İZMİR - Soma Katliamı’nın 7’nci yılında davaya dair müdahalelerin kamu sorumluluğunun ortaya çıkmaması için yapıldığını dile getiren ailelerin avukatı Nergiz Tuba Aslan, “Çamurun kendilerine sıçramasına izin vermek istemiyorlar ama bu davanın sonucunu tarih yazacak” dedi.
Manisa’nın Soma ilçesinde 13 Mayıs 2014'te meydana gelen ve 301 madencinin yaşamını yitirdiği katliam üzerinden 7 yıl geçti. 13 Nisan 2015 tarihinde başlayan Soma davasında 11 Temmuz 2018'de mahkemeden çıkan karar İstinaf Mahkemesi tarafından onandı. Akabinde Yargıtay’a taşınan katliam davasında önce cezayı az bulunarak, sanıkların 301 kez olası kastla öldürme suçundan, 162 kez de yaralama suçundan cezalandırılması istendi. Yargıtay’ın 3 üyesinin değişmesi ardından yapılan savcılık itirazla birlikte sanıklar hakkında “bilinçli taksirle öldürme” suçundan cezalandırılma istendi. Yargıtay’ın kararından sonra ise tüm tutuklu sanıklar serbest bırakıldı. Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı sanık Can Gürkan'ın da aralarında bulunduğu Haluk Evinç, Adem Ormanoğlu ve Efkan Kurt Yargıtay bozma ilamı 13 Nisan’da hakim karşısına çıktı.
Yargıtay kararı ardından avukatlar “adil yargılanma” talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) dava açtı. 13 Nisan’da görülen duruşmada bu kararın beklenmesini talep eden avukatların talepleri kabul edilmezken, savcılık tarafından Yargıtay bozma ilamında yer alan gerekçe esas alınarak, mütalaa açıklandı. Tartışmalı Yargıtay kararı ardından yeniden başlayan yargılamanın ikinci duruşması 24 Mayıs’ta Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.
Katliamın 7’nci yılında katliamın başından bu yana madenci aileleri adına davayı takip eden Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) üyesi avukat Nergiz Tuba Aslan dava sürecinde yaşananları konuştuk.
KURUMLAR SORUMLU
Soma Katliam davasının tarihsel ve toplumsal açıdan önemine işaret eden Aslan, yargının refleksinin de ileriye dönük bir belge olduğunu belirtti. Katliam yaşandığı andan itibaren alanda olduklarını ve yerin yedi kat altında yaşamını yitiren 301 kişinin ailesinin acılarına da tanık olduğunu anlatan Aslan, “Madenciler kar uğruna rant uğruna daha fazla para kazanma uğruna can verdi. Bunların sorumluları da katman katman. Yüklenici şirket, maden çıkaran şirket, patronu ve yöneticileri, denetleme görevi yapan kamu kurumları, müdürleri olmak üzere bir devlet kurumunun tamamının sorumlu olduğu bir meseleden bahsediyoruz. Bu unutulmamalıdır. O madenden çıkarılan 162 işçi var. Yaralı çıktılar ve bu işçiler başka şansları olmadığı için katliamdan canlarını zor kurtarmış olmalarına rağmen hala birçoğu madende çalışıyor” dedi.
Ailelerin mücadelesi ve kamuoyu baskısıyla açılan ilk bir yılda davada ilerleme olduğunu anımsatan Aslan, sonrasında ise karşılaştıkları uygulamanın madende hiçe sayılan işçilerin ölümlerinin yargılamasında da benzer bir yaklaşım gördüklerini dile getirdi. “Sermayenin çıkarları her zaman işçi sınıfının çıkarlarından, canından çok daha önemli ve işçiler maalesef bir istatistik veri olarak görülüyor” diyen Aslan, yargılama da bu anlayışı çok net gördüklerini ifade etti.
CEZASIZLIK
Toplumsal davalarda benzer bir yaklaşımla her zaman karşılaştıklarını sözlerine ekleyen Aslan, “Devlet bir şekilde kendisinin işlediği suçlarda ya da dolaylı olarak koruyup kolladığı dosyalarda, kişilerde ve kurumlarda bir cezasızlık meselesi ortaya çıkıyor. Dava dosyasına yapılan müdahalelerin kendisi de bundan bağımsız değil. Dava sürecinde iktidar şunu fark etti; Bu dosyaya müdahale edilmezse bir şekilde istenmeyen kararlar çıkabilir ve aslında sermaye sisteminin, sermaye düzeninin patronlarının ‘ellerini soğuturuz’ kaygısı yaşandı. Bu müdahale ilk olarak birdenbire neredeyse davanın sonuna gelmişken mahkeme başkanın değiştirilmesiyle oldu. Mahkeme başkanlığına başka bir maden katliamında hakimlik yapmış, bu anlamda sicilini bildiğimiz biri atandı” diye konuştu.
