ANKARA- TTB’nin 73’üncü Büyük Kongresi’nde konuşan Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, “Aşı toplumsal dayanışmadır, bir kişiyi dahi aşısız bırakmamak için tüm toplumu harekete geçmeye davet ediyoruz. Söz veriyoruz, toplumsal sağlık mücadelemizi örgütleyeceğiz” dedi.
Türk Tabipleri Birliği (TTB), 73’üncü Büyük Kongresi’ni Ankara CernModern Sanat Galerisi’nin bahçesinde gerçekleştirdi. “Kapitalizme, Ekolojik yıkıma, Pandemilere karşı toplumsal sağlık mücadelemizi örgütlüyoruz!” temasıyla başlayan kongrede, “Karanlığa karşı mesleğimize, meslek örgütümüze, geleceğimize sahip çıkıyoruz” ve “İstanbul Sözleşmesinden vazgeçmiyoruz” yazılı pankartlar asıldı.
Türkiye’nin dört bir yanından doktorların katıldığı kongrede, yapılan konuşmaların ardından basın açıklaması yapıldı. Açıklamayı yapan TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Şebnem Korur Fincancı, “Ne küresel düzeyde ne de ülkemizde pandemi henüz kontrol altında. Merkezi kapitalist ülkelerde salgının kontrol altına alındığı haberleri bilimsel gerçeklikten uzaktır. Önceki yıldan da biliyoruz ki, her ne kadar gerçek vaka ve ölüm sayıları paylaşılmasa da, yaz ayları düşüşe karşın eş zamanlı farklı coğrafyalarda artış söz konusu oldu. Benzer durum ülkemizde de gözlendi, metropollerde ve batıda düşüşe geçen vaka ve ölüm sayısı kısa süre içinde doğuda ise artışa geçti. Oysa gerçek kamuoyu ile paylaşılmayan seroprevalans çalışmasında gizliydi ve hakikat karartılmıştı” dedi.
‘ÖLÜMLER SOSYAL KIRIMA DÖNÜŞTÜ’
Devam eden salgın gerçeğine sırt çeviren hükümet politikalarının bedelini işçiler, yoksullar, mülteciler, evsizler, ötekileştirilenler, kırılgan nüfuslar ve sağlık emekçilerinin ödediğine dikkati çeken Fincancı, “Alınmayan toplumsal önlemler, verilmeyen ekonomik ve sosyal destek nedeniyle koronavirüs, dolaşımını sürdürdü. Önlenebilir ölümler, sosyal cinayete ve sosyal kırıma dönüştü. Salgın açısından toplumsal önlemin ciddiyetini kavramamış, sermaye birikimine adanmış salgın yaklaşımı ve buna teslim olan Bilim Kurulu toplumla gerçeği paylaşma konusunda oldukça cimri davrandı. Bilgi iktidarı, tek adam rejiminin kontrolünde olmuş; saklanan istatistikler ekonomik ve sosyal amaçlarına uygun kullanılmıştır” diye konuştu.
‘ANTİ DEMOKRATİK SALGIN YÖNETİMİ’
Kamuoyu ile paylaşılan istatistiklerin dahi yaşama geçirilen önlemleri desteklemediğine vurgu yapan Fincancı, “Bir şekilde vaka sayısı artarken, daha fazla bulaştırıcı olduğu bilinen varyant tartışmalarına rağmen Mart başında ‘yeniden açılma’ kararı alınmış, yerinden salgın yönetimine geçildiği söylenmiştir. Bunun bedeli ağır olmuş; resmi istatistiklerde bildirilen ölümlerde dahi tüm salgın döneminin en yüksek düzeyine çıkılmıştır. Bu dönemde yerinden salgın yönetimi işletilememiş, merkezden tüm ülke sathına bilimsellikten uzak tek bir salgın yönetimi devam etmiştir. Kendi aldıkları kararlarla bile çelişen anti-demokratik salgın yönetimi geleneği devam ettirilmiştir” diye belirtti.
