Ekonomist Arı: Bütçenin kaynağı çalışanın sırtında

img

İZMİR - Ekonomist Aydın Arı, hazırlanan 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi’nin yapısal sorunlara çözüm olmayacağını ve kaynağın yüzde 83’lük vergilerin de yine çalışanların sırtına yükleceğini söyledi. 

Meclis Plan ve Bütçe Komisyonu’nda kabul edilen 2021 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi'ne yönelik tepkiler sürüyor. Buna göre, 2021 bütçesinin giderleri 1 trilyon 456,5 milyar lira, faiz hariç giderler 1 trilyon 166,6 milyar lira, bütçe gelirleri 1 trilyon 101,1 milyar lira, vergi gelirleri 922,7 milyar lira, bütçe açığı 245 milyar lira olarak kabul edildi. 
 
Genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri ise, 1 trilyon 223,5 milyar lira, özel bütçeli idarelere 119,9 milyar lira, düzenleyici ve denetleyici kurumlara da 8,5 milyar lira ödenek verildi.
 
Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’nde öğretim elemanı iken, 2018 yılında barış imzacısı olduğu için Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile ihraç edilen Ekonomist Aydın Arı, hazırlanan bütçeyi değerlendirdi.. 
 
Türkiye ekonomisinde ciddi yapısal problemlerin yaşadığını belirten Arı, ekonomik kriz kıskacında hazırlanan Merkezi Yönetim Bütçesinin bu yapısal sorunlara bir çözüm olmayacağını ifade etti. Arı, nedeni ise Türkiye’nin hazırlanan bu bütçeyi karşılayacak bir ekonomiye sahip olmamasını gösterdi.
 
MAL VE HİZMET ÜRETEMİYOR
 
Kapitalizmin uzun dönemli ekonomik krizlerinden birinin 2008 yılında Türkiye’de yaşadığını söyleyen Arı, “Yaşanan ekonomik krizin bütün dünyaya olduğu gibi Türkiye’ye de çok büyük etkisi oldu. Türkiye ekonomisinin tüketim, yatırım ve ara mallarının büyük bir kısmı ithalata bağımlıdır. Türkiye ekonomisi nüfusun ihtiyaçlarını karşılayacak kadar mal ve hizmet üretemiyor. Üretemediği için de dışarıdan mal ve hizmetleri talep ediyor ve buna bağlı olarak döviz kurları  yükseliyor. Eğer ciddi bir ekonomi politikası yönetimiyle, üreten bir ekonomiye dönüşmediği sürece ekonomik kriz çözülmez ve derinleşerek devam edecektir. Ekonomik kriz aynı zamanda bir yönetmeme krizine dönüşüyor” dedi. 
 
Türkiye'de temel sorunların başında tarım, sanayi ve hizmetlerde ciddi anlamda dışa bağımlık geldiğini vurgulayan Arı, kendi ihtiyaçlarını üretmeyen bir ekonomi söz konusu iken doların yükselmesi, yani yurt dışından gelen mal ve hizmet fiyatlarının yükselmesinin neredeyse kaçınılmaz olduğunun altını çizdi.
 
2020 YILI ÖNGÖRÜSÜ 
 
Ekonomist Arı, 2021 yılı bütçesinin Türkiye ekonomisinin 4 trilyon lira civarında bir Gayri Safi Yurt içi Hâsılası (GSYH) olacağına dair 2020 yılı öngörüsüyle değerlendirilmesi gerektiğini de kaydetti. Arı, bu konuda şunları söyledi: “2020 bütçesi GSYH'nin yüzde 25'i kadar büyüklükte. 1 trilyon 82 milyar liralık bir gelir söz konusu. Dolayısıyla Türkiye’de milli gelirin dörtte biri kadar bir bütçe var. Toplam bütçe ise 1 trilyon 456 milyar liradır. 1 buçuk trilyona yakın bir bütçeyi düşündüğümüze çok ciddi bir rakam bu. Toplumun ihtiyaçları doğrultusunda planlandığını düşünürsek, Türkiye ekonomisinin bu bütçeyi karşılayacak durumda değildir. Çünkü bütçenin 2021 yılında 250 milyar liraya yakın bir finansman açığı var. Yani  1 buçuk trilyon liralık bir harcama yapılması planlanıyor. Fakat bunun 250 milyarının gelir kalemi olmayan bir bütçe açığa var.”
 
