar şirketlerinin Suriye’deki faaliyetlerinin sınırlandırılmasını talep etti. Suudi Arabistan, bu konuyu Rusya’ya da bildirdi ve Tartus-Lazkiye limanlarının bir kısmını Suudi ekonomik kampanyalarına işletme imkânı talep etti. Ancak Rusya, bu talebin Şam hükümetiyle önceki ve mevcut anlaşmalarına aykırı olduğunu belirterek reddetti. Bunun üzerine Suudi Arabistan, sadece Hama’ya bağlı Sahil Xab bölgesinden Suriye kıyılarına ve Şam’a bağlı Nebik şehrine kadar olan alanda çalışmaya odaklandı.
TÜRKİYE HESAPLARI
Suriye'de iç savaşın başladığı tarihten itibaren çok yakın bir ilişki içinde olan Türkiye ve Katar, 8 Aralık sonrasında da birlikte hareket ediyor. Türkiye ve Katar, Suriye'de hem siyasi sürecin şekillenmesi, hem de ülkenin yeniden imarı konusunda ön planda olmak, bölgesel etki alanlarını genişletmek istiyor. Ankara'nın bu süreçte özellikle Suriye'nin -İsrail dışındaki- komşularıyla ayrı bir platform daha oluşturmak istediği, ülkenin yeniden imarı açısından coğrafi yakınlık avantajını kullanmak istediği bilinen bir gerçek.
MİT’in, HTŞ liderlerine Suudi Arabistan ve BAE’ye bu bölgelerde onay verilmemesi yönünde talimat verdiği belirtiliyor. Çünkü Türkiye’ye göre bu iki ülke, bu bölgeleri HTŞ hükümetine karşı örgütlerin merkezi haline getirebilir ve yeni muhalefet grupları oluşturabilir. Ayrıca, Alevi toplumu ve eski Esad rejimine bağlı askerlere destek vererek, Suudi Arabistan ve BAE aracılığıyla İsrail’in Suriye kıyılarında varlık göstermesi riski bulunuyor.
Suudi Arabistan, Suriye’nin ekonomik yeniden yapılanmasında lider konumda olmak istiyor. Bu, sadece ticari bir hedef değil, aynı zamanda bölgedeki nüfuzunu artırma çabası. Özellikle Tartus ve Lazkiye limanlarında ekonomik faaliyetlerde bulunma talebi, Rusya tarafından reddedilse de, Suudi Arabistan’ın bu bölgelerdeki ısrarı devam ediyor. HTŞ, mevcut durumda ekonomik açıdan zayıf bir pozisyonda. Güvenlik odasının mali durum raporları, HTŞ’nin maddi kaynaklarının giderek azaldığını gösteriyor. Suudi Arabistan’ın ekonomik teklifleri cazip görünse de, HTŞ Türkiye’nin yönlendirmeleri doğrultusunda bu tekliflere temkinli yaklaşıyor. Türkiye, Suudi yatırımlarının HTŞ’ye karşı yeni muhalif grupların oluşumuna zemin hazırlayabileceği tezini savunuyor.
MÜSLÜMAN KARDEŞLER
* HTŞ ve Suudi Arabistan’ın onayladığı bir diğer madde ise; Müslüman Kardeşler'e (İhvan-ı Müslimin) bağlı ofislerin Suriye'den çıkarılması, bu ofislerin Türkiye'ye taşınması ve Suriye'deki tüm sosyal ve siyasi faaliyetlerinin yasaklanması.
Suudi Arabistan, Müslüman Kardeşler’e bağlı ofislerin Suriye’den çıkarılmasını ve bu yapıların Türkiye’ye taşınmasını talep ediyor. Bu talep, Suudi Arabistan’ın uzun süredir Müslüman Kardeşler’e karşı yürüttüğü politikayla uyumlu. HTŞ, ideolojik olarak Müslüman Kardeşler’e doğrudan bağlı olmasa da, bu hareketin Suriye’deki bazı sosyal ve siyasi faaliyetlerinden faydalanıyor. Bu nedenle, Suudi Arabistan’ın talebi, HTŞ için siyasi bir ikilem yaratıyor. Suudi Arabistan, Müslüman Kardeşler’in Suriye’deki etkisini tamamen ortadan kaldırarak, kendi desteklediği siyasi ve dini grupların önünü açmayı hedefliyor. Bu, Suudi Arabistan’ın Suriye’deki ideolojik nüfuzunu güçlendirme stratejisinin bir parçası. HTŞ’nin, bu konuda Türkiye ile yakın koordinasyon içinde hareket ettiğini söylemek mümkün. MİT, HTŞ’yi Suudi Arabistan’ın bu talebinin Suriye’deki Türkiye etkisini zayıflatma amacı taşıyabileceği konusunda uyarıyor. HTŞ, şu an için bu talebe olumlu yanıt vermiş değil.
