ANKARA - Çıkan yangınla küle dönen Midilli Adası'ndaki Moria Kampı’nde 8 ay kalan Afgan mültecilerden Khodadad Mohammadi, kampta hapis tutulanların yangın sayesinde en azından dışarı çıkabildiğini söyledi. Sınır Tanımayan Doktorlar Yunanistan Direktörü Stephan Oberreit da, adaya yeni bir kamp yapmak yerine mültecilerin anakaraya götürülmesi gerektiğini belirtti.
Yunanistan'ın Midilli Adası'ndaki Moria Mülteci Kampı, 8 Eylül'de çıkan yangında tamamen küle dönü. Resmi kaynaklara göre 12 bin sığınmacıya ev sahipliği yapan ve Avrupa'nın en büyüğü olan Moria Mülteci Kampı’ndaki yangından kaçan binlerce mülteci sokaklarda kaldı. Yangının neden çıktığı henüz belirlenemezken, kapasitesinin üstünde sığınmacının kaldığı kampta daha önce de yangın çıktığı ve mültecilerin soğuktan donarak yaşamını yitirdiği biliniyor.
İngiltere’de yayın yapan Morning Star Gazetesi Muhabiri Bethany Reilley, 2019 yılında dört ay boyunca gönüllü olarak kaldığı kampa dair gözlemlerini anlattı.
'KAMPTA BİR TAHLİYE PLANI YOKTU'
Şubat 2019 ile Haziran 2019 tarihleri arasında Midilli'de bulunduğunu söyleyen Reilly, o dönem kampın 3 bin kişilik kapasiteye sahip olduğunu ama 8 bin mültecinin kaldığını belirtti. Reilley, "Sakinler çok dar alanlarda ya çadırlarda, oluklu demir ve levhalardan yapılan vardiyalı yapılarda ya da isobox denilen konteynırlarda adeta üst üste yaşıyorlardı. Kamp aslında bir hapishane gibiydi, her taraf dikenli tellerle kaplı yüksek duvarlarla çevriliydi. Batı kasabalarına ve köylerine sadece birkaç mil uzaklıkta olmasına rağmen bir gecekondu kasabası gibiydi" dedi.
MART’TA ÇIKAN YANGINDA 1 ÇOCUK ÖLDÜ
Kampta olası bir yangına dair alınan tedbirlerin olup olmadığına dair ise Reilley, "Kampta yangın güvenliği yönetmeliği yoktu. Moria'da çadırlar arasında 2 metre olması gerekirken, milimetrik bir mesafe vardı. Son yıllarda çıkan birçok yangına rağmen kamp için bir tahliye planı da yoktu. Bu yıl Mart ayında bir konteynerde çıkan yangın sonucu bir çocuk öldü” ifadelerini kullandı.
KİLİT ALTINDA TUTTULAR
Pandemi ile birlikte birçok sivil toplum kuruluşu ve insan hakları gruplarının kampın boşaltılması ve mültecilerin anakaraya gönderilmesi çağrısında bulunduğunu kaydeden Reilly, "Bunun yerine Yunan makamları, AB'nin desteğiyle altı ay boyunca Moria'da binlerce mülteciyi kısmi bir kilit altında tuttu. Bunun mültecileri ve yerel halkı virüsten korumak için olduğunu iddia ediyorlar. Ancak pek çok grup bunun kampı kapatmak için bir bahane olduğuna inanıyor. Yangının başlamasından bir hafta önce kampta ilk Kovid-19 vakaları bulundu ve yetkililer kampa tam bir karantina başlattı. Yani 6 ay boyunca kirli, aşırı kalabalık ve tehlikeli bir kampta mahsur kaldıktan sonra, artık mültecilerin hareket özgürlüğü hakkı yoktu. İnsanlar kafesteki hayvanlar gibi yaşayamazlar. Ne yazık ki böyle bir şeyin olması an meselesiydi" diye konuştu.
KAMPTA 8 AY KALDI
Kamptan 28 Ağustos'ta ayrılan Afgan mülteci Khodadad Mohammadi de Really'in bahsettiği koşullarda kalan mültecilerden biri.
Üç yıldır kampta olan Mohammadi, Ocak ayından 28 Ağustos'a kadar Moria Kampı’nda gözaltı merkezinde tutulduğunu dile getirdi.
"Afganistan'da hayatım tehlikedeydi, o yüzden Yunanistan'a geldim ve geri dönemem" diyen Mohammadi, gözaltına alınma nedenini ise şöyle anlattı: "İltica başvurum reddedilmişti. İltica başvurunuz reddedilince kamptan gözaltı kampına alınıyorsunuz. Suçlu olmuş oluyorsunuz yani. İkinci bir başvuru görüşmem oldu, onun sonucunda serbest bırakıldım. Gözaltından beni bıraktıklarında hemen bir arkadaşımın evine gittim. Şimdi ne olacak bilmiyorum."
'HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞA UĞRADIM'
Kampa ilk gittiği yıl 4 bin kişinin kaldığını ifade eden Mohammadi, sayının bir sene içerisinde 7 bine ulaştığını kaydetti. Adadan ayrıldığı sırada13 bin kadar insanın kampta kaldığını anlatan Mohammadi, "Fakat bunların tamamı Moria'da değildi. Hükümet adanın başka bir yerinde çadır kamplar yapıyor. Yangından önce Moria Kampı içinde yaklaşık 10 bin kişi vardı, ve gerisi de sokaklarda ya da çadırlarda kalıyordu" dedi.
