ANKARA - Erteleme adı altında işçilerin grev hakkının yasaklandığı belirten DİSK Ankara Bölge Temsilcisi Tayfun Görgün, “Hükümetler ellerinde olmayan bir yetkiyi kullanıyor. İşçiler bir araya gelmeli, kanunlara uymayanları uyarmak için sokağa çıkıp demokratik hakkını kullanmalı” dedi.
AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılından bu yana 17 grev, "erteleme" adı altında yasaklandı. En son Mersin'de Petrol-İş’in Şişe Cam’a ait iki fabrikasında aldığı grev kararı, 10 Ekim’de 60 gün süreyle ertelendi. Grevin “Genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte” olduğu gerekçesiyle ertelendiği belirtildi. 60 günde anlaşma sağlanamazsa, uyuşmazlık Yüksek Hakem Kurulu’nca çözülecek. Son kararla birlikte bugüne kadar 200 bin işçinin grev ve pazarlık hakkı elinden alındı. Aynı dönemde greve çıkabilen işçi sayısı ise 85 binde kaldı.
12 EYLÜL ÜRÜNÜ
Bugünkü grev erteleme/yasaklama mevzuatı 12 Eylül 1980 darbesiyle yürürlüğe konuldu, AKP iktidarı döneminde kalıcı hale getirildi. 1963 yılında çıkarılan 275 sayılı yasada grev erteleme kurumu yer almış ancak bu dönemde erteleme gerçek anlamıyla bir geciktirme idi. Erteleme süresi sonunda grevin yeniden başlaması mümkündü. 12 Eylül sonrasında yapılan 1982 Anayasası ile grev erteleme anayasal hale getirildi. 1983 yılında çıkarılan 2822 sayılı yasayla erteleme, bir yasaklamaya dönüştü. 1982 Anayasasında yer alan grev erteleme/yasaklama düzenlemesi daha sonra yapılan hiçbir Anayasa değişikliğinde kaldırılmadı. 2010 yılında yapılan Anayasa değişikliklerinde de Anayasal grev yasakları korundu. 2012 yılında kabul edilen 6356 sayılı yasa ile de grev erteleme ve yasakları neredeyse 12 Eylül dönemiyle benzer şekilde korundu. Bugünlerde ise Cumhurbaşkanı tek imzayla grevleri ve grev kararlarını erteleyebiliyor. Uzun bir süredir askıda bulunan grev hakkını kullanamayan işçiler, Toplu İş Sözleşmesi (TİS) döneminde hak kayıplarına uğruyor, patronların/işverenlerin sunduğu teklifi kabul etmek durumunda kaldı.
İSTANBUL'DA GREV HAZIRLIĞI
İstanbul'un Kadıköy ve Kartal ilçe belediyeleri ile Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı Türkiye Genel Hizmetler İşçileri Sendikası (Genel-İş) arasında yaklaşık 9 aydır süren TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamadı. Kadıköy Belediyesi’ne 23 Ekim, Kartal Belediyesi’ne ise 27 Ekim’e kadar süre tanıyan işçiler, taleplerinin karşılanmaması durumunda verilen tarihlerden sonra greve gitmeye hazırlanıyor.
GREV SİLAHI
DİSK Ankara Bölge Temsilcisi ve Maden-Sen Genel Başkanı Tayfun Görgün, grev yasaklarının ve sendikal alının buna karşı mücadelesini Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi. Grevi hakkının yeniden kazanılması için işçilerin birlikte mücadele etmesi gerektiğini vurgulayan Görgün, iktidarın amacının “Grev silahını yok etmek, işçi sınıfını cepheye silahsız/mühimmatsız giden askerler durumuna düşürmek” olduğunu söyledi.
ANAYASAYA AYKIRI
Mersin'de Petrol-İş’in grevinin “Genel sağlığı ve milli güvenliği bozucu nitelikte” gerekçesiyle ertelendiğini anımsatan Görgün, “Grevlerin yasaklanması için milli güvenliği tehdit etmesi gerekiyor, savaş olursa savaş sanayisinde çalışan işçilerin greve gitmesi engellenebilir. Salgın döneminden geçiyoruz, bütün hastaneler greve giderse, bu toplumun sağlığını tehdit eder ama cam, lastik, soda, petrol grevi ülkenin güvenliği ve sağlığını tehdit etmiyor. Anayasaya aykırı davranılıyor” diye belirtti.
YÜKSEK HAKEM KURULU İŞVERENDEN YANA
İki aylık ertelenen grevlerde Yüksek Hakem Kurulu’na gidildiğini ifade eden Görgün, “Yüksek Hakem Kurulu hep işverenden yana olduğu için hiçbir zaman sendika veya işçilerin lehine bir sonuç çıkmıyor. Grev ertelemesi demek yerine ben bu grevi yasaklıyorum desinler, daha doğru olacak. TİS masasına oturan işçiler istedikleri talepleri dile getiremiyor, iktidar işverenin yanında olduğu için TİS hakkı da işçinin elinden alınmış oluyor” ifadelerini kullandı.
