ANKARA - ABD’nin farklı bölgelerinden George Floyd eylemlerine katılan protestocular, eylemlerinin büyük bir değişime yol açacağını söylüyor. Canaan Mattson adlı protestocu, “Dünya direnişçilerin gözünden hakikati görmeli” diyor.
ABD’de, 25 Mayıs’ta George Floyd adlı siyah yurttaşın polis tarafından öldürülmesi ardından başlayan eylemler hala devam ediyor. Farklı eyalet ve şehirlerde süren “Siyah Hayatlar Değerlidir” protestolarına katılan ABD’li eylemciler, eylemlere neden katıldıklarını, bu eylemlerinin bugünden ve gelecekte yaratmasını bekledikleri değişimleri Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı.
Kuzey Carolina eyaletinde bulunan Charlotte’de devam eden eylemlere katılan Victorious Zion Allen, “Biz kahverengi/siyah insanlar artık yeter diyoruz. Kayda değer bir değişim olana kadar sokakları terk etmeyeceğiz. Burada başından beri polis bize biber gazı atıyor ve insanları dövüyor” dedi.
KAMERASI İLE SOKAKLARDA
Floyd’un öldürüldüğü ve eylemlerin yoğun yaşandığı yer olan Minneapolis’ten fotoğrafçı Canaan Mattson ise, protestoları kayıt altına almak için sokağa kamerası ile çıktığını anlattı. Mattson, şunları söyledi: “George’un cinayetinden sonra siyah bir erkek olarak protesto etmek, yas tutmak, insanları örgütlemek ve öfkelenmek istedim. Kendi mahallemde polisi protesto etmek için bu kadar insanın sokağa döküldüğünü hiç görmemiştim. Bir fotoğrafçı olarak yaşananları ana akım medyanın onları gösterdiğinden farklı olarak belgelemek için kameramı elime aldım. Duygularımı bir kenara bırakarak eylemleri her gün çekmeye başladım ve bu kavgadaki rollerimden biri de bu. Çünkü dünya direnişçilerin gözünden hakikati görmeli.”
GÜNAH DOLU GEÇMİŞİYLE YÜZLEŞME
Eylemlerin çok örgütlü bir şekilde ilerlediğini ve ABD’nin ilk kez “günah dolu geçmiş” ile yüzleşmeye başladığını söyleyen Mattson “İnsanlar polis cinayetlerinden bıktı ve eylem sırasında ete kemiğe bürünen kolektif yas ve acıya neredeyse dokunabilirsiniz. Bu kolektif yas içinde muhteşem bir birliktelik duygusu var. Ortak ve haklı bir amaç için bir araya gelen insanlar arasında çok derin bir bağ oluşuyor” diye belirtti.
‘OĞLUM, YAŞADIKLARIMI YAŞASIN İSTEMİYORUM’
Minneapolis kentinde bulunan Interstate 35W otobanında üzerine tanker sürülüp, ezilme tehlikesi geçiren protestoculardan biri olan Adrian Wilson da, neden bu eylemlerde yer aldığını, “O tanker tarafından ezilecek olmak öfkemi daha da katladı. O gece eve gittim ve Fox News’i açtığımda olanları tam tersine çevirerek anlattıkların gördüm. Gerçeğin görülmesi için protestocuların yaşananları kaydetmesi gerekiyor. Bu nedenle her gün sokaktayım. Ben bu şehirde, bu ülkede her gün ırkçılığa maruz kalan Afrikalı-Amerikalı bir erkeğim. Bir oğlum var ve onun benim yaşadığım şeyleri yaşamasını istemiyorum. Beni her gün ama her gün sokağa iten şey, kendi topluluğumdaki insanların acısını ve öfkesini görmek. Ve ben bu eylemlerin her gün devam etmesini çok istiyorum. Protestolar hiç bitmesin, çünkü bittiğinde George Floyd da bir hashtag olacak” sözleriyle dile getirdi.
YANAN POLİS ARACI DEĞİL AMERİKA !
Aaron Lucas Graham Pineiro ise, binlerce kişinin gözaltına alındığı New York’taki eylemlere katılan genç bir psikolog. Katıldığı eylemlerde öfke ve üzüntünün iç içe geçtiğini belirten Pineiro, bu durumu “Size benzeyen birinin başına bunun gelmesini izlemekten nefret ediyorsunuz. Korku da bu olayların tekrar eden dokusuyla ilgili. Arkadaşlarınızın, akrabalarınızın yaşamından, hatta kendi yaşamınızdan korkuyorsunuz” diyerek açıkladı.