‘TOPLUMUN YÜZDE 70’İ İKİ DOZ AŞI OLMALI’
Fincancı, yasakların kaldırılması ve aşılamaya dair de şunları söyledi: “Bulaştırıcı olduğu bilinen Delta varyantının ülkede yayılması hızlanmasına rağmen Mart başında yapılan hatadan ders çıkarılmadan önlemlerin tümünden vazgeçilmiş oldu. Hem de toplumsal hareketliliğin en yüksek olduğu dönemde. Son dönem artan aşı oranlarına yönelik haberler toplumun aldatılmasına aracılık etmeye ne yazık ki devam etmektedir. Toplum bağışıklığı için nüfusun yüze 70’inin iki doz aşı ile bağışık hale getirilmesi gerekmektedir. Ülke olarak bu hedefin oldukça gerisindeyiz. Nüfusun yüzde 18,5’ine iki doz aşı yapılmış durumda. Bölgeler arası ciddi eşitsizliklerle birlikte yüzde 6’ya bile erişemeyen iller bulunmaktadır. İstanbul dahil işçi nüfusun yoğun olduğu iller Türkiye ortalamasının gerisinde.”
TTB HAKİKATİN PEŞİNDE
Herhangi bir bilimsel kritere uymayan, aç-kapa politikalarının her geçen gün artan önlenebilir ölümlerle neden olduğunu ifade eden Fincancı, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tüm bunlara karşı sağlık emekçileri olarak gerçekleri paylaşmaya, hakikati ortaya koyma geleneğimizi sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Hem TTB hem de tabip odaları olarak her dönem için toplumu bilgilendirmeyi sürekli kıldık; değerlendirmelerde bulunduk ve önerilerimizi paylaştık. Benzer çabayı devam eden pandemi ile mücadele ve kritik önemdeki aşı uygulamaları için de yapmaya devam ediyoruz. Salgın daha fazla sosyal cinayete/sosyal kırıma dönmeden toplumsal dayanışmayı büyütmemiz gereklidir.”
‘EŞİT AYRIMSIZ HERKESE AŞI’
En kritik toplumsal korunma önleminin aşı olduğunu kaydeden Fincancı, devamla şunları belirtti: “Eşit ve ayrımsız, herkese ve hızla, etkili ve güvenli aşı yapılması için kamunun tüm olanaklarını harekete geçirmesi gerektiğini söylemeye devam edeceğiz. Toplumsal korunma önlemlerinden olan aşıya erişimin önündeki tüm engellerin kaldırılması için fikri mülkiyet hakları-patent hakkı gibi kâr odaklı neoliberal politikaları alaşağı etmek ve aşı geliştirme - üretim faaliyetlerinin toplumsal mülkiyete geçirilmesi hepimizin insanlık için sorumluluğudur. Toplumla birlikte başaracağız.”
‘SÖZ VERİYORUZ’
Pandeminin devam ettiğini sözlerine ekleyen Fincancı, şunları söyledi: “Sağlık Bakanlığı’na gerçekle yüzleşmeden; salgın kontrolünde sağlık emekçileri ve örgütleri ile birlikte hareket etmeden, başaramayacağını bir kez daha hatırlatıyoruz. Önlemleri almaya devam etmenin, toplumsal önlemlerin yaşama geçirilmesi için baskı oluşturmanın ve bu konuda sesimizi yükseltmenin önemli olduğunu biliyoruz. Aşı toplumsal dayanışmadır, bir kişiyi dahi aşısız bırakmamak için tüm toplumu, emek ve demokrasi güçlerini harekete geçmeye davet ediyoruz. Salgının en az kayıp ile kontrol edildikten sonra pandemiye zemin hazırlayan koşulları ve salgın kontrolünü zora sokan neolibaeral sağlık reformlarını ortadan kaldırma çabalarımıza hız vereceğimize söz veriyoruz. Söz veriyoruz, toplumsal sağlık mücadelemizi örgütleyeceğiz.”
Yapılan açıklamanın ardından kongre, perküsyon gösterisi ile devam etti. Kongre, çalışma ve mali raporun sunum ve oylamasının ardından kongrede yeni yönetimin belirlenmesine dair seçim yapılmadan son bulacak.