HABER MERKEZİ - Türkiye’nin operasyonuna Cenevre Sözleşmesi’ni hatırlatarak tepki gösteren Birleşik Krallık Parlamento üyesi David Alton, “Cenevre Sözleşmesi, bugün Türkiye'nin Suriye istilası ile riske düşmekte. Cenevre sözleşmeleri, savaşların bile sınırlarının olduğunu ve bu sınırların ihlal edildiği yerlerde bir savaş suçu teşkil edebileceği konusunda ısrar ediyor” dedi.
Birleşik Krallık Parlamento üyesi David Alton, Barış Anneleri Meclisi’nin dayanışma mektubu ile Galler Uluslararası İlişkiler Bakanı Eluned Morgan Morgan’ın, Türkiye’nin Kuzey ve Doğu Suriye’ye yönelik saldırılarına ilişkin endişelerini içeren mektubuna cevap verdi.
CENEVRE SÖZLEŞMESİ
Konuya dair düşünce ve eleştirilerini Birleşik Krallık hükümetine taşıdığını belirten Alton, Cenevre Sözleşmesi’nin 70’inci yıl dönümüne dikkati çekerek, “Hem Cenevre Sözleşmesi, hem de soykırım sözleşmeleri, bugün Türkiye'nin Suriye istilası ile riske düşmekte. Cenevre sözleşmeleri, savaşların bile sınırlarının olduğunu ve bu sınırların ihlal edildiği yerlerde bir savaş suçu teşkil edebileceği konusunda ısrar ediyor” dedi.
'150 BİN KİŞİ YERİNDEN EDİLDİ'
Operasyonu “işgal” olarak değerlendiren ve Türkiye’nin NATO donanımlarıyla saldırıları sonucu 150 bin kişinin yerinden edildiğini ve çok sayıda sivilin yaşamını yitirdiğine dikkati çeken Alton, “Batı'nın önde gelen müttefiki, aynı zamanda DAEŞ'in soykırımına karşı mücadeledeki müttefiki Suriye Demokratik Güçleri'ne bağlı üyeler, korudukları dini azınlıkların insanlarıyla birlikte öldürüldü” diye belirtti.
‘KÜRTLERE İHANET’
ABD’nin geri çekilmesinin “Kürtlere ihanet” olduğunu söyleyen Alton, “İçimizden çok azımız, Kürtlerin bugün kendi deyimleriyle, tek gerçek arkadaşlarının dağlar olduğu inançlarını tekrar ettiklerini bilmekte. Tarih, Kürtlerin bir vatan için uzun zamandır devam eden arzularına isteksiz, duyarsız tepkimizi nasıl yargılayacak?” diye sordu.
HEWRÎN XELEF’İN ÖLÜMÜ
Girê Spî kentine gittiği sırada selefi gruplar tarafından katledilen Suriye Gelecek Partisi Eşbaşkanı Hewrîn Xelef’în ölümünü anımsatan Alton, şunları söyledi: “Sayın Bakan bu eylemleri savaş suçu olarak görüyor mu? Tüm bunların hesabını kim ve nasıl verecek? Bu soruyu düşünürken, şunları da düşünmeye devam edin; Kuzeydoğu Suriye'ye bu saldırıdan dolayı, orada tutuklu yüzlerce IŞİD esirinin kaçışını durduramayışımızı, soykırımdan sorumlu olan bu teröristleri artık belki de yargılayamayacağımızı, sayısız insanın ölümüne sebep olan bu duruma yönelik adaleti sağlayamayacağımızı da değerlendirin. Hükümetimiz, Daily Telegraph gazetesine konuşan bir BM yetkilisinin, ‘Bu teröristleri orada yargılayacak bölgesel bir mahkemenin kurulma şansı düşüktü, ama artık imkansız’ sözlerine tepkisi nedir?”
‘TÜRKİYE TARİHİNE BAKMALI’
Kürtler, Asurlar, Yunanlılar ve Ermenilere yönelik toplu katliamlara işaret ederek, Türkiye’nin tarihine dikkat etmesi gerektiği uyarısında bulunan Alton, “Osmanlı İmparatorluğu da o dönem, Suriye'deki Dera Zor çölünü Ermeniler için ana ölüm ve soykırım arazisi olarak kullandı. Bugün, mevcut insan neslimiz, insanları milliyetleri, etnik kökenleri, dinleri, ırkları ve oryantasyonları nedeniyle hedef alan herhangi bir saldırıya itiraz etme görevine ve mecburiyetine sahiptir. Umarım hükümet tüm bu sorularımı düşünür ve kitle cinayetlerinden sorumlu olanları yakalayıp sorgulama konusundaki mutlak başarısızlığımızı telafi eder” ifadelerini kullandı.
ERDOĞAN’IN TEHDİTLERİNİ HATIRLATTI
Erdoğan’ın, Avrupa’nın operasyon eleştirilerine karşı göçmen tehditlerini de hatırlatan Alton devamla, “Türkiye'nin bugün yaptığı şeyin etnik temizlik ve potansiyel olarak soykırım ve savaş suçları ile sonuçlanacağını tahmin etmekten hiç haz almıyorum. Kaçınılmaz olarak, şu anda dünya çapında yerinden edilmiş eşi görülmemiş 70.8 milyon insanı her gün evlerinden kaçmaya zorlayan şaşırtıcı 37 bin insanı ekleyecektir. Erdoğan, eleştirmeye cesaret edersek, 3,7 milyon Suriyeli mülteciyi Avrupa'ya itmekle tehdit etti. Ayrıca, Türkiye kontrolüne girecek bu toprakların ‘güvenli bölge’ olacağını söylüyor. Srebrenica'nın 1995 yılında Birleşmiş Milletler ‘güvenli bölge’ olduğunu hatırlayın. Erdoğan'ın güvenli bölgesinde kalmak ister misiniz? Bir soykırım yaşayan Êzidîler veya Hıristiyanlar orada kalmak ister miydi? IŞİD öncesi, bölgede yaşayan Hıristiyanların sayısı 130 bindi. Şimdi ise 40 bin civarında. Bu hareket, Hristiyanlığa kendi beşiğinde son darbe mi olacak?” dedi.
‘YAPTIRIMLARDAN ÖTEYE GİDEBİLMELİYİZ’
ABD’nin 1901’deki Başkanı Theodore Roosevelt'in “Yumuşakça konuş ve büyük bir sopa taşı" sözünü anımsatarak, ABD’nin politikaları ve Türkiye ile ilişkilerini eleştiren Alton, “Daha geniş bölgesel zorluklar bağlamında, silah satışımızdan, bize ya da ABD'ye güvenlik ve güvenliklerini garanti etmek için bize bakan ülkeler için ima etmeye kadar her şeyi sorgulamamız gerekiyor. Kutupsal karşıt bir yaklaşımda, Beyaz Saray, maalesef bu ikisini de yapmadı ve tehlikeli bir güç boşluğu bıraktı. Amerikan yalanlarından sonra, bugün, Rusya, İran ve DAEŞ, durumun en büyük faydalanıcıları konumundalar. Bu felaketi en azından kısmen düzeltmek için ABD senatörlerinin Türkiye’ye yaptırımlarından ve Erdoğan’ın yurtdışı varlıklarının hedef alınmasından öteye gidebilmeliyiz” diye konuştu.