ANKARA - İngiltere Başbakan’ın Boris Johnson’un aracının önüne atlayarak durduran Diyarî Kurdî, gözaltına alınıp bırakıldıktan sonra Johnson’a hitaben yazdığı mektupta, Kürtleri öldüren Türkiye’ye neden silah satmaya devam ettiklerini sordu.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) Mahmur ve Şengal’i yönelik hava saldırılarına karşı 17 Haziran’da İngiltere’nin başkenti Londra’da protesto gösterileri yapılmıştı. İngiltere Başbakan’ı Boris Johnson’un araç konvoyunun önünü kendini atan Federe Kürdistanlı Diyarî Kurdî (59), olayla ilgili Johnson’a bir mektup gönderdi.
Eylem sonucu gözaltına alınan Kurdî, serbest bırakıldıktan sonra Johnson’a hitaben kaleme aldığı mektubunda, “Birkaç gün önce arabanızın önüne atladım, istemeden aniden durmasına ve başka bir aracın arkadan vurmasına sebep oldum. Hareketimin ciddiyetinin farkındayım ve herhangi bir yaralanmaya sebep olmadığımı umuyorum” dedi. Olayın ardından geceyi nezarette geçirdiğini ifade eden Kurdî, 59 yaşında kronik sırt ağrısı olan bir kişi için nezarettin pek konforlu sayılmadığını ifade etti.
‘YALNIZCA SESİMİZİ DUYUN’
Yaptığı eyleme dair Johnson’a bir özür ve açıklama borçlu olduğunu dile getiren Kurdî, bunun karşılığında cevabını beklediği bazı sorularının olduğunu belirterek, Johnson’dan cevap verme nezaketinde bulunmayı umut ettiğini söyledi. Kürdi, Jonhnson’a gönderdiği mektubunun devamında şunları ifade etti: “Bildiğinizden eminin, nüfusu dünyada 45 milyonu bulan Kürtler, tarihsel bir ihanetin kurbanı oldular ve bir devletleri olmasına izin verilmedi. Geçtiğimiz yüz yıl boyunca korkunç bir şekilde bastırıldılar ve şu anda da Türkiye hükümetinin elinde korkunç acılar çekiyorlar. Türkiye'de on binlerce Kürt cezaevlerinde. Buna seçilmiş belediye başkanları ve milletvekilleri de dahil. Kürt toplumu olarak bunu dünyaya duyurmak için elimizden gelen her şeyi yaptık. Mektuplar gönderdik, imza kampanyaları düzenledik, gazetecilerle irtibat sağladık. Yaptığımız hiçbir şey işe yaramadı. Sesimiz yine duyulmadı, sessiz, damgalı ve suçlu olarak kaldık. Geçtiğimiz gün de yalnızca sesimizi duyun istemiştim.
SİZ, TÜRKİYE'NİN SINIRLARINI KORUMA HAKKI VAR DEDİNİZ
Birkaç gün önce Türkiye, Güney Kürdistan’da 81 farklı bölgeyi bombaladı. Benim memleketimi. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından izlenen bir mülteci kampını hedefledi. İŞİD zulmünden kurtulan Êzidîlerin hayatlarını yeniden inşa etmeye çalıştığı Êzidî kasabası Şengal'i hedef aldı. Suriye'de Kürtler, İŞİD'i yenmek için çok cesurca savaştı. Çok fedakarlıklar yaptı. Ama yine de Türkiye Mart 2018'de Kuzey Suriye'yi işgale gittiğinde siz, 'Türkiye'nin sınırlarını koruma hakkı var' dediniz. Oysaki Kürtler tarafından Türkiye'ye ve sınırlarına tek bir saldırı bile gerçekleştirilmemişti. Kürtler her zaman Kürt sorununa barışçıl bir çözüm istedi. Bu tavrınız bizi son derece üzdü ve sırtımızdan bıçaklanmış gibi hissettik. Sizin sokaklarınız daha güvenli olsun diye ve kendi varlıklarını koruyabilmek için, İŞİD ile savaşan 11 binden fazla Kürt genci hayatını kaybetti. Bunların arasında kendileriyle gurur duyduğumuz 8 cesur İngiliz genci de vardı. Geçen sene ekim ayında, Kuzey Suriye'de Resulayn kasabası yakınlarında bir barış konvoyuna yapılan şüpheli bir drone saldırısında 14 sivil ve 3 gazeteci hayatını kaybetti. Hava saldırıları Türkiye'nin savaş suçları işlediğine dair iddialar açısından son derece önemliydi ve çoğunluğu Kürt 300 binden fazla insanın yerinden edilmesine sebep oldu.
