İZMİR - "Bir Heykelin Gölgesinde" sergisiyle kadınların özgürlük mücadelesini sanatseverlerle buluşturan akademisyen Arzu Oto, kadınların kendi kendilerini tarif etmelerinin "kıymetli" olduğunu belirtti.
Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü Araştırma Görevlisi Arzu Oto’nun 10 Mayıs’ta açılan “Bir Heykelin Gölgesinde” sergisi, kadın emeğini ve özgürlük mücadelesini sanatseverlerle buluşturuyor. İzmir Kemeraltı Antikacılar Çarşısı’nda 7 Haziran’a kadar devam edecek olan sergi, sulu boya resimler ve heykellerden oluşuyor. Sulu boya ile yapılan üç resim serisinin yanı sıra iki de heykel çalışmasının bulunduğu sergi, kadınların temsiliyeti ve özgürlük mücadelesini merkezine alıyor.
Serginin birinci serisinde, dünya kadın mücadelesinde tanınan simaları resmeden Arzu Oto, serginin ikinci serisinde, çalıştığı üniversitede bulunan Venüs heykelinden esinlenerek, kamusal alandaki heykellerde kadınların temsil edilme biçimlerindeki yanlışlara dikkat çekiyor. Serginin üçüncü serisinde, ülkede özellikle ekoloji mücadelesinde yer alan kadınları tasvir ediliyor. Sergide yer alan iki heykelde ise, heykellerin gölgesinden yararlanarak kadın mücadelesi ve ülkenin politik iklimine değiniliyor. Arzu Oto ile sergiyi konuştuk.
KADINLARIN TEMSİL VE VAR OLMA BİÇİMLERİ
Kadınların kamusal alanda temsil edilme biçimleri ile kadın mücadelesine dair uzun yıllardır çalışmalar yaptığını belirten Arzu Oto, özellikle son bir sene içinde bu çalışmalarının daha net ve bütünlüklü temaya ulaştığını dile getirdi. Serginin birinci serisi olan "Miss Turkey" de 20'nci yüzyılın kadın mücadelesini anlattığını söyleyen Arzu Oto, "Bu seride özgürlük mücadelesine dair düşünmüş ve yazmış kadınların olduğu resimler var. 'Kampüste Venüs' isimli ikinci seride, hayatımın çoğunun geçtiği üniversitede yer alan Venüs heykeli var. Fakat resimlerimde Venüs heykeli gerçekte görüldüğü gibi tarif edilmiyor da bir yansıma ve boşluk olarak resmediliyor. Bu resimler kadın temsiliyetine dair bir boşluğu temsil ediyor. İlk iki seri bir birini tamamlıyor. Kadınlar ya bir ideolojiyi tasvir eden şekilde görüntüleniyor ya da kent süsü olarak estetik biçimde temsil ediliyor. Örneğin; Türk modernleşmesini tasvir etmek için çıplak şekilde yatan kadınların olduğu heykeller var. Fakat diğer yanda uzun zaman kadın mücadelesinde ön saflarda yer almış, direnişe aktif rolü olan kadınlar var. Yani kadınların temsil edilme biçimleri ve gerçekteki var olma biçimleri arasındaki boşluk üzerinde durduğum konular" diye belirtti.
'KENDİNİ TARİF ETME KIYMETLİ'
Serginin üçüncü serisinde, Akbelen ve İkizdere’de verilen ekolojik mücadelenin ön saflarında yer alan kadınları resmeden Arzu Oto, bu seride kadınların toplumsal cinsiyet rolleri dışında verdikleri mücadeleyi ve politik bir özne olarak var olma biçimlerini anlattığını söyledi. Arzu Oto, "Feminizm hep kadınların temsil edilme biçimlerini ve gerçekteki var olma biçimleri arasındaki boşluktan bahseder. Feminizm, kadınların kendilerini tanımlamalarını ve tasvir etmelerini teşvik eder ki kadınlar doğru bir anlatıya ve biçimlendirmeye sahip olsun. Kamusal alandaki heykeller bilindik toplumsal cinsiyet rolleri ile kadın temsiliyetini yeniden üretiyor. Bunları yapan da genelde erkekler. Kadınların sanatta ele alınış biçimleri genelde erkekler tarafından oluyor. Bu yüzden kadınların kendilerini tarif etmesi çok kıymetli. Benim sergimin de böyle bir bakış açısı var" ifadelerini kullandı.
KOLLEKTİF EMEĞİN ÜRÜNÜ
Arzu Oto, serginin oluş fikrine dair şunları söyledi: "Sergi açma fikri belli bir doygunluk ve kendimi daha iyi ifade etme ihtiyacından geldi. Yaptığım çalışmaların belli bir olgunluk ve doygunluğa ulaşması ve güçlü bir iletişim aracına dönüşmesinden sonra sergiyi açmaya karar verdim. Sergiyi hazırlarken sanatçı arkadaşlarımdan epeyce destek aldım. Bu sergi her ne kadar solo olarak gözükse de arkada kolektif bir emek var. Serginin başından sonuna kadar hep birlikte düşündük. Arkadaşlarım teknik olarak çok fazla yardımcı oldu. Çünkü bir şeyi evde yapıp bitirdikten sonra mesele bitmiyor. Galeri mekanına gelindiğinde sıfırdan başlanıyor. Örneğin sergideki heykellerin gölgesi çok önemli, bu gölgeler serginin birer öznesi gibi. Sergi de adını oradan alıyor. Bir heykelin gölgesinde olmak yaşadığımız politik iklime dair bir referans. Nihayete erdirmek bir direnç gerektiriyor."
MA / Uğurcan Boztaş