İSTANBUL - Tuzla’da yüzlerce kişinin günlük işlerde çalışma umuduyla sabahtan akşama kadar beklediği “İşçiler Durağı”, adeta modern bir köle pazarı. Durakta yaşananlar, Kemal Sunal’ın rol aldığı “Kibar Feyzo” filminin sahnelerini anımsatıyor.
Eski çağlardan 19’uncu yüzyıla kadar süren kölelik, bugün dünya genelinde yasaklanmış olsa da yeni formu "modern kölelik" hala insanlığın en önemli sorunlarından biri. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Özgür Yürü Vakfı’nın (Walk Free Foundation) Uluslararası Göç Örgütü ile ortak hazırladığı Küresel Kölelik Endeksi 2018 raporuna göre, dünya genelinde 40 milyondan fazla "modern köle" var.
Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre, 3 milyon 971 bin kişi, uzmanlara göre ise geniş tanımlı işsizliğin 13 milyonu aştığı Türkiye’de, Tuzla’daki İçmeler Köprüsü’nün hemen yanı başındaki yer, adeta bir “modern köle” pazarı. Her sabah 06.00 gibi kalkıp “İşçiler Durağı” olarak anılan bu yere gelen yüzlerce kişi, günlük işlerde çalışma umuduyla sabahtan akşama kadar güneşin altında bekliyor. Genellikle hamallık, inşaat, tersane ve deri işçiliği gibi işlere götürülenlerin aldıkları yevmiye, gittikleri işlere göre değişse de ortalama 80 TL civarı oluyor.
KİBAR FEYZO’YU ARATMIYOR
Burada bekleyenlerin işverenler tarafından seçilme yöntemi ise, başrolünde Kemal Sunal’ın oynadığı, senaryosunu İhsan Yüce, yönetmenliğini ise Atıf Yılmaz’ın yaptığı “Kibar Feyzo” filminde geçen bir sahneyi anımsatıyor. Filmde iş aramak için köyden şehre gelip, bir amele pazarında beklerken Feyzo ve diğerlerinin yanına bir pikapla yanaşan işverenin işçileri tek tek seçme sahnesi, “İşçiler Durağı”nda her gün defalarca tekrarlanıyor. Bir araç yaklaştığında bütün işçiler bu arabaya doğru koşuyor. Genelde gidilecek işler ağır olduğundan işverenler, tıpkı filmdeki gibi tercihlerini kaslı kişilerden yana kullanıyor. Filmin bu sahnesinde işverenin sarf ettiği “Sen gel, sen gelme” repliğini hatırlatıp, yaşadıkları benzerlikten rahatsız olsalar da, burada bekleyenlerin iyi bildikleri bir diğer şey, yaşamlarını idame etmek için her gün mecburen bu köle pazarına gelmek zorunda oldukları.
ÇOCUK İŞÇİLER
Yazın sıcağa, kışın ise soğuğa rağmen gün boyu durakta bekleyenler, çoğu gün iş bulamadan geri evlerinin yolunu tutuyor. Bazen 15 günde bir gün ancak çalışabildiklerini anlatan işçiler, “Yanarız yanarız bu duruma yanarız” diyerek, çalışmadan geçirdikleri bugünlere sitem ediyor. Çoğunluğu Urfalı olan işçiler arasında henüz çocuk yaşta olanlar da var. Yaşları küçük yükleri büyük olan çocuklar, ağır ve zor fark etmeksizin iş bulma umuduyla her gün “İşçiler Durağı”na geliyor.