Kampta kalma sürelerinin neye göre belirlediğini bilmediğini dile getiren Mohammadi, "Kişiden kişiye değişiyordu. Kimi birkaç ay içinde görüşmesini yapıp giderken, arkadaşım Mevik gibi bazıları da yıllarca orada kalmak zorunda kalıyordu. Her türlü ayrımcılığa maruz kaldım. Hem yerel ve ulusal otoritelerden hem de diğer mültecilerden" ifadelerini kullandı.
'DURUM İÇ AÇICI DEĞİLDİ'
Mohammadi, kampın yaşam şartlarına dair ise şunları aktardı: "Genel olarak durum pek iç açıcı değildi. Her şey için devasa sıralar bekliyorduk. Yeterince yemek verilmiyor, temiz suya erişimimiz çok kısıtlıydı. Su birkaç saatliğine açılıyordu. Kovid-19 salgınına rağmen suları sürekli açık tutmadılar. Sağlığa erişimimiz de yoktu. Hastaneye gidip gelmek de mesele oluyordu. Mesela benim düzenli olarak psikiyatrist görüşmelerim olmalı. İlaç da kullanıyorum. Ancak doktor görüşmelerini yapamadım. Gidebildiğim 3-4 seferde de yalvar yakar ilacımı yazdırabildim. Kadınlar için kampta herhangi bir etkinlik yoktu. Çocukların eğitime erişimi de yoktu. Sonrasında suya erişimimiz olmayan kampta, korona tedbirleri nedeniyle dersler ve aktiviteler engellendi. Kampın dışındaki insanlarla iletişim kurmamız çok zor oluyordu. Gitmeye izinli olduğumuz pek bir yer yok zaten ve çıkmayı başarabilseydik bile otobüse binecek paramız olmuyordu. Cep telefonlarına erişimimiz vardı bazılarımızın fakat wifi açık olmuyordu ve yalnızca hafta sonu bir saat telefon şarj edebiliyorduk. Afganlar her ülkede geri kalanlara göre çok daha sert koşullarda yaşamak zorunda kalıyorlar, yaşayabilirlerse."
'YANGIN SAYESİNDE HAPİSTEN ÇIKABİLDİLER'
Yangından sonra iki kere kampın olduğu yere gittiğini dile getiren Mohammadi, "Arkadaşlarımın pek çoğu yaralanmıştı, pek çoğuyla konuşabildim, kötü durumdaydılar. Bir kadın düşük yapmıştı mesela, başka bir kadın yandığı için çocuğunu emziremiyordu. Haberlerde resimlerde gördüğümde çok büyük bir yangın olmadığını düşünmüştüm. Ama kampa gittiğimde her şeyin yandığını gördüm. Kampta zaten itfaiye veya bunun gibi olası bir yangına karşı alınmış bir önlem yoktu. Yangını duyunca arkadaşlarım için çok endişelendim. Oraya varana kadar hep onları düşündüm. Ben de oradaydım daha yeni. O sırada orada da olabilirdim. Özellikle o sırada hapiste olanlar için çok endişelendim, kaçabilecekleri hiç bir yer yoktu. Yangın biraz daha sürseymiş hepsi ölürmüş diye düşündüm görünce. Yine de hapistekiler için biraz sevindim. Tek suçları mülteci olmak bu insanların. Mülteci oldukları için hapis yatıyorlar. En azından yangın sayesinde onlar hapisten çıkabildiler" diye belirtti.
KAMPTA UYGUN KOŞULLAR YOKTU
Yangın öncesinde ve sonrasında Moria Kampı’nda gönüllü olarak yer alan Sınır Tanımayan Doktorlar Yunanistan Direktörü Stephan Oberreit de gözlemlerini aktardı. Yangından önce kampta durumun iyi olmadığını kaydeden Oberreit, Kovid-19 sürecinde alınması gereken önlemler için kampta uygun koşulların olmadığını söyledi.
Yangından dolayı ağır yaralanan kimsenin olmadığını ifade eden Oberreit, genel olarak yüzeysel yanıkları tedavi ettiklerini belirtti. Oberreit, “Fakat kampta o sırada 13 bine yakın kişi kalmaktaydı. Şu anda da ısrarla kampın yıkıntılarının araştırılması gerektiğini söylüyoruz. O yıkıntıların altında kalan birilerinin olup olmadığından emin olmamız gerekiyor. Temel olarak Yunanistan Hükümeti bizle kampta işbirliği içindeydi demek mümkün, öte yandan bizce bir devlet olarak Yunanistan tıbbi bakım açısından eksik kapasite ile çalıştı, yeterince sorumluluk almadı. Mültecilerin sorumluluklarını tamamen alacak kadar omurgalı davranmadılar” şeklinde konuştu.
‘MÜLTECİLERİ ADADAN ÇIKARIN’
Yanan kamp alanının tamamen boşaltıldığı bilgisini paylaşan Oberreit, “Yeni kamp da tam olarak kuruldu diyemeyiz. Kamptan yangın sonrası ayrılan mülteciler plastik ve kartonların üzerinde kalıyorlar genelde, kimisinin ufak çadırları var. Yani barınma sorunu var diyebiliriz. Yemek dağıtımının da daha iyi ayarlanması gerekiyor. Yeterli yemek ve su yok. Bu insanların yaşadıkları onca travmadan sonra bu kamplarda kalmasını uygun bulmuyoruz. Hükümetlere çağrımız şudur; mültecileri adadan çıkarın. Anakaraya, daha iyi bakılabilecekleri, hastalandıkları zaman tedavi edilebilecekleri bir yere alın. Bu adada kurulacak yeni bir kamp olsa olsa yeni bir Moria Kamp olacaktır. Mültecilerin, sığınmacıların, daha insani ve daha güvenli bir şekilde yaşamasını sağlamaları gerekiyor” dedi.
MA / Zemo Ağgöz - Gözde Çağrı Özköse