9 Ekim'e giden süreç

img

HABER MERKEZİ - Abdullah Öcalan'ın küresel güçlerin ortaklığıyla Suriye'den çıkarılmasının üzerinden 26 yıl geçti. Hedeflenen "imha" gerçekleşmezken, sonrasında açığa çıkan bilgiler "çıkar ittifakını" gözler önüne serdi.  

Ortadoğu coğrafyası, toplumsallığa, inançlara ve uygarlıklara beşiklik etmesi, yeraltı ve yerüstü zenginlikleri, önemli ticaret yolları ve jeopolitik konumu itibariye her dönem küresel emperyalist güçler ve bağlı bölgesel güçlerin hedefi oldu. Enerji yarışında bir rekabet alanı haline getirilmesinin yanı sıra, küresel güçlerin ideolojik ve siyasi mücadelelerin merkezi oldu. Teklik ve sömürü üzerine inşa edilmek istenen sistem karşıtı güçler ve liderler, her zaman bu güçlerin hedefinde oldu. 
 
Söz konusu politikanın yürütücülüğünü, ABD öncülüğünde 1949'da Sovyetler Birliği'ne karşı "savunma" amacıyla kurulan Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) yapıyor. Soğuk savaş döneminde “saldırı” örgütü olarak hareket eden ve Rusya-Ukrayna savaşı sonrası "dünyayı yeniden şekillendirme" hedefini önüne koyan NATO, kurulduğu günden bu yana "tehlikeli" gördüğü örgüt ve liderleri hedef alıyor. 
 
"Başı gövdeden ayırma" stratejisiyle hareket eden NATO'nun 21'nci yüzyıldaki hedeflerinin başında, milyonların "Önderimdir" dediği PKK Lideri Abdullah Öcalan geldi. 
 
SURİYE'DEN ÇIKIŞ 
 
NATO'da yer alan devletler, bölgesel işbirlikçileriyle birlikte PKK Lideri Öcalan'ın imhasını hedeflediği stratejinin startını 90'lı yıllarda devreye soktu. Dönemin Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad üzerinde kurulan baskı üzerine Abdullah Öcalan, 9 Ekim 1998 tarihinde Suriye'den çıkmak zorunda kaldı.  
 
Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton'ın imzaladığı ve uygulamaya koyduğu komployla Öcalan’ın imhası ve PKK’nin tasfiye edilmesi hedeflendi; Öcalan gitmek istediği Yunanistan’a sokulmayacak ve geri dönüşte havada yok edilecekti. Ancak Öcalan'ın geri dönmeyip Yunanistan'dan Rusya'ya gitmesiyle bu plan boşa çıktı. Öcalan, Suriye'den çıktıktan sonra gittiği her ülke, komplonun bir parçası olarak rollerini oynadı. Öcalan'ın ilk gittiği Yunanistan ve sonraki durağı olan Rusya'nın rolü belirleyici olurken, "istenmeyen insan" muamelesi her yerde uygulamaya konuldu. 
 
NEDEN AVRUPA?
 
Öcalan, yönünü Avrupa'ya vermesini ise sonraki süreçlerde şöyle açıklayacaktı: "Avrupa’daki niyetim Kürt sorununu demokratik bir platforma çekmekti. Avrupa’da geliştireceğim demokratik çözüm siyaseti savaşın sonunu getirebilirdi. Destek olunsaydı, Türkiye’nin de bu tavra gelmesi zor olmayacaktı."
 
NATO güçleri, Öcalan'ın bu "niyetine" komplonun sürdürülmesiyle yanıt verdi. Öcalan, uluslararası sözleşmeler de ihlal edilerek, 15 Şubat 1999 tarihinde Türkiye'ye getirildi. 
 
Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit, o dönem bu durum karşısında yaşadığı şaşkınlığı “Amerika, Apo'yu neden verdi anlamadım” ifadeleriyle dile getirmişti. 
 
Ecevit'in yaşadığı ve anlamlandıramadığı sürecin arka planındaki hakikat ise, sonraki süreçte daha iyi anlaşılacaktı; Öcalan, yaklaşık 5 ay süren uluslararası komployu kaleme aldığı “Uluslararası Komplo Atina Davası” kitabında tüm ayrıntılarıyla ortaya koydu.
 
ADIM ADIM KOMPLO
 
27 Ekim 1994: Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, Şam’da Hafız Esad ile bir araya geldi. Ziyaretin "Ortadoğu'da kapsamlı barışa ulaşılması" için yapıldığı açıklandı. Ancak Bill Clinton-Hafız Esad arasında yapılan 4 saatlik görüşmenin 3 saati Abdullah Öcalan ile ilgili oldu. Görüşmede, Abdullah Öcalan "en büyük tehdit" olarak hedef alındı.
 
