MERSİN – Pandemi ile açlık arasında tercihe zorlanan narenciye işçileri, bu süreçte ağırlaşan çalışma koşulları ve eve kapanamamalarına ilişkin “Canımızın kıymeti yok” dedi.
Koronavirüs (Kovid-19) salgını tehdidinin yetersiz kalan önlemler nedeniyle büyümesi üzerine “tam kapanma” kararı alınmış olsa da işçi ve emekçiler için değişen bir şey olmadı. Koşullarında hiçbir değişiklik olmadan çalışmak zorunda kalanlar arasında Mersin'in Erdemli ilçesinde bulunan narenciye bahçelerinde çalışan tarım işçileri de var. Van, Diyarbakır, Urfa ile Mardin’den gelen tarım işçilerinin çoğunluğunu kadın ve çocuklar oluşturuyor.
Salgın riskine rağmen hayatlarını idame ettirebilmek için günlük 80-100 TL yevmiye ile çalışan tarım işçileri sabah 04.00’ten akşam 16.00’ya kadar çalıştıkları bahçelerde yenidünya ve limon topluyor. Merdiven yardımı ile ulaşabildikleri ağaç tepelerindeki ürünleri özenle toplayıp küfelere dolduran işçiler daha sonra bunları tek tek temizleyip kasalara diziyor. Sadece bir saatlik öğlen molası verebilen işçiler, yorgunluklarını ağaçların arasında oturarak atıyor.
Kışın soğuk hava, yağmur ve çamurda, yazın ise sıcak ile tozun içinde çalışan işçilerin hiçbir sosyal güvenceleri yok. Gün boyu tarla ve bahçelerde çalışıp, mesailerine akşam da evde devam eden kadın işçiler, pandemi ile birlikte daha da büyüdüğünü dile getirdikleri sorunlarını anlattı.
‘CANIMIZIN KIYMETİ YOK’
10 yıldır tarım işçiliği yaptığını söyleyen Ayşe Aksay (56) oruçlu olmasına rağmen evine ekmek götürmek için tarlada çalışmak zorunda olduğunu belirtti.
Tarım işçisine kapanma olmadığını, çünkü canlarının hiçbir kıymetinin olmadığından yakınan Aksay, “Pandeminin başından beri hiç ara vermeden çalıştık. Her yıl mevsimine göre limon, mandalina, yenidünya, şeftali topluyoruz. Tarlada çalışmanın zorluğu çok. Mesela limon topluyoruz. İçinde dikeni var, elimize batıyor. Kasalara dizilmesi var, lekeleri silmesi bütün bunlar emek ister. Yazın güneşin altında, kışın yağmur altında çalışmak zorundayız. Sadece öğlen yemeği için bir saat dinlenme molamız var. Burada yorulduğumuz yetmezmiş gibi evde de çalışıyoruz. Çalışmasak aç kalacağız mecburuz” diye konuştu.
GEÇİNMEK KOLAY DEĞİL
Çocukluğundan beri narenciye bahçelerinde çalıştığını dile getiren Saadet Kale (37) de üç çocuk annesi. Özellikle limon toplamanın zorluklarından bahseden Kale, salgın tehdidine rağmen neden çalışmak zorunda kaldıklarını şu sözlerle ifade etti: “Geçinmek kolay değil, geçinebilseydik hiçbirimiz tarlaya gelmezdik. Hem kira parası veriyorum hem de çocuklarımı okutuyorum. Yevmiyeden başka da gelirimiz yok. Tek istediğimiz daha güvenceli bir iş ve çocuklarımız için iyi bir gelecek istiyoruz.”
Tarladaki iş bitince bu sefer evdeki mesailerinin başladığını belirten Kale, “Eve gidince yemek, temizlik, çocukların banyosunu yapmamız gerekiyor. Evde de dinlenemiyoruz. Kadın her zaman daha çok emek harcıyor ama emeği hiç görünmüyor” dedi.
‘ARTIK HAYAL KURMUYORUM’
Van’ın Çatak ilçesinden gelen M.E. (17) ise on iki yaşından beri tarım işçiliği yaptığını paylaştı. 9 kardeş olduklarını ve maddi durumları kötü olduğu için çalışmak zorunda olduklarını anlatan M.E, mevsimine göre yenidünya, limon, portakal bahçelerinde çalıştığını söyledi.
4’üncü sınıftan sonra köylerinde başka okul olmadığı için ailesinin başka yerde okumasına izin vermemesi üzerine her yıl tarım işçiliği için Mersin’e geldiğini paylaşan M.E, “Eskiden öğretmenlik hayalim vardı ama artık hiç hayal kurmuyorum çünkü gerçekleşmeyeceğini biliyorum. Van’dan ilk geldiğim senelerde çok zorlanıyordum. Ailemi çok özlüyordum. Ama her yıl gelip gidince alışıyor insan. Genelde yazın saat 04.00’te uyanıyoruz tarlaya gelinceye kadar gün doğmuş oluyor. Akşam 16.00’da paydos ediyoruz. Gün boyunca harcadığımız emeğin karşılığı ise 100 lira bazen daha az” diye belirtti.
AYNI ARACA 30-35 KİŞİ BİNİYOR
Van’dan kuzenleriyle birlikte gelen 18 yaşındaki Zehra Erten de pandemi ile birlikte ciddi bir ulaşım sorunu yaşadıklarını söyledi. Erten, bunu şöyle devam etti: “Dolmuşa 30-35 kişi biniyoruz. Bazen kucak kucağa oturduğumuz oluyor. Herhangi bir önlem alınmıyor maske yok. Güneşten korunmak için taktığımız yazmaları aynı zamanda maske niyetine de kullanıyoruz. Lavabo ihtiyacımızı karşılayacak bir yer bile yok. Bazen eve gidinceye kadar lavaboya gitmediğimiz oluyor. Bu bizim sağlığımızı bile etkiliyor. Yazın da güneşten bayılıp terlediğimiz zamanlar oluyor. Diğer bir sorunumuz da aldığımız yevmiyeler bazen kesiliyor, bazen kesilmiyor. Bu tamamen çavuşun vicdanına bağlı bir şey. Hakkımızı savunmak istesek de elimizden bir şey gelmiyor. Arkamızda bizi destekleyen kimse yok. Biz de bu durumda olmak istemiyoruz ama mecburuz.”
İŞSİZ KALMAMAK İÇİN...
“Pandemi ve tam kapanma var ama işçiler için fark eden bir şey yok” diyen 19 yaşındaki Meliha Oviz de 5 senedir mevsimlik tarım işçiliği yaptığını kaydetti. Ekonomik nedenlerden dolayı okulu bırakmak zorunda kaldığını söyleyen Oviz’in hayali ise hemşire olmakmış. Emeğinin karşılığını alamamaktan yakınan Oviz, “Hiçbir sosyal güvencemiz yok. Kaza geçirirsek hastane masraflarını kendimiz ödüyoruz. Çalışmak zorunda olduğumuz için sesimizi çıkaramıyoruz” dedi.
MA / Esra Solin Dal