CENEVRE- BM Cenevre binasında Kuzey Suriye ile ilgili yapılan konferansta konuşan Prof. Dr. Vicken Cheterian, Ortadoğu’nun siyasal, kültürel ve etnik yapısının ulus-devlet sistemine aykırı olduğunu belirterek, otonom bir yapının bölge açısından çok daha avantajlı olacağını ifade etti.
Irkçılığa karşı ve Halklararası Kardeşlik Hareketi, Birleşmiş Milletler (BM) Cenevre binasında Kuzey Suriye’deki son duruma ilişkin bir konferans düzenledi. Konferansta, Cenevre Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Vicken Cheterian, Kuzey ve Batı Suriye Demokratik Otonom Bölgesi Yönetim Kurulu üyesi M. Ahmad Omar ile hukukçu ve aynı zamanda İsviçre Federal Parlamento Milletvekili Carlo Sommaruga birer konuşma yaptı. Avukat Olivier Peter moderatörlüğündeki konferansta, Kuzey Suriye’nin mevcut durumu ile DAİŞ’li tutuklular konusu ele alındı.
‘ULUS-DEVLETİN ÖTESİNE GEÇİLMELİ’
Resmi istatistiklere göre, 400 bini aşkın kişinin Suriye’deki savaşta yaşamını yitirdiğini ve 5 milyonu aşkın insanın da yerinden edildiğini ifade eden Prof. Dr. Vicken Cheterian, buradaki durumu ele alırken klasik yaklaşımlarının ötesine geçmek gerektiğini, meseleye sistemsel ve politik kurumlar babında bir yaklaşımın elzem olduğunu söyledi. Bir bütün olarak Ortadoğu’nun siyasal, kültürel ve etnik yapısının merkeziyetçi bir yapı olan ulus-devlet sistemine aykırı olduğunu kaydeden Cheterian, burada bir çözüm düşünülecekse bunun ötesine geçmek gerektiğini ifade etti.
‘KÜRTLER OTONOM BÖLGE KURDU’
Mevcut “de fakto” otonom bölgenin bu açıdan yeni bir sistem için önemli olduğunu kaydeden Cheterian, “Bu fiili durum 2011’den itibaren Kürtlerin yaşadığı bölgede var. Ama unutulmamalıdır ki aynı Kürtler daha öncesinde kendi dillerinde konuşamıyor, eğitim alamıyorlardı ve bir kimlikleri de yoktu. Bu durum Suriye’deki savaş ile beraber değişti. Kürtler fiili olarak bir otonom bölge kurdular. Bu saatten sonra da geri bir dönüş söz konusu değil. Fakat bu ne Suriye rejimi tarafından kabul görüyor ne de Türkiye tarafından. Nitekim Türkiye’nin Afrine askerlerini gönderip buraya yaptığı saldırılarda bundan ileri gelmekte” diye konuştu.
‘OTONOM YAPI BÖLGE İÇİN AVANTAJLI’
Burada bir otonom bölgeye izin verilmemesi durumunda bağımsızlık ilanının bir alternatif olarak öne sürülebilineceğini; ama bunun jeopolitik olarak imkansız olduğunu belirten Cheterian, Federe Kürdistan Bölgesi’nin, bu duruma iyi bir örnek olduğunu söyledi. Otonom bir yapının aslında bölge açısından çok daha avantajlı olacağını ifade eden Cheterian, böylece buradaki yapıların merkezi bir sistem olan ulus-devlet yapısını aşması, kendi politik kurumsallaşmalarını sağlaması ve böylece ülkenin mevcut politik kurumsal yapısını değiştirebileceğini söyledi.
‘BM SESSİZ KALMAMALI’
Kuzey ve Batı Suriye Demokratik Otonom Bölgesi Yönetim Kurulu üyesi Ahmad Omar da, konuşmasında kurumsal işleyişleri hakkında bilgi verdi. Çok kimlik ve çok kültürlü bir yönetim olarak bölgedeki tek örnek demokratik yönetim modeli kurmaya çalıştıklarını söyleyen Omar, bu demokratik yapının özellikle, Türkiye’nin hedefi haline geldiğini söyledi. Türkiye’nin Efrin’e yönelik operasyonuna dikkat çeken Omar, bütün uluslararası yasaların ve hukukun çiğnendiği bu operasyonun hedefinde mevcut demokratik yapının olduğunu söyledi. Türkiye’nin İdlip ve diğer bölgelerden getirdiği cihatçıları Efrin’e yerleştirdiğini ve böylece buradaki demokratik yapıyı değiştirmeyi hedeflediğini söyleyen Omar, Birleşmiş Milletler ve diğer bütün uluslararası kamuoyunun bu durum karşısında sessiz kalmaması gerektiğini ifade etti.
‘İSVİÇRE ARABULUCU OLMALI’
Federal Parlamento Milletvekili Carlo Sommoruga da, Kürtlerin DAİŞ’e karşı başarılı bir mücadele verdiğini belirterek konuşmasına başladı. Kürtlerin İsviçre de dahil olmak üzere batı ülkeleri tarafından “öksüz ve yetim” bırakıldığını kaydeden Sommaruga, “Kürtler, Suriye’ye ve Türkiye’ye karşı yalnız bırakıldı. Oysa ki başta İsviçre olmak üzere batı ülkeleri, Rojava’daki sistemin Suriye tarafından kabul edilmesi noktasında arabulucu olmalı. Çünkü Suriye’deki durum Irak’taki gibi değil. Irak anayasası bir otonom yapıya müsaade ediyor. Ama Suriye değil. İsviçre öncelikle Suriye’nin bu yapıyı tanıması noktasında Kürtlerle merkezi devlet arasında arabulucu olabilir. Yine Türkiye’nin insanlığa karşı suç kapsamında ele alınabilecek saldırılarını durdurması konusunda arabulucu olabilir. Türkiye ve Suriye’ye bu noktada İsviçre ve diğer Batı ülkeleri baskı yapabilir ve arabuluculuk yapabilir” şeklinde konuştu.
‘DAİŞ’LİLER KENDİ ÜLKELERİNDE YARGILANMALI’
İsviçre’nin daha önce de Kamerun ve Kolombiya’da devlet ile silahlı gruplar arasında arabuluculuk yaptığını hatırlatan Sommaruga, Rojava’daki yapının devletler nezdinde tanımamasının arabulucu olmaları önünde bir engel oluşturmayacağını sözlerine ekledi. Buradaki kamplarda bulunan on binlerce DAİŞ’li tutuklu ve ailelerinin olduğuna dikkat çeken Sommaruga, özellikle Batılı devletlerin, çocukları ve aileleri kabul etmemesinin bir insan hakları ihlali olduğunu söyledi. DAİŞ’lilerin vatandaşı olduğu ülkelerde yargılanması gerektiğini ve konuda devletlerin üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmesini isteyen Sommaruga, bu durumun Rojava üzerindeki yükü de azaltacağını belirtti.
MA / Rüştü Demirkaya