KORKU BÜYÜK
Mahkemenin devam ettiği süreçte savcılık tarafından mütalaa açıklanmasının FETÖ bağlantılı bir soruşturma gerekçesiyle birçok kez ertelendiğini de hatırlatan Aslan, heyet değişikliğiyle birlikte sanıklar hakkında kararın açıklandığını vurguladı. Yargılama sonunda açıklanan kararla şirket yöneticilerine ödül gibi cezalar verildiğini ifade eden Aslan, şöyle devam etti: “Davaya müdahalenin bir diğer nedeni de aslında iktidar esas sorumluların kendileri olduğunu biliyor. Maden şirketi, yüklenici firma yanı sıra TKİ’nin de sorumluluğu çok net. Aslında buradan çıkacak sonuç bu açıdan da önemlidir. Özellikle 301 kişinin can verdiği katliamda eğer bir kamusal sorumluluktan ve hesap verebilmekten bahsediyorsak dönemin bakanları dahil o dönem hükümetini temsil eden edenlerin dahi hesap vermesi gerekiyor. Tamamının soruşturulması ve tarafsız ve bağımsız yargıçlar tarafından haklarında bir hüküm kurulması gerekiyor. Korku büyük buradan bir yol açılması başkaca işlerinde yolunu açacak bir yandan sermayenin elini soğutmamak gerekiyor ama bir yandan da kamusal sorumluklar anlamında kendi sorumluluklarının farkındalar. Bir şekilde çamurun kendilerine sıçramasına izin vermek istemiyorlar.”
Yargıtay bozma ilamının ikinci kez değişmesinin de iktidarın müdahalesiyle olduğunu aktaran Aslan, “Yargıtay kararlarına Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı’nın itiraz yetkisi vardır. Ancak kararı kendi dairesi değiştiremez. Kararın Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda gönderilmesi gerekir. Ona bile güvenilmedi. Yargıtay 12. Ceza Dairesi heyeti yeniden dizayn edildi ve yeni gelen üyelerin imza attığı bir kararla yaklaşık gerekçesi 3-4 sayfa gerekçe yazıldı” diye konuştu.
TARİH YAZACAK
İlk duruşmada tutuksuz sanıkların duruşmaya dahi getirilmediğini anlatan Aslan, birçok taleplerinin de mahkeme heyeti tarafından reddedildiğini söyledi. Soma Katliam davasının da Yargıtay kararı doğrultusunda hızla kapatılarak, adliyenin karanlık odalarının tozlu raflarına kaldırılmaya çalışıldığını dile getiren Aslan, “Karar ve sonuç belli mahkeme hızla bir karar verme niyetinde. Bu dosyayı kendisi açısından kapatmak ve belki de mesleki anlamda siciline olumlu bir çeltik atmak derdinde. Çizdiğimiz tablonun karanlık ve iç açıcı olmadığının farkındayız ama bizler meseleye şöyle bakmalıyız; Yargının kararı ne olursa olsun bu dosyanın sonucunu tarih yazacak. Bunları kayıt altına almak gerekiyor unutmamak gerekiyor her ne olursa olsun yitirdiğimiz her bir can için kaybettiğimiz her bir hak mücadelesi için daha fazla mücadele etmeliyiz daha fazla yan yana gelmeliyiz ve birbirimize destek olmalıyız” diye belirtti.
24 MAYIS’A ÇAĞRI
Aslan, 24 Mayıs’ta görülecek duruşma içinde tüm demokratik kamuoyuna çağrıda bulunarak, “Herkesi orada birlikte olmaya çağırıyoruz. Birlikteyken daha güçlüyüz yargıdan bir şey medet ummasak bile sonuna kadar zorlamalıyız. Yaşananları teşhir etmeliyiz ve tarihe not düşmeliyiz. Bizden öte hala 7 yıldır vazgeçmeden dişini tırnağına takıp her türlü yoklukla mücadele ederek davanın peşini bırakmayan davasının izini süren ailelerin yanında olmak gerekiyor” dedi.
NE OLMUŞTU?
Katliam ardından 13 Nisan 2015 tarihinde başlayan yargılamada 8’i tutuklu sanık “can güvenliği” gerekçesiyle ilk duruşmaya getirilmezken, aileler ve avukatların bastırmasıyla mahkeme heyeti talebi kabul etmek zorunda kaldı. Yargılamanın devam ettiği katliam davasının 15’inci duruşmasının görüldüğü 20 Şubat 2017 tarihinde savcılık mütalaasını açıklayacağını belirtti.
MÜTALAA AÇIKLANMADI
Mütalaa öncesi ihtiyaç molası için 5 dakika isteyen savcı, açıklayacağını belirttiği mütalaa için süre talebinde bulundu. Mütalaa için 18 Nisan 2017 tarihine verilen duruşmada da savcılık mütalaa açıklamazken gerekçe olarak ise sanıkların cemaat yapılanması tarafından sabotaj yapıldığına dair iddiaları ve bu konuda Manisa Cumhuriyet Savcılığı tarafından yürütülen soruşturma olması gerekçe gösterildi.
