ANKARA - Hükümetin açıkladığı son OVP değil önümüzdeki 3 yılı, 3 ay sonrasını bile öngöremediğinin eleştirisinde bulunan İktisatçı Prof. Dr. Aziz Konukman, AKP’nin “saldım çayıra mevlam kayıra” ekonomi anlayışına sahip olduğunu söyledi
Türkiye'nin ekonomisinin önümüzdeki 3 yıllık yol haritası niteliği taşıyan Orta Vadeli Program (OVP), 5 Eylül’de Resmi Gazete’de yayımlandı. Hazine ve Maliye Bakanlığı ile Strateji ve Bütçe Başkanlığınca hazırlanan 2022-2024 dönemini kapsayacak Orta Vadeli Program’a göre; ülke ekonomisinin 2021'de yüzde 9, 2022'de yüzde 5, 2023 ve 2024'te yüzde 5.5 büyümesi öngörülüyor.
Enflasyonun ise bu yıl yüzde 16,2 olacağı tahmin edilirken, enflasyon hedefi gelecek yıl için yüzde 9,8, 2023 için yüzde 8, 2024 için yüzde 7,6 olarak belirlendi.
Bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranının da 2022'de yüzde 3,5, program dönemi sonunda ise yüzde 2,9 olarak gerçekleşeceği öngörüldü.
Bütçe konusunda sayılı uzmanlardan biri olan iktisatçı Prof. Dr. Aziz Konukman, açıklanan OVP’yi bütçe hakkı üzerinden Mezopotamya Ajansı’na (MA) değerlendirdi.
5018 SAYILI KANUN
Öncelikle bir yıl gecikmeyle 2006’da yürürlüğe giren ve bütçeye temel olan belgelerle ilgili düzenlemeleri içeren 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ve yapılan diğer değişikliklerin üzerinde durdu.
OVP ile Orta Vadeli Mali Plan (OVMP) gibi bütçeye dair temel belgelerin 5018 sayılı yasanın öngördüğü tarihlerde yayımlanmadığını hatırlatmasında bulunan Konukman, “Buna dair hemen her yıl eleştirilerde bulunuyorduk. Yasa bir yıl gecikmeyle yürürlüğe girdiği 2006’dan bu güne takvime hiç uyulmadı. Hatta 2011’de takvime uyulmaması üzerine muhalefetin de katkısıyla 5018 sayılı yasada takvim yeniden düzenlendi. Ama takvim düzenlenirken bütçeye temel olan belgelerin açıklanması arasındaki süre kısaltıldı. Bu da bütçe hakkı açısından çok zedeleyici bir gelişmeydi” dedi.
İLK DEFA ÖNGÖRÜLEN TARİHTE YAYIMLANDI
Yasada yapılan değişikliğe rağmen bu yıla gelinceye kadar buna hiç uyulmadığını ifade eden Konukman, eleştiriler sonucunda OVP’nin ilk defa yasasının öngördüğü tarihte yayımlandığını belirtti. Konukman, “5018 sayılı yasanın ilgili maddesi, OVP’nin ‘Eylül’ün ilk haftasının sonuna kadar yayımlanır’ diyor. Geçen yılki OVP, 29 Eylül’de öncekilerin önemli bir kısmı ise Ekim ayında yayımladı. Bu kez öngörülen tarihte yani 5 Eylül’de açıklanmasında mücadelemizin de belli ki katkısı olmuştur. Siyasal iktidar eğer eleştirilmezse bildiklerini yapıyor, bu deneyimlerle açık” dedi.
Konukman, bir diğer olumlu gelişmenin ise, eski Maliye Bakanı olan damat Berat Albayrak gittikten sonra Cumhurbaşkanı’ndan da bunun kabul gördüğünü gösteren son 3 yıldır iki isimli hale getirilen ve Yeni Ekonomi Programı (YEP) denilen OVP’nin resmi adına geri dönülmesi olduğunu belirtti.
‘OVMP’Yİ TASFİYE ETTİLER’
Prof. Dr. Konukman, Mayıs ayında 7319 sayılı torba yasanın 8’inci maddesiyle Orta Vadeli Mali Plan (OVMP) ibaresinin 5018 sayılı kanundan çıkarılmasına da değindi. Konukman, “OVMP, ‘sadeleştirme’ gerekçesiyle OVP adıyla birleştirildi. Yani OVMP’nin öngördüğü tabloları OVP’nin içine yedirerek tasfiye ettiler. 5018’de yapılan bu düzenlemenin bütçe hakkına müdahale olduğunu ve önemli bir gedik açacağını söyleyerek itiraz etmiştim. Aynı itirazı yeni OVP ile ilgili yazdığı son yazısında Oğuz Oyan da dile getirdi” ifadelerini kulandı.