BOĞAZDA DÜĞÜMLENEN ‘AMA’
Durakta bekleyenler arasında bulunan İsa Aslan, daha 19 yaşında. Geçim sıkıntısı nedeniyle okulu bırakmak zorunda kalarak 5 yıldır burada günlük işlerde çalışmak için beklediğini anlatan İsa, istinasız her gün 12 saat boyunca durakta iş bulma umuduyla beklediğini dile getiriyor. Küçük yaşına rağmen hamallık, inşaat, tersane, deri işçiliği gibi zor işlerde çalışmak zorunda kaldığını ifade den Aslan, defalarca iş kazası da geçirmiş. Vücudunun birçok yerinde geçirdiği iş kazaları sonucunda kemik kırıklarının olduğunu söyleyen Aslan, içerisinde bulundukları koşulları ve işverenlerin kendilerine yönelik yaklaşımları için “rezillik” dese de, devamında dilinden dökülen bir “ama” ile boğazı düğümlenip susuyor.
DAHA 16 YAŞINDA
Durakta bekleyenler arasında bulunan H.M. ise daha 16 yaşında. Görüntü ve fotoğraf vermek istemese de konuşmak isteyen H.M., bir yıldır her gün burada iş beklediğini söylüyor. O da tıpkı İsa gibi koşullarını “insanlık dışı” bulsa da “Ama mecburuz” diye ekliyor.
‘KÖLE GİBİ SEÇİLİYORUZ’
Urfa’dan iş bulmak için İstanbul’a gelen bir çocuk babası Ömer Hızlı (28), henüz iki yaşındaki çocuğunu yılda ancak 2-3 defa görebilmesinden yakınıyor. Her sabah bir umut buraya gelip beklediğini fakat son 15 gündür sadece bir kere işe gidebildiğini belirten Hızlı, yine astım, bel fıtığı gibi hastalıkları olmasına rağmen iş bulamadığından dolayı mecburen ağır işlerde çalışmak zorunda olduğunu dile getiriyor. Hızlı, “Burada bildiğiniz köleyiz. İşveren geldi mi durakta bekleyen bütün işçiler arabaya koşuyor. İşverende bize ‘Sen gel, sen gelme’ söylemleriyle bizi köle gibi seçiyor” diyerek, her gün yaşadıkları tabloyu gözler önüne seriyor.
İÇİNİZ RAHAT MI?
Ahmet Karayıl, yine Urfa Eyyübiye ilçesinden iş bulma umuduyla İstanbul’un yolunu tutanlardan biri. Eyyübiye Belediyesi’ne başvurduğunu ama işe alınmadığı belirten Karayıl, bir yandan sorunlarını anlatırken diğer yandan da kameranın gerisindekilere, “Burada insanlık onuruna yakışmayan yaşam koşullarında yaşıyorum. İçiniz rahat mı? Bizlere reva gördüğünüz bu durumdan memnun musunuz?” sorularını yöneltiyor.
‘HAYVAN MUAMELESİ’
İsmail Altay ise, yaşadıkları koşulları Urfa Büyükşehir Belediyesi ve kentin milletvekillerini sorumlu tutuyor. Bütün çabasına rağmen memleketi Urfa’da “kayırmacılık” yüzünden iş bulamadığını ifade eden Altay, “Meclis’te ve belediyede akrabası olanlar direkt işe gidiyor. Bu kabul edilir mi? Burada yapılmayan insanlık dışı işleri yapıyoruz. Burası insan pazarı. İşveren geliyor, ‘Ben seni beğenmedim ötekisi gelsin’ diyor. Bizlere hayvan muamelesi yapılıyor” diyor.
EKMEK PARASI İÇİN
Durakta bekleyen Yusuf Taşçın da 4 çocuk babası. Yapacak başka işler arasa da iş bulamadığını söyleyen Taşçın, en son 12 Haziran’da günlük bir işe gitmiş. O gün yaptığı işi “Ne yaptım biliyor musunuz? Söylemesi ayıp, ekmek parası için kanalizasyon pisliğinin içine girdim. O pisliği temizleyip geldim” sözleriyle dile getiren Taşkın, torpil ve adaletsizlikten dolayı memleketlerinden uzakta süründüklerini söylüyor.
MA / Naci Kaya - Erdoğan Alayumat