ANKARA - Genel-İş Sendikası Genel Başkanı Remzi Çalışkan, kıdem tazminatının fona devredilmek istenmesine ilişkin, “Kıdem tazminatına dönük saldırılar kölelik düzeninin işaretlerini veriyor" dedi
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Genel-İş Sendikası Genel Başkanı Remzi Çalışkan, hükümetin İstihdam Kalkanı Paketi kapsamında Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi (TES) adı altında kıdem tazminatının fona devredilmesine dair değerlendirmelerde bulundu.
Kıdem tazminatını ortadan kaldırmaya yönelik girişimlerin farklı yollar ve adlandırmalarla daha önce de denendiğini belirten Çalışkan, “Örneğin, 20 yaşın altındakilerin ve 50 yaşın üstündekilerin sözleşmeli çalıştırılmasının önü açılmak isteniyor. 25 yaşından küçükler ayda 10 günden az çalışırsa (ayın yarısı) sigorta yatırma zorunluluğu olmayacak. Belirli süreli iş sözleşmelerinde, sözleşme sürenin bitiminde kendiliğinden sona eriyor. Bu sayede işveren ihbar ve kıdem tazminatı ödemek zorunda kalmıyor. İşte bunu sürekli hale getirerek, kalıcı yaparak kıdem tazminatını uzun vadede ortadan kaldırmaya çalışıyorlar. Çok kurnazca bir politika uygulanıyor” dedi.
AMAÇ HÜKÜMETE KAYNAK SAĞLAMAK
Çalışkan, kıdem tazminatını fona devretme girişiminin asıl nedeninin ise hükümete kaynak sağlamak olduğunu belirtti. Bunun uluslararası ve yerel sermayenin talebi olduğunu kaydeden Çalışkan, “Saldırılar boşalan hazineyi işçinin sırtından kapatma girişimidir. Çünkü bir yerde üretim yoksa, çarklar dönmüyorsa, o yerde bütçe açıkları fazla olur. Hele ki bir de adalet ve demokrasi yoksa bu sefer bütçe açıkları emekçilerin, çalışanın sırtından karşılanır. Yapılması planlanan budur” diye belirtti.
Koronavirüsü (Kovid-19) salgını sürecinin bir yandan kapitalizmin insan emeği üzerinde kar etme gerçeğini bir kez daha ortaya çıkardığını belirten Çalışkan, aynı süreçte ortaya çıkan bir diğer gerçeğin ise insan emeğinin önemi olduğunu vurguladı. Çalışkan, “Herkesin evine sığındığı bir dönemde insan emeği tek umut oldu. Salgın döneminde ölüm koşullarında işçileri çalıştıranlar, bugün de o çalışanların en temel hakkı olan kıdem tazminatını ellerinden almaya çalışıyorlar” ifadelerini kullandı.
MÜCADELE OLMAZSA...
Kıdem tazminatının kendileri için “kırmızı çizgi” olduğunu, bunu da her defasında dile getirdiklerini söyleyen Çalışkan, şunları ekledi: “Asla ama asla taviz vermeyiz. Biz hem emek hem de demokrasi mücadelesi veren bir sendikayız. Tabi ki de olması gereken bu. Eğer demokrasi mücadelesi olmazsa, emeğin kazanımlarını elimizde tutamayız, onları da kaybederiz. Biz bu konuyu defalarca kurul toplantılarımızda ele aldık. Tüm gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Gelişmelere göre bir eylem takvimi açıklayacağız. Kazanılmış hakkımızı birilerinin hırsına kurban etmeyeceğimizi, alanlarda haykırarak, sahip çıkarak bir planlama gerçekleştireceğiz. Son şeklini gelişmelere göre DİSK yönetimi karar vererek kamuoyuna paylaşacak.”
ULUSAL İSTİHDAM STRATEJİ
Çalışkan, ulusal istihdam stratejisinin uluslararası sermaye ile yerli sermayenin ve onun güdümündeki hükümetlerin emek sömürüsü üzerinden daha çok kar, daha fazla sömürü anlayışı ile ortaya koyulan bir strateji olduğunu da dile getirdi.
Bu stratejinin en önemli ayaklarından birinin kıdem tazminatının ortadan kaldırılması olduğuna dikkat çeken Çalışkan, “Söylenen aslında şudur; devleti bir anonim şirket gibi yönetme anlayışı kıdem tazminatının da içinde bulunduğu ulusal istihdam sistemi içerisinde kendini buluyor. Şimdi işçilerin en zor zamanlarını bir fırsata çevirerek bu strateji kapsamında kıdem tazminatına saldırıyorlar. Yine tekrarlıyorum; kıdem tazminatı bizim kırmızı çizgimizdir” uyarısında bulundu.
ESAS NEDEN EMEK DÜŞMANI POLİTİKALAR
Çalışkan, sözlerine “Mesele sadece kıdem tazminatı değildir. Kıdem tazminatı ihlallerin bir tanesidir. İhlaller dizisi vardır. Buna karşı topyekûn ses çıkarmak gerekir. Bunun adı da emek ve demokrasi mücadelesidir. Eğer sınıf mücadelesi veriyorsak, sınıfı emekçileri savunan bir yer var ise ve bunun adı sendikaysa, o zaman bütün sorunlara duyarlılık göstermek zorundayız. Bazı sendikaların ülkede yaşananları bir bütün olarak değerlendirmediklerini görüyoruz. Ülkede yaşananlar bir bütündür, yaşanan hak ihlalleri, antidemokratik uygulamalar emeği ilgilendirir. Kıdem tazminatı bütün bunların sonucudur. Kıdemin fona devredilmesi bir sonuçtur. Esas neden, emek düşmanı politikalardır, demokrasi dışı yaklaşımlardır. Bir bütün olarak meseleyi bir tablo şeklinde görmek gereklidir. Onun için ortak mücadele önünde sorun ne ise, onun aşınıp saldırıya karşı omuz omuza verilerek mücadele edilmesi kaçınılmazdır” diyerek devam etti.
KÖLELİK DÜZENİNİN İŞARETİ
“Kıdem tazminatına yönelik saldırılara karşı ortak bir itiraz geliştirilmezse yarın başka saldırılar gelecektir” diyen Çalışkan, son olarak şunları söyledi: “Kıdem tazminatı çok önemli bir kazanım ve asla kaybedilmemesi gerekir. Ancak kıdem tazminatı ile iş bitmeyecek. Bugün tarif ettiğimiz ülke gerçeği; kıdeme el uzatacak. Eğer buna seyirci kalırsak, yarın başka saldırı ile karşı karşıya kalacağız. İşçiler çalışmazsa yaşam durur. İşçiler öyle ya da böyle çalışmaya devam edecek ama birileri bu sömürü çarkını işletmeye devam edecek. Bugün kıdem tazminatı olur, yarın başka bir şey olur. Çünkü bir sürü esnek çalışma modelleri, bir sürü esnek saldırma sistemleri var. Kıdem tazminatı çocuklarımızın emanetidir, bu bizden sonraki nesiller için görevdir. Eğer biz bu noktada zayıf kalırsak, bugün kıdem tazminatı gider, yarın çocuklarımız kölelik şartlarında çalışır. Çünkü kıdem tazminatına dönük saldırılar kölelik düzeninin işaretlerini veriyor."
MA / Selman Güzelyüz - Emrullah Acar