Jeffrey: ABD-Türkiye ilişkileri Trump dönemi gibi olmayacak

  • dünya
  • 10:54 19 Şubat 2021
  • |
img

HABER MERKEZİ – S-400 konusunda sert tutumlardan taviz vermedikçe ABD ve Türkiye arasında verimli bir ilişki olamayacağını söyleyen ABD’nin eski Suriye özel temsilcisi James Jeffrey, "Trump Erdoğan’ı seviyor ve Türkiye içinde ne yaptığını önemsemiyordu. Yeni dönemde durum böyle olmayacak. Bu da gerçekten ciddi bir sorun” dedi. Jeffrey, Türkiye-Rusya ilişkileri için ise "toz pembe değil" yorumunda bulundu. 

 
Türkiye ve Rusya ilişkilerinin Ankara-Washington ve NATO hattındaki etkisi, Washington’daki düşünce kuruluşu Wilson Center’ın düzenlediği panelde S-400 ve Suriye krizi üzerinden ele alındı. İnternet üzerinden düzenlenen panelin konuşmacılarından biri olan ABD’nin eski Ankara Büyükelçisi olan ve bir önceki yönetimde Washington’un Suriye özel temsilcisi James Jeffrey, yeni göreve gelen Biden yönetimi döneminde Türkiye ve ABD ilişkilerinin olası seyri ile Türkiye ve Rusya ilişkilerini değerlendirdi. 
 
Jeffrey, “Bu yönetimin Trump yönetiminden farkı yeni yönetimde görevli olan çok sayıda kişide Erdoğan ve onun iç siyasetteki politikalarına ilişkin bir hoşnutsuzluğun olması. Trump Erdoğan’ı seviyor ve Türkiye içinde ne yaptığını önemsemiyordu. Yeni dönemde durum böyle olmayacak. Bu da gerçekten ciddi bir sorun” değerlendirmelerinde bulundu 
 
VOA Türkçe’de yer alan habere göre; Rusya’nın “genişlemeci”, Türkiye’ninse “statükocu” bir devlet olması sebebiyle tarihten bu yana aslında iki ülkenin doğal rakip olduğunu ve bunun bugün de devam ettiğini belirten James Jeffrey, Ankara ve Moskova arasındaki ilişkinin “toz pembe değil, karmaşık bir ilişki” olduğunu vurguladı.
 
Bu bağlamda Suriye’nin İdlib bölgesi, Libya ve Dağlık Karabağ olmak üzere Rusya’nın Türkiye sebebiyle üç alanda askeri açıdan geri adım atmak zorunda kaldığının altını çizdi.
 
‘DEVİR DEĞİŞTİ’
 
James Jeffrey, “Türkiye’nin taraf değiştirdiğini ya da Soğuk Savaş sırasında istediğimiz şekilde davranacağı varsayılan o eski kararlı müttefik olduğunu düşünenler durumu yanlış değerlendiriyor. Artık devir değişti” şeklinde konuştu.
 
“Soğuk Savaş’tan sonra batı dünyasının dış politikada Franco gibi bir diktatöre komünist karşıtı diye NATO’nun kucak açabildiği jeo-stratejik realiteden dış politikada değerlere dayanan bir yaklaşıma geçtiğini” söyleyen Jeffrey, 2000’li yılların ilk on yılında “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sıfır sorun yaklaşımıyla ilerlediğini, ancak son 10 yılda dünya hala değerlere odaklıyken, batıyla daha çatışmacı ve daha otoriter bir yaklaşıma geçtiğini” belirtti.
 
‘SIFIR SORUNDAN SIFIR MÜTTEFİK NOKTASINA’
 
Amerika’nın Ortadoğu’da küresel çapta bir güvenlik rolü üstlenmekten uzaklaştığı algısının kısmen doğru olduğunu; Türkiye’nin özellikle Suriye’de diğer tarafla yani Rusya ile anlaşma yapmak zorunda kaldığını belirten James Jeffrey kendisinin de geçmiş dönemde sorumluluk alanı içine giren Suriye’deki Türkiye-Rusya işbirliğini şu sözlerle değerlendirdi: “Suriye’de ilginç olan şuydu: Türkiye de, İsrail ve ABD gibi genel olarak Rusya’nın Suriye’de yapmak istediğine karşı olan ana aktörlerden biri olmasına rağmen, neredeyse her gün Rusya ve Türkiye arasında taktiksel bir anlaşma ya da toplantı oluyor. Bu da ‘ya bizimlesiniz ya da bize karşısınız’ şeklinde net bir ittifak görmek isteyen batıdakileri rahatsız ediyor. Türkiye bazen bizim yanımızda bazen de bize karşı görünüyor. Bu da soruna yol açıyor. Bir de Erdoğan’ın sıfır sorundan sıfır müttefik noktasına gelen diplomasi yaklaşımı var.”
 
