İSTANBUL - Türkiye’nin kişi başına düşen milli gelirde yüzde 30’luk oranla en fazla düşüş yaşayan ülkelerden biri olduğunu belirten Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota, AKP iktidarı gitmeden ekonominin düzelmeyeceğini söyledi.
AKP iktidarının kötü ekonomik politikaları nedeniyle her geçen gün derinleşen ekonomik krizin faturası halka kesiliyor. Krizli ortamda özellikle iktidar ve çevresi servetine servet katarken, halkın payına ise zamlar, işsizlik ve yoksullukla boğuşmak düşüyor. Gelecek Partisi Ekonomi Politikaları Başkanı Kerim Rota, Merkez Bankası’nın döviz rezervleri tartışmaları, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine de yansıyan enflasyon ve kişi başına düşen milli gelirdeki düşüş, döviz kurlarındaki artış, büyüme rakamlarının halktaki karşılığına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
DÜŞÜŞ YÜZDE 30
Kişi başına düşen milli gelirin 2013 yılında 12 bin 500 dolar iken 2020 yılı sonunda 8 bin 600 dolara kadar gerilediğine dikkat çeken Rota, diğer ülkeler karşılaştırıldığında benzer düşüşün yaşandığını ancak hiçbirinde Türkiye’deki gibi yüzde 30 civarında bir düşüş yaşanmadığını kaydetti. Rota, bütün dünyada ABD Merkez Bankası’nın 2013’te para kısması ile milli gelirlerinde ufak da olsa düşüşler yaşandığını hatırlatarak, “Ama Türkiye, Arjantin ile beraber dünyadaki en yüksek milli gelir düşüşünü yaşadı. Diğer ülkelerle karşılaştırmalı olarak baktığımızda Türkiye, ekonomisi en kötü yönetilen iki ülkeden biri. Bunu da 2013 ile 2020 arasındaki verilerden görebiliyoruz. Bu tabi fakirleşmeye yol açıyor. Dönemin Başbakanı ve şimdiki Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2013 yılında yapılan tahminlerde 2023 yılında Türkiye’nin milli gelirinin 2 trilyon dolar olacağını söylemişti. Bu hafta açıklanan orta vadeli programda, 2023’te bırakın 2 trilyonu, 1 trilyon dolar yazmaya bile artık cesaretleri yok. 925 milyar dolarlık bir ekonomiye sahip olacağız diyorlar ki o rakamlara ulaşmamız bile çok zor. Çünkü Türkiye şu an zaten yaklaşık 750 milyar dolarlık bir büyüklüğe sahip” diye konuştu.
En büyük bozulmanın Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin hayata geçirildiği son 3 yılda yaşandığını belirten Rota, durumun Türkiye’nin kötü yönetildiğini gözler önüne serdiğini söyledi.
EN YÜKSEK 13’ÜNCÜ ÜLKE
Enflasyonun son 3 yıldır hep çift hanede olduğunu dile getiren Rota, karşılaştırma yapılan diğer ülkelerde Arjantin hariç hiçbir ülkede enflasyonun bu kadar yüksek olmadığının altını çizdi. Türkiye’nin fakirleşmesinin de kötü yönetilmesinin de en önemli sebebinin enflasyonun iktidar tarafından ciddiye alınmaması olduğuna değinen Rota, “Enflasyonu ciddiye almazsanız vatandaşınızı fakirleştirir, gelir dağılımını bozar, en tepedeki yüzde 5’lik, yüzde 10’luk kesimi zenginleştirir, kalan yüzde 90’nı fakirleştirir ve orta sınıfı da yok edersiniz. TÜİK’in açıkladığı veriler inandırıcı olmasa bile, yine de dünya standartlarında çok yüksek. Ağustos ayı tüketici enflasyonu 19,25 olarak açıklandı. Türkiye, dünyada 193 ülke arasında enflasyonu en yüksek 13’üncü ülke. Daha vahimi, nüfusu 50 milyonun üzerinde olup da enflasyonu en yüksek üçüncü ülkeyiz. Üstümüzde iki ülke var. Birincisi İran, ikincisi Etiyopya… Aslında enflasyon sorunu bütün dünyada bitmiş bir sorun. Dünya şu anda enflasyon 2’den 3’e çıkar mı onu tartışıyor biz hala tüketici enflasyonu yüzde 19, üretici enflasyonu yüzde 45 gibi oranları tartışıyoruz” dedi.
ENFLASYONUN HALKA YANSIMASI
Rota, son bir yıl içerisinde tavuk etine yüzde 64, yumurtaya yüzde 50, ay çiçeğine yüzde 60 civarında zam yapıldığını söyleyerek, enflasyonun devletin yurttaşların cebinden yaptığı hırsızlık olduğunu belirti. Tüketici enflasyonu kadar zam almış olsa bile, dar gelirli ve sabit gelirli yurttaşların tavuğa, yumurtaya, ayçiçeğine, zeytinyağına karşı erimiş olacağına vurgu yaparak, “Çünkü dar gelirlinin gerçek yaşam sepeti bu. Böyle bakınca da bu kadar yüksek enflasyonun olduğu ülkede TÜİK’in sepeti değil, insanların yaşam sepeti üstünden maaş artışlarının yapılması şart. Ama şöyle bir durum var. Enflasyonun kazananı olmaz, enflasyonda herkes kaybeder ama em çok ve en hızlı dar gelirli ve sabit gelirliler kaybeder. Enflasyon ile ciddi bir şekilde mücadele edecek ve kalıcı bir şekilde yüzde 5’in altına indirecek bir hükümet olmadığı sürece, Türkiye’nin fakirleşmesi devam eder” ifadelerini kullandı.
