İZMİR- Kod 29'un yarattığı hak gasplarına dikkati çeken DİSK Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, "Kod 29 ile işten atmak, işçileri damgalamak ve lekelemektir" dedi.
Pandemi dolayısıyla işten çıkarmanın yasaklanmış olmasına rağmen son zamanlarda "Kod 29" ile işten atılan işçilerin sayısı artıyor. İşçiler, İş Kanunu’nun 25. maddesinin ikinci bendinde belirtilen “Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller” gerekçesiyle iş sözleşmeleri feshediliyor. Sosyal Güvenlik Kurumu’na (SGK) Kod-29 olarak bildirilen bu madde, tazminat hakkını, işsizlik ödeneğinden faydalanmanın da önünde engel. Sendikalar "Kod 29"un yarattığı bu hak gasplarına karşı tepkilerini sürdürüyor. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) Ege Bölge Temsilcisi Memiş Sarı, pandemi döneminde işten çıkarmaların başında kullanılan "Kod 29" yöntemini ajansımıza değerlendirdi.
1980 Eylül darbesinden sonra işçi sınıfının tüm haklarının sistematik bir şekilde el atıldığını hatırlatan Sarı, darbenin ardından gelen tüm iktidarların ve sermayenin de benzer şekilde hareket ettiğini söyledi. Sarı, 1990'ların sonunda getirilen "Mezarda emeklilik" yasasının da bu girişimlerden biri olduğunu ifade etti. Pandeminin tüm dünyada işçi sınıfının hem sağlığını bozduğunu hem de açlığa mahkum eden uygulamalarla karşılaştığını vurgulayan Sarı, "İş verenler bu salgına karşı kendini koruyacak her türlü koşula sahipken, işçiler fabrikalarda, sokaklarda çalışmak zorunda kaldı. Pandemi Türkiye'de baş gösterdiğinde DİSK olarak işten atılmaların yasaklanması konusunda tüm süreçleri işlettik. İktidar işten atmaların yasaklandığını ama esnek çalışma modellerini hayata geçirdi" dedi.
YASALAR BOŞLUKLARLA DOLU
Patronların bu genelgeden yola çıkarak, işçileri "Ücretli izinli" gibi gösterip, işsiz bıraktığını, işçilerin bin 300 TL'ye mahkum edildiğini söyleyen Sarı, "Yasalarımız boşluklarla dolu. Patronlar özellikle sendikal örgütlülüğün yaşanılan yerlerde, Kod 29'u gerekçe göstererek işten atmaları yaygınlaştırdı. Kod 29 ile işten atılan işçiler, yeni bir işe başvurmak istedğinde önlerine engel olarak çıkacak. İşçi, 'Ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller' sergilediği iddiasıyla suçlayacaklar. Nedir, kimin ahlakıdır diye bakmak gerekiyor. Sendikalı olduğu için mi ahlaksız bu işçiler? Üsteklik yargıdan döndüremezse işçi bu kararı, iş hayatında sürekli karşına çıkacak bir kırmızı karttır. Bu işçileri damgalamak ve lekelemektir" diye konuştu.
Çalışma Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk'un "Türkiye'de yoksulluğu bitirdik" sözlerine de değinen Sarı, Türkiye'de "Çoklu yoksullaştırma" programının hayata geçirilerek, toplumun bir bütün olarak yoksullaştırıldığını belirtti.
YOKSULLUK TÜM ÜLKEYİ SARMIŞ
İşçi sınıfının ve demokratik tüm kamuoyunun, Kod 29 gibi tüm anti demokratik uygulamalara karşı birlikte mücadele etmesi gerektiğini sözlerine ekleyen Sarı, şunları söyledi: "Yoksulluk tüm ülkeyi sarmış durumda. Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin demokrasi talebi de bu yoksulluğun bir parçası. Aileleri işçi ve emekçi olan bu gençler, bir bütün olarak bu ülkede demokrasi ve insanca yaşam istiyor. Dolayısıyla tüm mücadele alanlarında ortak mücadeleyi yükseltmemiz gerekiyor."
MA / Sevda Aydın