DİYARBAKIR - Diyarbakır’da 66 yıldır berberlik yapan Sait Bingöl, gelişen teknolojiye meydan okuyarak, mesleğine 100-150 yıl öncesi kullanılan araçlarla devam ediyor. Bingöl, “Ben hiç değişmedim” dedi.
Bir zamanlar Kürt, Ermeni ve Süryani ustalarının çekiç seslerinin birbirine karıştığı Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki Bakırcılar Çarşısı, hala zamana direnenlere ev sahipliği yapıyor. Adeta eski zaman ikonu haline gelen ve birkaç ustanın kaldığı Bakırcılar Çarşısı’nda, eski zaman ustaları geçmişe duyulan saygı ile anılıyor. Şimdiki zamanı kendi zamanında yaşayan ve geçmişin ruhunu diri tutmak için teknolojinin getirdiği araçları kullanmayı reddeden ustalardan biri Sait Bingöl. 66 yıllık berberlik mesleğini öğrendiği dönemin araçlarıyla sürdüren Bingöl’ün işyerinde eski zamanın tüm izleri hâkim. Mesleğe 7 yaşında çıraklıkla adım atan Bingöl, o günden sonra da elinden makası hiç düşürmedi. Ustasından kalan 100-150 yıl öncesine ait malzemelerle 5 çocuğunu okutan Bingöl, emekli olmasına rağmen tutkuyla mesleğine devam ediyor.
‘EKMEĞİM ÇIKIYOR’
Henüz 2 yaşındayken babasını kaybeden ve 7 yaşında başladığı okuldan öğretmeninden yediği dayağın ardından alınarak berbere çırak olarak verilen Bingöl, mesleğe ilk adımı Sur’daki Çarşîya Şewitî’de (Yanık Çarşı) attı. Daha sonra ustalığa terfi eden Bingöl, ustasından devraldığı malzemelerle mesleğini “kendi zamanında” sürdürdü.
“Ekmeğim çıkıyor. Eski müşterilerim var ve halen geliyorlar” diyen Bingöl, teknolojiye de adeta meydan okuyor.
‘HİÇ DEĞİŞMEDİM’
Döneminde “itibarlı” müşterilerinin olduğunu ifade eden Bingöl, “Bu semtteki ağaların hepsi benim yanımda tıraş oldu. Mıhemmedê Pîresin, İbrahimê Hecî Dawit, Şexmûs Atlı gibi ağaların hepsi benim yanımda tıraş oldu, yaşayanlar da halen geliyorlar. 50 yıllık müşterilerim. Beni nerede sorarsanız sorun kesinlikle tanırlar” dedi.
‘BAŞKA YERDE GÖREMEZSİNİZ’
Çok eski makinelerle halen ustalığını sergilediğini ve gençlerin pek fazla dükkânına uğramadığını belirten Bingöl, “Yeni gençler gelmiyorlar çünkü elimdeki bu eski makineleri bilmiyorlar, sizler de bilmezsiniz. Eskiden makine falan yoktu, eskiden duzan (el yapımı çelik ustura) vardı. Sapı da kemiklerden yapılıyor. Bunlar eskiden Suriye’den geliyordu, şu an yok, bunlar çelik. Elimdeki duzan 70 yıllık, bileme taşı ise 100 yıllık. Şu anda bunlar da yok, çünkü jiletler ve makineler çıktı. Duzan ve bu bileme taşı kalmadı” diye belirtti.
Çekmecesinden çıkardığı saf tunçtan yapılmış tarihi en az 100 yıllık olan küllüğü gösteren Bingöl, “Bunu da başka yerde göremezsiniz. Altın olsa kurtulurdum” sözüyle gülmeye başladı. Bingöl, daha sonra duvarda asılı duran ve en az 150 yıllık alüminyumdan yapılmış olan tası göstererek, “Halen o tası kullanıyorum” ifadelerini kullandı.
‘ESKİDEN MODA DİYE BİRŞEY YOKTU’
Önceleri insanların makaslarla tıraş olduğunu ve o dönemlerde moda diye bir kavramın olmadığını dile getiren Bingöl, eski usullerin şimdiki usullerden daha sağlıklı olduğunu belirtti. Bingöl, “Şimdi geliyorlar Alman tıraşı, Amerikan tıraşı bilmem ne. Eskiden daha güzeldi, makasla kesilirdi, sağlıklı olurdu. Geçmiş ile şu anda içinde bulunduğumuz saç kesimleri arasındaki fark şöyleydi; günümüzdeki tıraş eskilere göre tıraş değil, çünkü hepsi makina ile yapılıyor. Bugüne kadar 4 çırağım oldu. 3'ü öğretmen oldu, bir tanesi okumadı, o da devlet işine girdi. Halen de gelirler ve beni tıraş ederler ama yeni makinelerle yaparlar. Kendilerini yormazlar çünkü yeni şarjlı makineler yormaz ama eski makinelerle sürekli parmaklarını elini kullanmak zorunda kalırdın. Sertifikayı geç aldım, sebebi ise o zamanki oda başkanı. Başkan bana dedi ki ‘Sait gel belgeni çıkaralım yoksa gelecek dönem, yeni başkan üyelik sertifikası için ücreti arttıracak.’ O yüzden sertifikayı aldım, yoksa almazdım” dedi.
‘BUGÜNKÜ PARAYLA MÜMKÜN DEĞİL’
O dönemki tıraş fiyatları ile bugünkü tıraş fiyatlarını değerlendiren Bingöl, eski dönemde tıraş karşılığında aldıkları paranın bugüne oranla çok fazla kıymetli olduğunu belirterek, şöyle konuştu: “Eskiden 2 buçuk kâğıda keserdik saçı sakalı. Şu an tıraş yapsan ortalama 25 TL civarı. Bugünkü 25 lira o dönemki 2 buçuk kâğıdın ettiği değeri taşımıyor. Çünkü eskiden aldığın tıraş parasıyla gidip kebap yerdin, ayranını içerdin halen paran kalırdı ama şu an tıraş parası yetmiyor. Eski tıraş paralarıyla ben bugüne kadar çocuklarımı okutup iki ev sahibi oldum, şu an o parayla mümkün değil, bir ev sahibi olmak.”
MA / Ergin Çağlar