Diyarbakır’ın her sokağı çalıştırılan çocuklarla dolu

img

DİYARBAKIR - Çalıştırılan çocukların en yoğun olduğu illerin başında gelen Diyarbakır’da faaliyet gösteren Rengarenk Umutlar Derneği’nin yöneticisi Umut Civan Aytaş, sistemsel olan bu sorunun önüne ancak politik reflekslerle geçilebileceğini söyledi. 

Dünya genelinde savaşların, çatışmalı süreçlerin, ekonomik ve siyasal krizlerin ağır faturasını çocuklar yaşıyor. Bu koşullar soncunda sayısız çocuk çalıştırılırken, birçoğu da ağır iş koşullarında yaşamını yitiriyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO), 2002’de çocukların çalıştırılmasını ortadan kaldırmak amacıyla 12 Haziran’da Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü ilan etti. O günden bugüne tam 19 yılda çalıştırılan çocukların sayısı her geçen gün arttı. ILO’nun verilerine göre, bugün dünya genelinde 160 milyondan fazla çocuk çalıştırılıyor. Türkiye Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) 2020 sonunda yayımladığı rapora göre ise Türkiye'de çalıştırılan çocuk sayısı 2 milyon civarında. Ancak kayıt dışı çalıştırılan çocuk ve mülteci-göçmen çocuklar buna dahil edildiğinde sayının daha da yüksek olduğu düşünülüyor. 
 
EN YOĞUN OLDUĞU KENT
 
Diyarbakır çalıştırılan çocuk nüfusunun en yoğun olduğu kentlerden biri. Hemen hemen her sokak başında çalışan çocuklara rastlamak mümkün. Kimisi sokak ve parklarda mendil ve su satıyor, kimisi ayakkabı boyuyor, kimisi sanayi sitelerinde ağır iş yükü altında terliyor, kimisi çek çek arabaları ya da bedenlerinden büyük poşetlerle kağıt topluyor. Birçoğu da yol ve kavşaklarda araç camları temizleten çocuklarla dolu. Çocukların bazıları taşıdıkları büyük ve ağır yüklerin gölgesinde kayboluyor. 
 
8 YAŞINDAN 17 YAŞINA KADAR 
 
Yaşları 8- 17 arasında değişen çocuklar sabahın erken saatlerinde yollara düşüyor. 50 kiloyu aşan yüklerle sokak sokak dolaşıyorlar. Kışın soğuk, yazın da kavurucu sıcaklığın altında çektikleri çeken çocuklar, günün sonunda aile ekonomisine 70 liraya katıyor. Çocukluk hikayeleri ile dezavantajlı konumların öfkesinde büyüyen çocuklar, doğal bir refleks olarak oyun oynamayı eksik etmiyorlar. 
 
YÜKÜ AĞIR YAŞI GENÇ
 
Bağlar sokaklarından çek çekiyle karşılaştığımız 15 yaşındaki A.K., “Okuldayken müdür beni dövdü ve anneme demişti, ‘git onu bir işe koy’. O günden bu yana bende bu işi yapıyorum” dedi. 12 kişilik ailede sadece 5 kişinin çalıştığını belirten K. çalışmak zorunda olduğunu dile getirdi. Saat 08.00 veya 09.00 gibi uyandığını ve Diclekent, Mahabat Bulvarı, Ofis, Sur ve hemen hemen bütün Diyarbakır’ı dolaştığını belirten A.K, “Yüküm ağır ama ekmek parası çıkartıyorum. Kazandığım parayla bisiklet almak istiyorum, bisiklet yerim olsun istiyorum. Bir haksızlık var, bazı çocuklar çalışmıyor, şehirde yaşıyor, geziyor ama biz çalışıyoruz, bütün gün kağıt topluyoruz. Bu haksızlığı kabul etmiyoruz. Bütün gün sokaklarda dolaşıyorum güneş kafama geçiyor. O yükü taşıdığım için sırtım ağrıyor” diye konuştu. A.K. arkadaşıyla girdiği tartışmada, boyunun kısalığını da “bu işlerden dolayı böyle” demesi ağır yükünün özetiydi. 
 