İNGİLTERE’NİN SUÇ ORTAKLIĞI
Arabanın önüne atladığım gün Kürdistan Dayanışma İnisiyatifi, İşçi Partisi (Labour) Milletvekili Kate Osamor tarafından sorulan bir Parlamento sorusuna cevap aldı ve hükümetiniz Brigton'daki EDO MBM Teknoloji LTD Şirketi'nin Türkiye'nin askeri kullanımı amacıyla parça ihraç ettiğini kabul etti. Biliyoruz ki Türkiye'ye silah satmaya devam ediyorsunuz. Bu nedenle, Birleşik Krallık Hükümeti Başbakanı olarak sizin, halkım olan Kürtlerin soykırım girişiminde suç ortağı olduğunuz sonucuna vardım. İngiltere'nin suç ortaklığıyla masum insanlar katlediliyor. Siz ve halkınız geceleri çocuğunuzu kuş sesleri eşliğinde yatağına yatırırken, bizim çocuklarımız bomba sesleri eşliğinde bir dahaki saldırıda ölecek olanın kendileri olup olmadığını düşünerek uykuya dalıyor. Siz ve halkınız güvenli evlerinizde konfor içinde yaşarken, bizim halkımız mülteci kamplarında, Türkiye'nin saldırıları altında, siyasi bir arafta, bir çocuklarını daha kaybedecekler mi diye düşünerek yaşıyorlar.
BU YAPTIĞINIZ ONURSUZLUKTUR
Kürtler tüm dünya için, dünyanın en tehlikeli teröristleriyle İŞİD ile savaştı ve onları yendiler. Dünya için çok önemli bir şey yaptılar. Şimdi yorgunuz. Konvoyunuzun önüne atlayan bedenim kadar yorgunuz. Kürtler, Türklerden daha iyi bir mali gelir elde edeceğiniz zamana kadar ihtiyaç halinde kullanılmaktan bıkmış durumdalar. Bu yaptığınız onursuzluktur. Bize bu yaptığınızı yaparak nasıl bir parça da olsa onurunuz olduğunu düşünebilirsiniz? Türkiye'nin saldırıları sonucu evlerinden olan 50 bin Kürt'e ev sahipliği yapan bir ülkenin başbakanısınız. Ben yalnızca sizin arabanızın önüne atlayan bir adam değilim. Ben bir Kürt'üm. Bir koca ve bir babayım. Aynı sizin gibi. Ve sizden artık bize sırt çevirmemenizi istiyorum.
KÜRTLER KİMLİĞİNDEN VAZGEÇMEYİ REDDETTİ
Kürtlere karşı köklü bir ırksal önyargı var, çünkü Kürt'ler zorla asimile edilme politikalarını reddetti. Kürt kimliğinden ve dilinden vazgeçmeyi reddetti. Dilimizi, kültürümüzü ve kimliğimizi bırakmadığımız için Türk devleti kimliğimizi kriminalize etti ve bizi terörist olarak yaftaladı. Kürtler gururlu insanlardır ve devleti olsun ya da olmasın herhangi bir ulusun kimliğinden, kültüründen ve dilinden vazgeçmesini beklemek onları basite indirgemek demektir. Türk devleti, Türkiye'deki Kürt halkına sınırlı haklar verdiklerini iddia etse de, aslında bu haklar için savaşan taraf PKK oldu. Belçika'nın en yüksek mahkemesi, PKK'nin terör örgütü olması ile ilgili tüm yasal iddiaları dinledikten sonra Türkiye'nin davasını çöpe attı ve argümanlarını da ucuz propaganda olarak nitelendirdi. Mahkeme PKK'yi yasaklanmış kuruluşlar listesinden çıkarmaya karar verdi. Sizden de aynı şeyi bekliyoruz. Sayın Başbakan. Size eylemimin gerekçelerini açıkladım. Şimdi lütfen siz hükümetinizin politikalarını açıklama nezaketini gösterin.
‘EYLEM İÇİN HAKLI GEREKÇELERİM VARDI’
Kurdî, mektubunun sonunda yanıt beklediği sorularını ve taleplerini ise şöyle sıraladı:
“*Kürtlere karşı kullanıldıklarını bilmelerine rağmen neden Türkiye'ye silah satmaya devam ediyorsunuz?
*Hükümetin neden sadece haklarını talep ettiği için İngiltere'deki Kürt halkını kriminalize ediyor?
*Türkiye'nin Kürt halkına karşı işlemeye devam ettiği suçları lütfen görmezden gelmeyin.
*Lütfen mevkiinizi Türkiye'yi dizginlemek ve Kürt sorununa barışçıl bir çözüm bulmak için kullanın.
*Lütfen geçmiş Başbakan John Major'un yolundan gidin ve Kürtler için Kuzey Suriye'de güvenli bir gelecek yaratılmasına katkıda bulunun.
*Kürtlerin İŞİD'i yenerek tüm dünyaya yardım ettiğini hatırlayın ve bu saldırıların devam etmesine izin vermeyin.
Tarihi bir sorumluluğunuz olduğuna inanıyorum. Türkiye yalnızca Kürtler için değil AB, NATO ve tüm dünya için büyüyen bir tehdittir. Geçen gün gerçekleşen talihsiz kaza için tekrar özür dilerim. Umarım yaralanmamışsınızdır ama siz de takdir edersiniz ki bu eylemim için çok haklı gerekçelerim vardı. Yanıtınızı bekliyorum.
Saygılarımla.”
Çeviri: Mezopotamya Ajansı