ARTIŞIN FATURASI YOKSULA
Döviz kurlardaki artışın enflasyonu tetikleme ve beklentileri bozma özelliği olduğuna işaret eden Rota, TL'nin Arjantin ile beraber dünyada en fazla değer kaybeden para birimi olduğunu dile getirdi. Rota, yumurta ve tavuk etindeki yüzde 50 artış örneğindeki gibi zamlar konuşulduğunda, pek çok insanın bunların Türkiye’de üretildiğini ve dövizle bir alakası olmadığını söyleyebildiğini ancak durumun öyle olmadığını belirterek, “Yemlerin ithal olmasından kaynaklı durumlar var. Kurların artmasıyla beraber işçilikte, enerjide, üretim maliyetlerinin hepsinde çok ciddi artışlar oluyor. Ama daha da önemlisi artık son bir sene içerisinde yüzde 50 artmış bir ürünün, önümüzdeki sene içerisinde de fiyatının sabit kalacağına dair bir beklenti kalmıyor. Yani herkes enflasyonun daha da bozulacağını, daha yukarı çıkacağını düşünüyor ve fiyatlamalarını buna göre yapıyor. Türkiye’deki son dönemdeki kiralık ev, konut krizi de bunun bir örneğidir. Böyle bakınca da kur artışları birçok kanaldan dar gelirli ve sabit gelirliyi vuruyor” diye belirtti.
DÖVİZ REZERVLERİ TARTIŞMASI
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkez Bankası rezervlerini 109 milyar dolardan 115 milyar dolara çıkardıkları yönünde tartışma çıkaran açıklamalarını anımsatan Rota, şöyle devam etti: “Cumhurbaşkanı net değil, brüt rezervlerden söz ediyor. 6 milyar dolarlık artışın da IMF’den gelen para olduğunu da söylememeyi tercih ediyor siyaseten. Brüt rezervler bir ülke açısından önemlidir. Sizin brüt rezervleriniz ile net rezervleriniz arasındaki fark çok fazla değilse, genelde brüt rezervler üzerinden takip edilir. Ama Türkiye’de 2018 sonrasında net rezervler eksi 48 milyar dolara kadar gitti, bugün itibariyle de eksi 40 milyar dolar civarında. Yani düşünün ki 115 milyar dolarlık rezervi olan bir Merkez Bankasının 155 milyar dolarlık da döviz yükümlülüğü var. Normal şartlarda bütün dünyada merkez bankaları net döviz varlıkları tutarlar. Herhangi bir kriz ya da global çalkantı durumunda merkez bankaları güven kurumlarıdır. Güven kurumlarının da döviz rezervleriyle bu güveni pekiştirmesi gerekiyor. Ama maalesef son 3 senede Merkez Bankası'nın döviz rezervleri artı 35 milyar dolardan eksi 48 milyar dolara kadar geriledi ve bu güven kurumu, kurumsal olarak darmadağın edildi.”
DEVLET BÜYÜDÜ HALK KÜÇÜLDÜ!
Rota, Türkiye ekonomisinin yılın ikinci çeyreğinde, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21,7 büyümesiyle ilgili önceki yılda pandeminin etkisini de göz önünde tutmak gerektiğini kaydederek, “Bu sene biz büyümenin yüzde 9 civarında olabileceğini düşünüyoruz. Yani büyüme yüksek olacaktır. Ama Türkiye zaten 2018’de, 2019’da ve 2020’de potansiyelinin çok çok altında büyümüş bir ülke. Dolayısıyla 2020’deki yüzde 9’luk büyümeyi hesaba katsanız bile, Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde yüzde 2,5 ve 3 civarında büyümeyi ancak elde etmiş olacak. Ve bu büyüme de sağlıksız hastalıklı bir büyüme. Çünkü gelir dağılımında en tepedeki yüzde 20 gelirin yüzde 47’sini alıyor. En aşağıdaki ise yüzde 20 gelirin yüzde 6’sını alıyor. Enflasyonu da hesaba katarsanız, eğer geçen seneden bu yana sizin gelirleriniz yüzde 40’tan fazla arttı ise siz bu büyümeden pay almışsınız demektir. Ama neredeyse çok önemli bir kesim bırakın gelirini yüzde 40 arttırmayı, yüzde 20 bile arttıramadı. Çok sayıda insan da işsiz kaldı veya gelirleri sabit kaldı. Böyle bakınca Türkiye’de gelirlerini yüzde 40 ve üzeri arttırmış iki kesim görüyorum. Bir, pandemi sonrası sanayicilerin gelirleri arttı. İki, devletin vergi gelirleri yüzde 42 arttı. Dolayısıyla vatandaşa büyümeyi anlatmanın en kolay yolu budur. Son bir senede gelirlerinin yüzde 40’ın üzerinde artmadıysa siz bu büyümenin hiçbir tarafında yoksunuz” şeklinde konuştu.
İKTİDAR DEĞİŞMELİ
Çözüm için AKP hükümetinden beklentinin hayal anlamına geleceğini ifade eden Rota, Türkiye ekonomisinin iyiye gitmesi için mutlaka AKP-MHP iktidarının değişmesi gerektiğine vurgu yaptı. Normal takvime göre 2 yıl sonra gerçekleşecek seçimlere kadar ekonomide iyileşme beklemediğini belirten Rota, “Tüm bu sorunların çözüm yolu, bu iktidardan sona çağdaş, akılcı ekonomi yönetiminden ve daha da önemlisi Türkiye’deki demokrasiyi evrensel demokrasiye dönüştürebilecek, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ni baştan aşağı değiştirerek güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönecek ve herkesin insan hakkını ve demokrasiyi geri getirecek bir sistemin oluşturulmasında yatıyor” dedi.
MA / İdris Sayılğan