‘ÇOCUK İŞÇİLİĞİ OLMASIN’
 
Bir diğer çocuk M.T. (15) ise, 4 yıldır hem okula gidiyor hem de tarla işlerinde çalıştırılıyor. Çalıştırıldığı işin çok zor olduğunu ifade eden M.T., “Bu güneşin altında çalışmak çok yorucu. Hem okula gidiyorum hem de tarlalara geliyorum. Hayalim avukat olmak ama bilmiyorum, umarım olurum. Çocuk işçiliği olmamalı, bence biz okula gitmeliyiz” diye belirtti. 
 
AĞIR HAK İHLALİ
 
Çocukların çalıştırılmasının dünya genelinde bir sorun olduğunu hatırlatan Rengarenk Umutlar Derneği Yöneticisi Umut Civan Aytaş, Ortadoğu’da ekonomik olarak geri kalmış ülkelerde çocukların daha fazla çalıştırıldığını dile getirdi. Aytaş, “Pandemiyle birlikte azımsanmayacak biçim de bu oran arttı. Çocuk işçiliği aynı zamanda kayıt dışı iş gücü ve bunun nedeni geliştirilmeyen politikalar. Kağıt toplayan, mezarlıkta, parkta, trafikte ve sanayi de çalışan çocuklar çok ağır hak ihlaline maruz kalıyor. Fakat bu kazalar iş kazası olarak geçmiyor. Cezai durumu olduğu için hem işverenler hem de aile tarafından bu durum gizleniyor. Bölgede zaten çocuk işçi sayısı fazlayken göç ve savaşlarla birlikte gelen göçmen çocuk işçisi çok fazla” ifadelerinde bulundu.
 
‘TEMELİ SİSTEMSEL SORUNLAR’
 
Çocukların çalıştırılması sorunu yalnız ailelerin ekonomik durumunun kötü olması ile ilgili bir durum olmadığına dikkati çeken Aytaş, şöyle devam etti: “Eğitimin, sosyal yaşamın güçsüz olması bu durumun bir parçası. Fakat bunların kümesini ele aldığımızda karşımıza köklü politikalar, köklü sistemsel sorunlar çıkıyor. Bu durumun önüne geçmek için köklü değişikliklere ihtiyacımız var. Bu da devletin misyonu içindedir. Devletin devlet olma gereğini yerine getirebilmesi ile alakalı bir durum.”
 
FARKINDALIK YARATILMALI 
 
Dernek olarak sosyal yaşamı güçlendirmeye yönelik lokal çalışmalar yürüttüklerini anlatan Aytaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ama bunun topyekûn önüne geçmek için kayıt dışı işsizliğin, ucuz işgücünün bitirilmesi gerekir. Bunun için de politik refleksler, siyasi argümanlar gerekiyor. Bunun önüne ancak devlet geçebilir. Uluslararası Çocuk Hakları Sözleşmesi'nde çocuğu yaş yaş, evre evre birey olarak tanımlayan hakları mevcut. Bu Sözleşme çerçevesinde hareket edildiği zaman çocuğun haklarını vererek çocuk işçiliğinin önüne geçmiş olabiliriz. Ve çocuğa bir yaşam alanı açmış oluruz. STÖ’ler olarak daha çok farkındalık çalışmaları yapabiliriz. Bu görülmeyen sorunu gün yüzüne çıkarabiliriz. Çocuğun eğitim, oyun hakkını doğru şekilde işletirseniz ve çocuğun çocuk olma tanımlamasını doğru yaparsanız büyük oranda bu işçilik ve benzer hak ihlallerinin önüne geçmiş olabiliriz. Bu meselelerin alt dinamiğinde nelerin yattığını açığa çıkarabiliriz.” 
 
MA / Eylem Akdağ - Cengiz Özbasar