MAHKEME BAŞKANI ÇEKTİRİLDİ
18 Nisan 2017 tarihinde görülen duruşmada sanık avukatları mahkeme başkanını “Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner” sözleriyle tehdit etmesi ardından 4 Temmuz 2017 tarihinde Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Aytaç Ballı, yayınlanan kararname ile davadan el çektirildi. Balı, İzmir’e gönderildi. Ballı’nın yerine Elbistan'da yaşanan maden faciasından sonra açılan davada, tartışmalı bir karar veren Elbistan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Salih Pehlivanoğlu getirildi. O tarihlerde aynı zamanda madencilerin ailelerinin avukatlığını yapan Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı'nın da aralarında bulunduğu bazı avukatlar, mütalaanın beklendiği sırada, başka bir suçlamayla tutuklanarak cezaevine konuldu.
KARAR AÇIKLANDI
Mahkeme başkanının değişmesi ardından iddia makamı 19 Haziran 2018 tarihinde mütalaasını açıkladı. Mütalaada madenin patronu Can Gürkan'ın da aralarında bulunduğu 8 sanık için “olası kastla öldürme" suçundan 301 kez ve 20 ile 25 yıl, "neticesi sebebiyle ağırlaşmış yaralama" suçundan ise 162 kez 2 ile 6 yıl arası hapis cezası istendi.
Mahkeme tarafından 11 Temmuz 2018 tarihinde görülen duruşmada açıklanan kararda Can Gürkan'a 15 yıl, Soma Kömür İşletmeleri AŞ Genel Müdürü Ramazan Doğru'ya 22 yıl 6 ay, İşletme Müdür Yardımcısı İsmail Adalı'ya 22 yıl 6 ay, İşletme Müdürü Akın Çelik'e 18 yıl 9 ay, Maden Mühendisi Ertan Ersoy'a 18 yıl 9 ay hapis cezası verildi. Gürkan’a aynı zamanda 3 yıl süreyle maden faaliyetlerinde bulunmaktan men cezası verildi.
Tutuksuz sanıklardan emniyet teknikeri Mehmet Ali Günay Çelik'e 11 yıl 8 ay, Maden Mühendisleri Yasin Kurnaz ve Hilmi Kazık'a 10 yıl 10'ar ay, Yönetim Kurulu Üyesi Haluk Sevinç, çalışanlardan Hilmi Karakoç, Mehmet Eres, Hüseyin Alkan, Fuat Ünal Aydın'a 8 yıl 4'er ay ve Murat Bodur'a 6 yıl 3 ay hapis cezası verildi. Can Gürkan'ın babası Alp Gürkan'ın da bulunduğu 37 kişi ise beraat etti.
ONAMA VE TAHLİYE
Avukatlar tarafından Bölge Adliye Mahkemesi’ne taşınan karar 19 Nisan 2019'da onandı. Onama kararının ardından, tutuklu yargılanan madenin patronu Can Gürkan tahliye edildi. Yargıtay’a taşınan davada 12. Ceza Dairesi 2 Ekim 2020 tarihinde verdiği kararda sanıklara verilen cezayı az bularak, Can Gürkan'ın da aralarında bulunduğu dört sanığa olası kastla 301 kez öldürme ve 162 kez yaralama suçundan ceza verilmesi istendi.
KARAR DEĞİŞTİ
İki Yargıtay savcısı, bu kararın düzeltilmesi için 8 Ocak 2021'de başvurdu. Dilekçede 12. Ceza Dairesi'nin sanıklar hakkında "Neticeyi öngördükleri ve olursa olsun diye hareket ettikleri" diyerek, karar verdiği belirtildi. Savcılık itirazı ardından Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin başkanı Ahmet Er ve Nadir Güngündeş dışındaki 3 üye değiştirildi. Yargıtay üyeliğine
Adalet Bakanı ve Müsteşarı Kenan İpek, eski Hakim ve Savcılar Kurulu (HSK) Genel Sekreteri Fuzuli Aydoğdu ve eski Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü Mustafa Yapıcı getirildi.
Yargıtay üyelerinin değişmesi ardından Yargıtay 12. Ceza Dairesi 30 Eylül 2020 tarihinde verdiği karar yok sayılarak, “bilinçli taksirle öldürme ve yaralamadan” ceza verilmesine hükmedildi. Kararda bir önceki kararı veren heyette yer alan Ahmet Er ve Nadir Güngündeş muhalefet şerhi düştü.
KARAR DEĞİŞMESİNDE İMZA
Yargıtay tarafından verilen yeni kararda imzası olan Kenan İpek, Adalet Bakanlığı Müsteşarı'yken aynı zamanda HSK 1. Dairesi'nin de doğal üyesiydi. İpek, Soma davasını yürüten ilk hakim Aytaç Ballı'nın “terfi yoluyla” dosyadan el çektirilip İzmir'de görevlendirilmesi kararında imzası vardı.
MA / Berivan Altan