ANKARA - Bütçede tarıma ayrılan payı ve kullanım alanlarını eleştiren Tarım Orkam Sen Genel Başkanı Ahmet Keleş, "Son iki yıla baktığımızda bütçenin tamamı sarayda, sendikaların, görüşleri alınmadan hazırlanıyor" dedi.
Meclis’te 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Teklifi’nin görüşmeleri sürüyor. Teklifi göre, tarıma 42,4 milyar TL bütçe ayrıldı. Ancak 2020 yılında 22 milyar TL olan destek bütçesi, yine aynı miktarda kaldı. Tarım ve Ormancılık Hizmet Kolu Kamu Emekçileri Sendikası (Tarım Orkam- Sen) Genel Başkanı Ahmet Keleş, ayrılan bütçenin daha az istihdam, destek, yatırım ve daha çok ithalat anlamına geldiğini söyledi.
DAHA ÇOK İTHALAT
Son iki yılda hazırlanan bütçenin saray yandaşlarına harcandığını söyleyen Keleş, "2021 bütçesi bizim açımızdan daha az istihdam, destek, yatırım ve daha çok ithalat anlamına geliyor. Ön görülen bütçe toplam bir trilyon ama tarıma 22 milyar ayrılıyor. Son iki yıla baktığımızda, bütçenin tamamı sarayda hazırlanıyor. Dolayısıyla bu işle uğraşan sendikaların, emek örgütlerinin görüşleri alınmadan hazırlanıyor. Daha çok sömüren tarafta yer alıyorlar" diye konuştu.
DESTEK AZALDI
Çiftçi için önemli olan iki girdinin destek oranın geçen yıla oranla çok düştüğüne dikkat çeken Keleş, "Mazot ve gübre fiyatında sürekli artış olurken bunun desteğinin kesintiye uğratılması aslında çiftçiye olan yaklaşımı net bir şekilde ortaya koyuyor. Diğer pek çok tarım ürününde de katkı azaltılmaya başlıyor. Daha çok fidancılık ve sebzecilikte bir artış var. Bugün dövizin artmasıyla tarımdaki maliyetler de arttı. Çiftçiye daha önce verilen bir söz vardı: 'Siz üretin gübrenin yarısı bizden'. O sözden ne kadar uzaklaşıldığını görüyoruz. Hayvancılıkta, fındık, fıstıkta da kesintiler var. Çiftçi, girdiler, pahalılık ve ürettiği üründen zarar etmesinden dolayı karlık hedefi üzerinden eti pazarlamaya çalışıyor" ifadelerini kullandı.
'BİYOLOJİK SİLAH'
Türkiye'de “ata tohumu” olarak bilinen yerel tohumların tükenme noktasına geldiğini belirten Keleş, piyasada bu tohumları bulmanın çok zor olduğunu söyledi. Keleş, bu durumun nedenini şöyle açıkladı: "İktidar anlayışının küresel sermayeyle kurduğu işbirliğinin yansımasıdır. İktidarın yerel tohumculuğu küresel sermayeye bağlı kıldırtan ve buna bağlı kıldırtırken, GDO'lu üretim alanlarını yaşamlarımıza sokma amacı var. Eğer ki siz sertifikalı tohum alırsanız, tarım bakanı sizin ürettiğiniz o üretime göre destek veriyor. Ama sertifikalı tohumları aynı zamanda biyolojik bir silah olarak görmeliyiz. Toprakta yarattığı zarar, rüzgarın esmesiyle birlikte hayvanlara doğaya zararı oldukça fazla. Devlet sertifikalı tohumla birlikte ilaç ve gübreyi de veriyor. Aslında hem zehrini hem de ilacını veriyor. Doğayı kaynak olarak değil de bir varlık olarak görmeye başlarsak bu sorunlar çözülür."
DOĞAYLA SAVAŞ HALİ
Tarımsal üretimin göç ettiğine değinen Keleş, "Tarım politikasının bütçesine baktığımızda, neresine bakarsak bakalım, tarım politikası iflas etmiş durumda. Dağlardaki, meralardaki yaylaların yakılması, insanların açlıkla terbiye edilmesi, bunun sonucunda Türkiye'nin farklı yerlerine giden mevsimlik işçilerinin faşizan saldırılarla karşı karşıya kalması, bu politikaların ürünüdür. Doğayla bir savaş halindeyiz ve kazanırsak kaybedeceğiz. Doğayla savaş halinden çıkıp, doğanın canlılığı üzerinden bir yaşamı kurgulamalıyız. Tarım Bakanlığı, ilgili tüm kurul ve kuruluşlarla bir araya gelerek, endüstriyel maden teknik ürünlerinin ekolojik katliamlarının önüne geçmeliyiz. Tarım Bakanlığı’nda çalışan bütün arkadaşlarımız üretim noktasında köprü rolü görürse, bu sorun çözülür" önerisinde bulundu.
MA / Eylem Akdağ