Bütçenin geç bir tarih olarak Ekim ayının ortasında Meclis’e sunulmuş olmasına değinen Arı, anayasal kurallarına uyulmadığını ifade etti.
 
HALKIN BU BÜTÇEYİ ANLAMASI İMKANSIZ
 
Bütçenin kurumlara ve vekillere geç gönderildiğini belirten Arı, “Bütçede diğer dikkat çekilmesi gereken nokta ise, bütçenin ekonomik sınıflandırmaya göre hazırlanmış olması. Personel giderleri, cari giderler, transfer harcamaları diye ekonomik bir sınıflandırma yapılmış. Geçtiğimiz yıllarda fonksiyonel sınıflandırmayı kullanıyorlardı. Fakat bu sene kullanılmamış. Bunun yerine  program esaslı bütçeleme olarak 2021 yılı bütçesi 2022 ve 2023 öngörüleriyle birlikte meclise sunuldu. 3 yıllık bir orta vadeli bir programdır. Bu bütçenin şöyle bir dezavantajı var. Bütçeyi okumaya çalışan uzmanlar belki bir derece anlayabilir. Ama herkes tarafından anlaşılması kolay bir bütçe değil. Daha doğrusu bütçeyi milletvekillerinin dahi neredeyse anlaması mümkün değil iken, yurttaşların bu metni anlaması neredeyse imkansız” dedi. 
 
'VERGİ YÜKÜNÜ ÇALIŞAN ÖDEYECEK'
 
Bütçenin 68 programdan oluştuğunu ve bunun dağılımında en büyük payı sosyal güvenlik programı aldığına dikkat çeken  Arı, “Sosyal güvenlik programına ayrılan bütçe 210 milyar lira civarında. Onun dışında hazinenin varlık ve yükümlülükleri programı (faiz ödemeleri) yer alıyor. Bütçede yerel yönetimlere 114 milyar TL ayrılmış. Bu iki bütçe toplandığında yüzde 23’üne tekabül ediyor. Ulusal savunmaya 88 milyar, toplum güvenliği adı altında polis gücüne 66 milyar ayrıldı. Buda toplam 150 milyar ediyor” ifadelerini kullandı. 
 
Arı, güvenlik harcamalarına ayrılan payın dışında bütçede dikkat çeken bir diğer şeyin 180 milyarlık faiz giderleri olduğunu belirtti. Arı, “Gelirlere baktığımızda 922 TL görünüyor ve bunun yüzde 83 vergilerle karşılanıyor. Vergilerin büyük kısmı gelir vergisi. Vergileri ise, vergiden kaçamayanlar ödüyor. Her yıl olduğu gibi vergi yükünü çalışan sınıflar ödeyecek”  dedi.
 
HİÇBİR DERDE DEVA OLMAYACAK
 
2021 yılı bütçesine dair daha şimdiden 240 milyarlık TL'lik açık vereceği öngörüsünde bulunulduğunu kaydeden Arı, son olarak şunları söyledi: “Bütçe kanunu, iktidara gelir toplama ve harcama yapması için  bir meşrutiyet kazandırır. Bütçede yaklaşık olarak 1.3 trilyon TL’nin  üstünde bir gelir toplayacağını ve 250 milyar lira açık vereceğini sunan bir hükümet var. Kadın cinayetleri, kadın istihdamı, sağlık çalışanlarına, eğitime ve tarıma önem verilmediği, bütçe böyle tasarlanmadığı için bunlara göstermelik paylar ayrılıp büyük kısmının bir takım faiz, sermaye giderlerine, yatırımlara, karayollarına, devlet su işlerine, şehir hastanelerine büyük paralar ayrıldığı için diğer meseleler deva olmayacağını söylemek daha doğru olur” 
 
MA / Esra Solin Dal