HTŞ'NİN KAYGILARI
Ayrıca, Şam'daki güvenlik odasında Suudi Arabistan ve BAE ile ilgili, Türkiye'nin aleyhine birçok karmaşık dosya bulunuyor. MİT, bu güvenlik odasının faaliyetlerini günlük olarak takip ediyor ve HTŞ liderlerine bu doğrultuda yönlendirme ve perspektif sunuyor. Özellikle Suudi Arabistan'ın Türkiye şirketlerinin Suriye'deki yeniden inşa faaliyetlerini engelleme talebi konusunda kendi yanına çekmek için yoğun faaliyet yürütüyor.
MİT ayrıca, Suudi ve BAE şirketlerine Suriye’nin güneyinde ve Ürdün sınırında da herhangi bir onay verilmemesi gerektiğini bildiriyor. Öte yandan, Suudi istihbaratı HTŞ istihbaratına, Tedmur bölgesinde ortak istihbarat odaları kurmayı önerdi. Bu odalar, DAİŞ’e karşı mücadelede Suriye ordusuna destek sağlamak için kullanılması planlanıyor. Ancak HTŞ istihbaratının, DAİŞ’le mücadele konusunda Türkiye ile koordinasyon içinde olduklarını ve bu konuda ilerleme kaydettiklerini belirterek Suudi Arabistan’ı bilgilendirdiği öğrenildi. HTŞ, Suudi Arabistan’ın askeri ve istihbarat tekliflerine karşı temkinli. Suudi Arabistan’ın bu girişimlerinin uzun vadede kendi kontrolünü zayıflatabileceğini düşünüyor. Özellikle Suudi Arabistan ve BAE’nin, Alevi toplumu ve eski Esad rejimi askerlerine destek sağlayarak Suriye kıyılarında yeni bir muhalefet oluşturma ihtimali, HTŞ için ciddi bir endişe kaynağıdır.
İKİLEM EKONOMİK ZAYIFLIK
Bu bağlamda, Suudi Arabistan ve BAE ile ilgili güvenlik odasındaki HTŞ yetkilileri, şu anda birçok sorunla karşı karşıya. Şimdiye kadar Suudi Arabistan ve BAE ile herhangi bir ilerleme kaydedilmedi. Ayrıca, bu odanın mali durumu değerlendirildi ve maddi durumlarının günden güne kötüleştiği belirtildi. Bunun nedeni, Suudi Arabistan ve BAE’nin taleplerini ne askeri ne de ekonomik açıdan tam olarak kabul etmemeleri. Oluşan bu bloklaşmaya karşı Azerbaycan da şimdi Türkiye ve Katar çizgisine katıldı. Türk devletine göre, Suudi Arabistan şu anda tamamen ABD’nin perspektif ve yönlendirmelerine göre hareket ediyor. MİT, Suudi Arabistan’ın taleplerinin HTŞ’nin aleyhine olduğunu savunarak, HTŞ liderlerini bu talepleri reddetmeye yönlendiriyor. MİT’e göre, Suudi Arabistan ve BAE’nin Suriye’nin kıyı bölgelerinde İsrail’in dolaylı varlığını güçlendirmeyi planlıyor.
HTŞ DENGE KURMAKTA ZORLANIYOR
Aslında tüm bunlar Türkiye’nin, Suriye’de kendi ekonomik ve siyasi çıkarlarını koruma peşinde olduğunu gösteriyor. Suudi Arabistan’ın Suriye’deki ekonomik projelere liderlik etme çabası, Türkiye şirketlerinin dışlanmasını gerektirdiği için Türkiye tarafından tehdit olarak görülüyor. HTŞ, hem askeri hem de siyasi açıdan iki güç arasında mekik dokuyor. Bu nedenle, Suudi Arabistan’ın tekliflerine karşı Türkiye’den daha büyük tavizler koparma peşinde. Bu minvalde HTŞ’nin, Suudi Arabistan ile ilişkilerde bir denge kurmakta zorlandığını söylemek mümkün. Ekonomik olarak zayıf olan HTŞ, Suudi yatırımlarına ihtiyaç duyuyor, ancak Türkiye’nin baskısı nedeniyle bu teklifleri kabul etmekte tereddüt ediyor. Ayrıca, Suudi Arabistan’ın Müslüman Kardeşler’e yönelik talepleri ve Suriye kıyılarında yeni muhalefet grupları oluşturma ihtimali, HTŞ için de risk teşkil ediyor. Yine Suudi Arabistan Suriye’ye uygulanan ekonomik ambargoların kaldırılmasında öncü rol üstlenmeyi planlıyor. Ancak bu Suudi şirketlerinin Suriye’deki ekonomik pastadan en büyük payı alması şartına bağlı. Bu durum, HTŞ için hem bir fırsat hem de bir baskı unsuru.
MA / Erdoğan Altan