İSTANBUL - Azerbaycan ve Ermenistan arasında yaşanan savaşta Minsk Grubu'nun çözüm olamayacağını belirten AGOS Gazetesi Editörü Pakrat Estukyan, misyonu barış olan bu grubun pratiğinin savaş olduğunu söyledi.
Ermenistan ile Azerbaycan arasında 27 Eylül’de Dağlık Karabağ’a ilişkin başlayan savaş sürüyor. Yaşanan savaşta bugüne kadar binlerce kişi yaşamını yitirirken ilan edilen ateşkeslerde de herhangi bir sonuç alınamıyor. 1992 yılında Karabağ sorununun barışçıl yollar ile çözülmesini teşvik etmek amacıyla Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından kurulan Minsk Grubu ise henüz bir çözüm bulmuş değil.
Konuya ilişkin değerlendirmelerde bulunan AGOS Gazetesi Ermenice Editörü Pakrat Estukyan, Minsk Grubu eşbaşkanları, ABD, Rusya ve Fransa’nın çözüm misyonları olmalarına rağmen çözümün önündeki en büyük engel olduklarına dikkati çekti.
ÇATIŞMALAR SÜRÜYOR
İlan edilen iki ateşkese rağmen çatışmaların devam etmesini, Türkiye’nin hamleleri ve Azerbaycan Başbakanı İlham Aliyev’in taahhüt ettiği ilerlemeyi sağlayamamasına bağlayan Estukyan, “İlham Aliyev halka ‘bu savaşta işgal edilmiş topraklarımızı geri alacağız’ taahhüdünde bulundu. Türkiye de aynı amaçla hem askerleriyle hem silah desteğiyle hem de Suriye’den getirdiği cihatçılarla savaşa taraf oldu. Ama hedeflerine ulaşamadılar. Savaşın ilk günlerinde iki günde bitecekmiş gibi açıklamalar yaptılar ama bugün 24’üncü günündeyiz. Azerbaycan halen kayda değer bir ilerleme sağlayamadı. Savaşın bu aşamada bitmesi Azerbaycan açısından bir hezimet, Karabağ için ise bir zafer olacak. Bir adım geri atmadık diyecekler. Şüphesiz ki şu anda kaybedilmiş bazı mevziler var, geri çekilmeler de var ama Karabağ kayda değer bir toprak kaybı yaşamıyor. Azerbaycan çok büyük bir askeri güçle saldırmasına rağmen önemli bir başarı elde edebilmiş değil. Bu yüzden ateşkesler kalıcı olmuyor” diye konuştu.
'ALİYEV SORGULANACAK’
Ateşkes bu haliyle kalıcılaşsa bile Aliyev’in iktidarının halk tarafından sorgulanacağına dikkati çeken Estukyan, “Zaten Azerbaycan açısından bu savaşa sebep olan faktörlerden birisi de uluslararası petrol fiyatlarında yaşanan düşüşün kendilerini kötü etkilemesiydi. Azerbaycan petrol dışında önemli bir kaynağa sahip değil. Üretime ve sanayiye sahip değil. Bütün geliri ve gücü Bakü petrollerine dayanıyor. Bu petroller de uluslararası piyasaların dalgalanmasıyla değer kaybettiği için ekonomik sıkıntıya neden oldu. Karabağ’ın da Ermenistan’ın da ekonomileri iyi değil. İki ülkenin ekonomisi zaten kırılgan ve savaş bu tablo içerisinde biterse Aliyev için bir yenilgi olarak kaydedilecektir. En azından kendi toplumu öyle değerlendirecek” ifadelerinde bulundu.
SAVAŞ TRAVMASI BARIŞA ENGEL
Estukyan, savaşların çözümün önünde büyük engeller yarattığını ve iki ülke arasında yaşanan çatışmaların çözümü daha da zora koyduğunu belirterek, “Savaşlar her zaman çözümü erteleyen unsurlardır. Çünkü toplumlarda travma yaratırlar. Hem Ermenistan’da hem Azerbaycan’da da travmalara neden oldu. Her gün 18, 19, 20 yaşında insanlar ölüyorlar. Bunların evlerine ateş düşüyor, annelerinin babalarının yüreğine ateş düşüyor. Toplum yaralanıyor. Bu da toplumları birbirine düşmanlaştıran bir etkiye sahip. Eğer medeni ve barışçıl bir yaklaşım söz konusu olursa bu mesele hiç buraya gelmeyebilirdi. Ama bazı vatan, bayrak gibi soyut kavramlar insan hayatının önüne konulduğunda ne yazık ki sonuçlar da böyle oluyor” dedi.
