HABER MERKEZİ - Kredi derecelendirme kuruluşu Moody's, Türkiye'nin 2018 yılına ilişkin büyüme tahminini yüzde 4'ten yüzde 2.5'e düşürdü.
Uluslararası Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s Investors Service, 2018 yılı için ekonomik büyüme tahminini güncelledi. Moody's'in “Küresel Makro Görünüm: 2018-2019” raporunun Mayıs ayı güncellemesinde gelişmiş ve gelişen ekonomilerde, büyümedeki hızlanmanın yükselen borçlanma maliyetleri ve sıkı kredi koşulları ile sınırlanacağı belirtildi.
Moody’s’in gelişmekte olan ülkeler büyüme beklentisi 2018 ve 2019 için yüzde 5.2 olarak belirlendi. G-20 ülkeleri büyüme beklentisi 2018 için yüzde 3.3; 2019 için yüzde 3.2 olarak, gelişmiş ülkeler büyüme beklentisi ise 2018 için yüzde 2.3; 2019 için yüzde 2 olarak açıklandı.
Raporda, Türkiye için 2018 ve 2019 GSYH büyüme tahminleri aşağı yönlü revize edildi.
Daha önce, 2017’de yüzde 7,4 büyüyen Türk ekonomisinin 2018 ve 2019’da yüzde 4,0 ve yüzde 3,5 büyüyeceğini tahmin eden Moody’s, bu beklentilerini yüzde 2,5 ve 2,0’a indirdi.
Raporda Türkiye için şu değerlendirmeler yer aldı:
“Önceden ekonominin konjonktürel faktörlerin ve mali, parasal teşviklerin zayıflamasının bir sonucu olarak ekonominin yavaşlamasını bekliyorduk. Ticari bankalar için döviz zorunlu karşılıkların azaltılmasının da dahil olduğu yeni teşvik tedbirleri açıklanmasına rağmen,finansal şartlar kayda değer şekilde sıkılaştı. Türk Lirası son birkaç haftada diğer gelişmekte olan piyasa para birimlerine göre çok daha büyük baskı altına girdi. TCMB’in politika yanıtında gecikmesi TL’de düşüşün abartılmasına yol açtı.
Geç Likidite Penceresi faizinde 3 puanlık artış sonrasında bile, piyasaların Türk ekonomi ve para politikası konusunda endişeleri devam ediyor. 24 Mayıs itibariyle Türk Lirası, ABD Doları karşısında yüzde 24 değer kaybetti, gösterge 10 yıl vadeli devlet tahvili getirisi yıl başına göre 300 baz puan arttı. Enflasyon Nisan’da yeniden yükselmeye başladı, yüzde 10,9’a ulaştı ve TL’deki değer kaybı ve yüksek petrol fiyatlarının sonucu olarak daha da yükselecek. Bütün bu faktörler yılın ikinci yarısında özel tüketim, işletme yatırımları ve en sonunda genel büyüme üzerinde baskı yaratacak.”