ÊLIH - Rıza Altun ile birlikte 8 yıl aynı cezaevinde kalan Abdullah Kanat, "Altun, öncülük rolünü yerine getiren, taviz vermeyen bir arkadaştı” dedi.
PKK, 5-7 Mayıs tarihlerinde gerçekleştirdiği 12 Kongresi'nin sonuç bildirgesinde, öncü kadrolarından Ali Haydar Kaytan ve Rıza Altun’un yaşamını yitirdiğini açıkladı. Yapılan açıklamanın ardından Kürdistan ve Türkiye’nin birçok kentinde Kaytan ve Altun için anma etkinlikleri düzenlendi.
Abdullah Kanat, 1979’dan 1987'a kadar birlikte aynı cezaevinde kaldığı Rıza Altun'u anlattı.
CEZAEVİNDE TANIŞTI
Diyarbakır 5 No'lu Askeri Cezaevi'nde 21 Mart 1982 tarihinde bedenini ateşe veren PKK'nin öncü kadrolarından Mazlum Doğan’ın Êlih’e gelmesiyle birlikte özgürlük mücadelesiyle tanıştığını kaydeden Kanat, 30 Temmuz 1979’da Filistin’de 11 arkadaşı ile birlikte yaşamını yitiren Abdulkadir Çubukçu’nun evinde gözaltına alınıp tutuklandığını söyledi. Sonrasında Diyarbakır Askeri Cezaevi’ne götürüldüğünü söyleyen Kanat, kolordunun içinde yer alan Askeri Cezaevi’ne ilkin yoğun işkence gören Hayri Durmuş, daha sonra ise Rıza Altun’un getirildiğini ve onunla orada tanıştığını söyledi. Kanat, “Sonra Mustafa Karasu arkadaş geldi. Ben, Karasu ve Altun 48’inci koğuşta kaldık. Rıza arkadaş 85 gün işkence gördü. Elini kullanamayacak durumdaydı. Koğuşta tedavi ettik” dedi.
‘DARBEYİ GÜLEREK HABER VERDİ’
5 No’lu cezaevinde Altun’la yaşadığı anıyı anlatan Kanat, “O zaman birçoğumuzu buraya götürmek istediler. Rıza arkadaş temsilciydi. Darbe olduğu gün yatıyordum ve bir arkadaş ‘Rıza arkadaş seni çağırıyor’ dedi. Yanında gittiğimde gülüyordu. Ne olduğunu sorduğumda ise ‘darbe olmuş’ dedi. Zaten sıkıyönetim var ne darbesi dedim” ifadelerini kullandı.
'ÖNCÜ ROLÜNÜ HER SÜREÇTE YERİNE GETİRDİ'
Altun’un öncü rolünü her süreçte yerine getirdiğini kaydeden Kanat, “Oldukça olaylara, olgulara pozitif bakan, sürekli bardağı dolu taraftan gören, ideolojik ve stratejik olarak kendisini yetkilendirmiş bir arkadaştı. Pratik politika konusunda çok güçlüydü. Espri yapan bir arkadaştı. 12 Eylül sonrasında bizi 5 No’lu ya götürdüler. Gittiğimizde upuzun bir koridor ve eğitim için sakladığımız malzemeler vardı. Onları kaptırmadık. Orada zor koşullar altında eğitim verdik. 8 yıl boyunca beraberdik, aynı havayı soluduk, aynı işkenceyi gördük, aynı direnişi gösterdik. Bende yarattığı intiba; coşkulu ve heyecanlı bir arkadaştı. Herkes ile diyalog kurabilecek, ikna edebilecek bir arkadaştı. Pratik bir arkadaştı. İdare ile diyaloğu iyi sağlıyordu. İstediğini koparabiliyordu. Öncülük rolünü hep yerine getirdi” diye konuştu.
‘TAVİZ VERMEZDİ’
Altun’un hiçbir şart ve koşulda taviz vermediğine dikkat çeken Kanat, “Mücadeleye bağlı biriydi. Moral motivasyonun önemli olduğu bir süreçte bize hem esprileri hem de diyalogları ile umut veriyordu. 1987’den sonra bağımız koptu. Tahliye olduğumun ikinci yılında Nizamettin Boztoprak adlı tanığın ifadesi ile 1989’un sonlarında işkenceci Esat Oktay Yıldıran’ı öldürmek iddiasıyla idam cezası aldım ve tutuklandım. Turgut Özal affı ile cezam 20 yıla indirildi ve Kasım 2009’da tahliye oldum. Cezaevinde geçirdiğim süre boyunca Rıza Altun’un mücadelesini örnek aldım. Yaşamını yitirmesi bizi çok üzdü. Anısını mücadelemizde yaşatmaya devam edeceğiz. Özlemini duyduğu demokratik özgür toplumu yaratarak ona bağlılığımızı göstereceğiz” diye belirtti.