REEL ÜCRETLER ERİYOR
İşçilerin çalışıp ürettiği halde hak ettikleri ücreti almadıklarına dikkat çeken Görgün, “Greve çıkma hakkı işçinin elinden alındığı zaman işveren rahat davranır, masaya oturulduğunda ‘isteklerinizi karşılamıyorum’ diyebilir. İşverenin karşısında tek silahın grev hakkın elinden alındığı zaman savunmasız kalırsın. Kimse kimseye bedava ekmek vermiyor. Beraber iş üretiliyor ve işçiler hakkı olanı almak istiyor. Her sene refah payı arttı diyorlar, fakat işçilerin reel ücretleri günden güne eriyor” şeklinde konuştu.
‘İŞÇİLER BİR ARAYA GELMELİ’
İktidarın grev yasaklarıyla işçilerin sendikalı olmasının önünü kesmeyi planladığına işaret eden Görgün, işçilerin grev hakkı elinden alındığında, yüzde 90’ı sendikalı olmayan diğer işçilere de gözdağı verilmek istendiğini sözlerine ekledi. Emek alanında yaşanan sorunların büyüdüğünü, buna karşı işçilerin sendikalı olma eğilimleri olduğunu dile getiren Görgün, şöyle devam etti: “İşçilerin TİS’lerde sendikayla haklarını almanın önü kesilince, işçiler ‘neden ben sendikalı olayım’ diyor. Sendikalaşmaya olan gereklilik azaltılıyor. Bu hakkımızı geri almak için işçilerin birlikte demokratik bir şekilde, Anayasal haklarını kullanarak, hükümetin bu hukuksuz yasaklamalarını tanımama yaklaşımında olması gerekiyor. Hükümetler ellerinde olmayan bir yetkiyi kullanıyor, buna karşı işçilerin de elinden geleni yapması gerekiyor. Kanunlara uymayanları uyarmak için, sokağa çıkıp demokratik hakkımızı kullanmak için bir an önce bütün işçilerin bir araya gelmemiz gerekiyor.”
‘İKTİDARA SÖZÜMÜZÜ SÖYLEMELİYİZ’
Son dönemde emek alanında yaşanan hareketlenmeye değinen Görgün, işçilerin emeğine yönelik ciddi saldırıların olduğunu belirtti. İktidarın saldırılarına karşı işçilerin teslim olmadığını vurgulayan Görgün, şu önerilerde bulundu: “Çalışıp ürettiği halde maaş alamayan işçiler şuan Ankara’ya yürümeye çalışıyor. İşçilerin mücadele etmekten başka çaresi yok ancak mücadele edilerek kazanımlar elde edilebilir. Salgın döneminde iktidar işçilere yarayan bir çalışma yapmadı, hep işverenleri korudu. Salgında kıdem tazminatına dönük saldırı girişimleri oldu ve bütün sendikalar tarafından püskürtüldü. Sokağa çıkma yasaklarında işçilerin işe gitmesi zorunlu hale getiren bu iktidara mecbur değiliz. Salgına karşı önlem alamayan iktidara karşı sözümüzü söylemeliyiz. Bütün işçilere iki yıl boyunca yetecek 130 milyarlık işsizlik fonumuz var. Bunu işsizlere versinler."
‘HÜKÜMETİN ELİ İŞÇİNİN CEBİNDE’
İşsizler ordusunun her geçen gün büyüdüğünü söyleyen Görgün, buna karşı sendikal örgütlenmenin önemine vurgu yaptı. Görgün, şöyle konuştu: “Var olan ekonomi kriz fırtınası biraz daha büyüdü. Hükümet sürekli elini işçilerin cebine atıyor, temel tüketim ürünlerine sürekli zamlar yapılıyor. Hükümet sıkıştıkça elini işçinin cebine atmak için yeni yeni oyunlar uygulayacak. Mağduriyetler artacak, iş güvencesi zayıflayacak, işten atmalar kolaylaşacak, kıdem tazminatına el uzatmaktan vazgeçmeyecekler… Bizim bununla mücadele etmekten başka şansımız yok.”
ÖRGÜTLENME SEFERBERLİĞİ
Sendikalı işçi sayısının azalmasına karşı DİSK’in “örgütlenme seferberliği” başlattığını aktaran Görgün, “İşçi dayanışması önemli ama sadece işçilerin değil, demokrasi ihtiyacı olanlar, dışlananlar, Aleviler, muhalifler, gazeteciler, Kürtler, aydınlar, herkes ama herkes el ele verip, demokrasi için, ekmeği içi, yarınlar için ortak bir mücadele yaratması gerekiyor. Biz buradan yola çıkarak herkese çağrı yapıyoruz, gelin kol kola verelim, kötü günler yaşadık, yaşıyoruz daha kötü günlere gitmeyelim, bu süreçte birlikte mücadele edelim. Ekmeği, çoluk çocuğunun yarını için alın teri döken herkesle ortak mücadele hattı oluşturmak istiyoruz” diye seslendi.
MA / Emrullah Acar