Pineiro, devamında ise şunları dile getirdi: “Benim katıldığım eylemler polis tarafından sert saldırıya uğrayan ve bol şiddet içeren eylemlerdi. Fotoğrafını çektiğim yanan bir polis arabası üç-dört kez üst üste patladı. Yani katıldığımız eylemler bu şiddetten dolayı bir risk içeriyor, ama buna değer. Haberlerde protestocuları ‘yağmacılar’ ve ‘isyancılar’ olarak lanse ediyorlar. Bizleri vahşi ve sürekli suç işleyen insanlar olarak gösteriyorlar ama asıl suç bize karşı işlendi. Aslında o polis aracını ateşe veren protestocular değil, polisin ta kendisi. Polisin yıllardır vazgeçmediği kendi eylemleri, polislik sisteminin içindeki o ırkçılık, o polis aracını ateşe verdi.
Çoğumuz problemin nedenine, köklerine inmiyoruz ama sonra ne zaman bir problem baş gösterse suç direnişe atılıyor. Auckland’daki, Los Angeles’taki, Minneapolis’teki ayaklanmalara bakın, adalet sisteminin çöküşünü göreceksiniz.
İşte yanan arabanın temsil ettiği şey de bu. İnsan gözü sadece alevler içinde bir araç görüyor, ama gerçekte alevler içinde olan şey Amerika. Amerika yanıyor, dünya yanıyor; ırkçılıkla, ayrımcılıkla, şiddetle yıllardır bu yangın sürüyor. Sadece biz bunu görmeyi tercih etmiyoruz. Biz sadece isyanı görüyoruz ve suçu isyana atmak çok kolay. Eğer adil bir sistemde yaşasaydık isyanlar olmazdı. Bu ülke siyah yaşamlara ve eşitliğe başından beri karşı ve bunun suçlusu biz siyahlar değiliz.”
ABD’nin borcunu ödemesi gerektiğini söyleyen Pineiro, “Bahsettiğimiz borç sadece ekonomik anlamda değil. Kişisel, politik ve ahlaki bir borç ve bu ülkeyi inşa eden, bu ülkeyi çaldıkları insanlara, yerlilere, siyahlara, Asyalılara ve bu ülkeyi inşa eden tüm göçmenlere karşı bu borcu ödemelerinin zamanı geldi” dedi.
DESTEKLEYENLERİN SAYISI İLK KEZ FAZLA
Manhattan’da yaşayan bir girişimci olan Alessia Herrera Rockefeller ise, katıldığı protestoların kendisinde yol açtığı değişimi “Barışçıl ama yüksek ses getiren kitlesel eylemlere katıldım. Benim için protesto anları, duygu dolu ve bana güç veriyor” sözleriyle dile getiriyor.
Beyaz bir Amerikalı kadın olarak Manhattan ve Brooklyn’deki eylemleri desteklendiğini ifade eden Rockefeller, “Sanırım Amerika’da ilk kez, uzun zamandan beri ilk kez bu hareketi destekleyenlerin sayısı desteklemeyenlerinkinden fazla. Özellikle Manhattan ve Brookly’nde eylemleri örgütleyen harika aktivist gruplar var ve başından beri onlarla hareket ediyorum. Çünkü onlar eylemlerin amaçsız ve dağınık değil, etkili ve güçlü ilerlemesini sağlıyor” dedi.
'IRKÇILIK YENİ DEĞİL, SADECE KAYDEDİLİYOR'
Floyd’un ölümü ardından Rayshard Brooks’un polis tarafından öldürüldüğü Atlanta’daki eylemlere katılan Kyle Scott da, “Irkçılık yeni değil, artık sadece kameraya kaydediliyor. Eskiden yargı sistemi ne söylenilirse ona göre karar alabiliyordu. Şu an bizim adalet sistemimizden dolayı masum olduğu halde hapishaneleri dolduran bir sürü siyah insan var. Yasa, birinin bizim aleyhimizde söylediği söz üzerine kurulu. Floyd’un nasıl öldüğü kameraya kaydedilmeseydi acaba yargı sistemi onun suçsuz ve silahsız bir siyah erkek olarak öldürüldüğünü kabul edecek miydi?” diye soruyor.
Bugünlerde siyah gençleri polis karşısında nasıl davranmaları gerektiği konusunda eğitmek zorunda kaldıklarını dile getiren Scott, çünkü yanlış bir harekette öldürülebilirler ya da bir polisin üstlerine yasadışı bir şeyler yerleştirip, suçlanmalarına sebep olabildiğini ifade etti.
“Polis cinayetlerine bir bakın, çoğunun silahsız siyah erkeklere yönelik olduğunu görürsünüz. Bu da bize yönelmiş nefretin sürekli, çok tutarlı ve çok kötücül bir şekilde bizim üzerimize yansıtıldığını gösteriyor” diyen Scott, “Şimdiki protestoların 1940-1970ler Amerika’sından farkı bizim şimdi siyah halklar, beyaz halklar, Asyalılar ve çok farklı etnik kökenden insanın birlikte bir şeylerden bıktığını gösteriyor olması ve hepimizin dayanışma içinde yan yana gelip artık bu gidişatı durduralım ve politikaları değiştirelim dememizdir. Yani şu an gördüğümüz şey bir devrim” diye belirtti.
MA / Eylül Deniz Yaşar