ERDOĞAN’IN ATTIĞI ADIMLAR İÇİN ‘MAKUL’ DEDİ
 
Ankara’nın Ege, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Kuzey Suriye, Kuzey Irak ve PKK dahil olmak üzere ABD, Avrupa ve Arap dünyasıyla yaşadığı sorunların çoğunun Türkiye’nin 1980’ler ve 1990’lardaki geleneksel endişelerinin devamı olduğunu belirten James Jeffrey, “Türkiye’nin bunların çoğuna verdiği karşılığın uygulamada aslında makul olduğunu; ancak Erdoğan’ın bu adımları batıdaki ortaklarıyla etkili bir şekilde koordine etme konusunda ciddi sorunlar yaşadığını” söyledi.
 
‘S-400 BAMBAŞKA BİR KRİZ’
 
15 Temmuz 2016’daki darbe girişiminin ardından Washington’da bazı çevrelerin başarısız darbe girişimini sorgulamalarının ve Türkiye’nin de Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın almasının ilişkilerde derin bir yaraya yol açtığını belirten Jeffrey, “Amerika’nın savunma alanındaki çıkarlarını doğrudan ilgilendiren S-400 sorununun Türkiye ve ABD arasında Kıbrıs dahil olmak üzere tarih boyunca yaşanan sorunlardan bambaşka bir kriz olduğuna” dikkat çekti.
 
James Jeffrey, panelin soru-cevap bölümünde S-400 konusunda nasıl bir çıkış yolu bulunabileceği ve ABD’nin Demokratik Suriye Güçleri’ne (QSD) desteği konusunda Biden yönetimi ile Türkiye’nin nasıl bir yol izleyeceğine ilişkin soruyu yanıtladı.
 
Türkiye ve ABD’nin her ikisinin birden sert tutumlarından taviz vermeye hazır olmadıkları sürece iki ülke arasında sonuç verebilecek verimli bir ilişkinin olmayacağını belirten Jeffrey, “Her iki tarafın politikasında ciddi bir değişiklik olmadığı sürece, iki ülke arasında faydalı bir ilişki olmayacak. Bunun da Rusya’nın bölgede kontrol altında tutulması konusunda büyük etkisi olacak. Bu yönetimin Trump yönetiminden farkı yeni yönetimde görevli olan çok sayıda kişide Erdoğan ve onun iç siyasetteki politikalarına ilişkin bir hoşnutsuzluğun olması. Trump Erdoğan’ı seviyor ve Türkiye içinde ne yaptığını önemsemiyordu. Yeni dönemde durum böyle olmayacak. Bu da gerçekten ciddi bir sorun” sözleriyle durumu değerlendirdi.
 
‘ABD DIŞ POLİTİKASI 2021’DE ÖNCELİK VE TERCİHLERDEN İBARET OLACAK’
 
Panelin soru-cevap bölümünde ABD’de yeni yönetimin demokrasi ve insan haklarını dış politikanın unsurlarından biri olarak görmesi de gündeme geldi.
 
James Jeffrey, “Bütün yönetimler her şeyi yapabileceklerini düşünerek göreve gelir. Özellikle 2021 yılında ABD dış politikası önceliklerden ve tercihlerden ibaret olacak. ABD güvenliğe dayalı bir uluslararası düzende dünyaya liderlik mi edeceğinin yoksa bütün dünyayı Danimarka’ya çevirme rolünü mü üstleneceğinin kararını vermek zorunda kalacak. Bu durumda da sadece Türkiye değil, Suudi Arabistan, Mısır ve Filistin sorunu konusunda da İsrail ile bile ciddi sorunlar yaşayacaksınız. Bu dört ülke olmadan bölgeye nasıl uçak ya da gemi göndereceksiniz?” değerlendirmesinde bulundu.