23 Şubat 1996: Türkiye ve İsrail arasında askeri alanda yeni bir işbirliği anlaşması imzalandı. Suriye’ye karşı işbirliği de söz konusu anlaşma arasında yer aldı. Bu kapsamda Suriye'ye baskı arttırıldı. 
 
9 Nisan 1996: Yunanistan Başbakanı Kostas Simitis ile ABD Başkanı Bill Clinton arasında, Washington Beyaz Saray’da "gizli" bir görüşme gerçekleştirildi. Görüşmede Türkiye-Yunanistan arasındaki ilişkiler ele alındı. Simitis, ABD’nin bölge politikalarını destekleyip, Türkiye ile işbirliğini kabul etti. Clinton da Türkiye-Yunanistan sorunlarının çözümünü vaat etti. Karşılıklı  "işbirliği ve çözümde" pazarlık yapılan konuların başında Abdullah Öcalan'ın geldiği sonraki süreçte netleşti. 
 
6 Mayıs 1996: Devletler arası görüşme ve anlaşmalar sürerken, Şam’da Abdullah Öcalan’a yönelik bomba yüklü bir araçla suikast girişiminde bulunuldu. Abdullah Öcalan’ın bulunduğu sanılan evin yakınında C4 patlayıcı yüklü araba patlatıldı. Patlamadan çok kısa bir süre Londra kaynaklı gazeteler, Abdullah Öcalan’ın yaşamını yitirdiğine dair haberler yapmaya başladı. 
 
Mayıs 1997: Dönemin Savunma Bakanı Turhan Tayan, İsrail ve İsrail’in işgal ettiği Suriye’deki Golan Tepeleri’ni ziyaret etti. İsrailli yetkililer, ziyaret sonrası ilk kez Kürt grupları aleyhine açıklamalarda bulundu. 
 
16 Eylül 1998: Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Atilla Ateş, Suriye sınırında yaptığı açıklamalar ile Abdullah Öcalan'ın sınır dışı edilmesini veya teslim edilmesini istedi. 
 
17 Eylül 1998: KDP Genel Başkanı Mesut Barzani, Ankara’ya çağrıldı. Barzani, daha sonra YNK Genel Başkanı Celal Talabani ile buluşturularak, Washington’a gönderildi. 17 Eylül 1998 tarihinde KDP-YNK-ABD arasında Washington Kürt Otonomi Antlaşması imzalandı. PKK'nin tasfiyesi ve Suriye konusunda işbirliği de anlaşmanın hedefleri arasında yer aldı. Görüşmede, ayrıca Irak’ın federal temelde şekillendirilmesi de tartışılan başlıklardna oldu. 
 
30 Eylül 1998: Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in başkanlığında yapılan Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında Suriye’ye yönelik askeri seçenekler masaya yatırıldı. Demirel, 1 Ekim'de Suriye’ye askeri müdahalede bulunma tehdidinde bulundu.
 
3 Ekim 1998: NATO, Suriye sınırında bulunan İskenderun’da kapsamlı bir askeri tatbikat başlattı. Tatbikata 2 bin 500 ABD askeri ve personeli de katıldı. Böylece Abdullah Öcalan'ın Suriye'den çıkarılması için Şam'a baskı arttırıldı. Ayrıca tatbikat kapsamında Amerikan donanmasına ait savaş gemileri ve gelişmiş füzeler, Doğu Akdeniz’de Suriye sınırına kaydırıldı. Aynı günlerde İsrail de Golan Tepeleri’ne askeri güç yığdı. Buna paralel olarak Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş ve Cumhurbaşkanı Demirel, Suriye’yi ve Abdullah Öcalan’ı hedef alan açıklamalar yaptı. Çok geçmeden Hatay’dan Şirnex’in Cizîr (Cizre) ilçesine kadar uzanan 618 kilometrelik Suriye sınırına birlikler kaydırıldı ve Amed-Meletî hava üslerine kırmızı alarma geçiş niteliği taşıyan turuncu alarm verildi. ABD, Mısır ile Suudi Arabistan nezdinde diplomatik girişimde bulunarak, Suriye’ye baskı uygulanmasını istedi. 
 
9 Ekim 1998: Suriye, ABD-İsrail-Türkiye'nin baskılarına boyun eğdi ve Abdullah Öcalan'ı ülkeden çıkmaya zorladı. Abdullah Öcalan, bunun üzerine Suriye'den ayrıldı. Öcalan, Şam Havaalanı’ndan Suriye’ye ait bir yolcu uçağıyla Atina’ya hareket etti. 
 
Yarın: 9 Ekim 1998-15 Şubat 1999 tarihleri arasında yaşananlar