‘KARŞILIKLI TAVİZLERLE ÇÖZÜM GELİŞİR’
Karabağ sorununun çözümünün iki tarafın da vereceği tavizlerle mümkün olabileceğinin altını çizen Estukyan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Azerbaycan Karabağ’ın kendi kaderini tayin etme hakkını tanımalı ve buna saygı göstermeli. Buna karşılık olarak Karabağ da işgal ettiği Azerbaycan topraklarından geri çekilmeli. Zaten Karabağ bu topraklarda hak iddia etmiyor. Orayı terk etmek için Karabağ’a güvence istiyor. Bu işin çözümü budur. Ancak, 7 reyonun 7’sini de terk etmeyebilir. Eğer 7’sini de terk ederse Karabağ’ın Ermenistan’la bağı kalmayabilir. Karabağ ada gibi Azerbaycan’ın içerisinde kalabilir. Ama 5 reyonu terk edebilir, öbür reyonlar için başka çözümler bulunabilir. Bu konuda bir sürü reçete geliştirebilir. Yani Karabağ’ın bağımsızlığı tanındığında veya Karabağ’ın Ermenistan’a dahil olma hakkı tanıdığında o bölgeleri de terk etmek söz konusu olacaktır. Şimdi bu anlamda da bir anlaşmaya varmak gerekiyor. Karabağ Azerbaycan’ındır diyerek orada yaşayan insanları görmezden gelen bir politikayla sonuca varılamaz. Karabağ Karabağlılarındır. O konuda karar yetkisini de halklara bırakmak ve saygı göstermek gerekiyor. Bu sağlandıktan sonra önemli ölçüde çözüme kavuşulmuş olacak.”
‘MİSYON BARIŞ, PRATİK SAVAŞ’
ABD, Rusya ve Fransa’ın eşbaşkanlığını üstlendikleri Minsk Grubu üyesi ülkelerin 30 yıldır çözüm misyonları olmasına rağmen, çözüm için tek bir adım dahi atmadıklarına vurgu yapan Estukyan, sorunları çözmenin bu ülkelerin işine gelmediğini söyledi. Bu güçlerin her zaman ellerinin altında manipüle edebilecekleri, gerektiğinde kaşıyabilecekleri, birbirlerine karşı koz olarak kullanabilecekleri çatışma alanlarının varlığını tercih ettiklerinin altını çizen Estukyan, “Dolayısıyla bu üç ülkeyle bu işin çözüme girmesi mümkün değil. Minsk Grubu'yla bir çözüm olabileceğini düşünmüyorum. Çözüm diyalog kurabilecek iki lider ile olabilir. Bunlardan biri Azerbaycan lideri diğeri Karabağ veya Ermenistan’ın liderleri. Bunlar diyalog ile çözüm yaratabilir. Kendi halklarını buldukları çözüm konusunda ikna etmeliler. Bu meseleleri dayatmayla çözmeye çalışmak hiçbir zaman kalıcı bir çözüm üretmeyecektir” dedi.
TÜRKİYE YALNIZLAŞTI
Türkiye’nin Suriye, Libya ve Doğu Akdeniz’deki hamlelerinden sonra Ermenistan’ı hedef almasının nedenlerine de değinen Estukyan, “Türkiye Suriye’de, Libya’da, Doğu Akdeniz’de hep bir çıkış aradı. Bu politikaları neticesinde son derece yalnızlaştı. Libya’da ve Suriye’de batıyla ters düştü. Doğu Akdeniz’de de batıyla ters düştü ve her ters düşmede daha da yalnızlaştı. Her yalnızlaştığında da yeni bir macera alanı aradı. Azerbaycan’a destek oldu. Gidişata bakarsak orada da ters düşmek durumunda kalabilir” diye ifade etti.
TÜRKİYE ROL ALABİLİRDİ
Türkiye’nin Ermenistan’a yönelik tavrını bir çaresizlik ve trajedi hali olarak değerlendiren Estukyan, “Çünkü Türkiye son 30 yıllık dönemde çok önemli fırsatlar kaçıran bir ülke oldu. Örneğin Karabağ meselesinde kelimenin gerçek anlamıyla bir arabulucu olabilirdi. Savaşın ilk çıktığı yıllarda eğer sağduyu sahibi bir tutum geliştirseydi orada önemli bir rol üstlenebilirdi ve prestij kazanabilirdi. Ama Türkiye duruşunu Azerbaycan’dan yana geliştirdi. Ortadoğu’da da aynı şekilde özellikle de kişisel olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yüksek bir prestiji vardı. Bu prestiji yerle bir oldu. Suudi Arabistan ile çok başka ilişkileri varken şu anda Suudi Arabistan Türkiye mallarına ambargo uygulayan bir ülke ve bu uygulamada da yalnız değil” diye konuştu.
‘FAŞİST AKLI TASFİYE ETMEK'
Çatışma ortamının bedelinin ağır olduğunu belirten Estukyan, son olarak şunları ifade etti: “Ateşkes bir şekilde sağlanacaktır ama esas mesela bu ateşkesten sonra Azerbaycan toplumunun ve Ermenistan toplumunun onurunu ve gururunu kim toplayacak. Bu insanları bu hale getirmemek lazım. Halbuki gerekli olan her iki taraf için de kalıcı bir barış getirmektir. Her iki tarafında ihtiyacı budur. Bütün komşu ülkeler içinde geçerlidir bu durum. Komşulara yakışan şey budur. Türkiye bütün komşularıyla sorun yaşıyor. Bu sorunu aşmalıdır. Bu gerçekleşmediği sürece hepimizin canı yanmaya devam edecek. Eninde sonunda bunun da yolunu bulacağız. Faşist, ırkçı aklı tasfiye etmek zorundayız. Benim en büyük acım bu anlaşmazlıklar, bu olgun olamama halleri, bu ırkçılık siyasetleri içerisinde 19, 20 yaşındaki çocukların hayatını kaybetmesi. Buna tahammül etmek çok zor, bunun bitmesini talep ediyorum.”
MA / İdris Sayılğan