‘MÜZAKERE SÜRESİ SIFIRLANDA’
OVMP’nin tasfiyesiyle birlikte iki belge arasında olması gereken sürenin sıfırlandığını vurgulayan Konukman, “Oysa ki 5018 sayılı yasa yürürlüğe girdiğinde uzun bir süre bu iki belgenin yayımlanma tarihleri arasında neredeyse bir aylık süre vardı. Önce OVP, sonra OVMP yayımlanırdı. Çünkü OVP önümüzdeki 3 yılın makro büyüklüklerini veriyor, politikalarını özetliyor ve bir yol haritası çizerken; OVMP önümüzdeki 3 yılın bütçe gelir ve giderlerini, bütçe açığının nasıl finanse edileceğini, kamu idarelerinin ödenek tavanlarını gösteren bir belgeydi. Buradaki amaç OVP’de belirlenen makro hedefler dikkate alınarak 3 yıllık bütçe hedeflerinin belirlenmesiydi. Zaten bunun ipucunu 2011’de yapılan takvim değişikliğiyle bu iki belge arasında olan bir aylık sürenin neredeyse bir haftaya indirilmesiyle görmüştük. OVP’nin yayımlanma tarihi Mayıs sonundan Eylül’ün ilk haftası sonuna, OVMP’nin ise Haziran sonundan Eylül 15’ine çekilmişti. Böylece 2011 yılıyla birlikte bu iki belgenin yayımlanma tarihleri arasındaki süre kısaltılarak ikinci belgenin kamuoyunda tartışılmasının süresi kısaltılmış oldu. Şimdi ise Mayıs ayında çıkarılan torba yasa ile OVMP tasfiye edilerek bu süre sıfırlandı” diye konuştu.
Bu sürenin sıfırlanmasının beraberinde müzakere sürecinin yok edilmesini getirdiğini söyleyen Konukman, bu durumun bütçe hakkının çok zedelenmesi anlamına geldiğini, müzakere sürecinin yok edilmesin ise OVP metninin bütçe hakkı açısından kalitesinin ciddi bir şekilde gerilemesi anlamına geldiğinin altını çizdi.
TEDBİRLER 33’TEN 23’E İNDİ
Yine eski OVMP metninde bütçe gider ve gelirlerine ilişkin 33 politika tedbirinin yer aldığını ifade eden Konukman, OVMP’nin yedirilmiş olduğu bugünkü OVP’de ise bu politika tedbirlerinin 23’e indiğini kaydetti.
Çok önemli olabilecek tedbirlere yer verilmediği için kamuoyunun bunları bilmediğini söyleyerek, “Bütçe hakkı açısından bu kabul edilebilir değil” diyen Konukman, şunları ekledi: “Bütçe hakkı açısından kabul edilemez bir diğer durum ise eski OVMP’lerde yer alan ödenek tavanlarının belirlenmesine ilişkin alt bölümün bu yeni OVP’de olmayışıdır. Yeni metne taşınmayan bu alt bölümde ‘Kalkınma Planı, idarelerin strateji planları ve Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı dikkate alınarak kurumların ödenek tavanları belirlendi’ denilirdi. Yeni OVP’de eski OVMP’de olduğu gibi kamu idarelerin ödenek tavanları çarşaf çarşaf tablolar halinde verilirken bu tavanların nasıl belirlendiğine ilişkin en ufak bir açıklama yok. Gerçi eskiden her ne kadar Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı açıklanmamış olsa bile onun dikkate alındığı söyleniyordu. Şimdi o da yok artık.”
‘SALGIN YOKMUŞ GİBİ ÖNGÖRÜ YAPILIYOR’
Prof. Konuknan, OVP’de 2022 için salgına dair hiçbir tedbirin öngörülmediğine de dikkat çekti. Bu nedenle salgının ekonomik ve sosyal hayat üzerindeki olumsuz etkilerini sınırlandırmak amacıyla 2022 yılı için ne kadar kaynak ayrılacağıyla ilgili bir tahmin verilmediğini vurgulayan Konukman, “Bu şu anlama geliyor; 2022 yılında salgının tümüyle sona erdirildiği varsayılıyor. OVP’de salgın yokmuş gibi öngörü yapılıyor. Bu durum iktidarın sınıfsal karakterini de net bir şekilde ele veriyor. Salgının mağduru olan geniş halk yığınları böylece yok sayılmış oluyor” dedi.
SALGINA DAİR KAYNAK TAHSİSİ
OVP’nin kamu maliyesi bölümünde salgının ekonomik ve sosyal hayattaki etkilerini sınırlandırmak amacıyla 3 yolla kaynak tahsisinin yapıldığını dile getiren Konukman, bunları şöyle açıkladı: “Bunlardan ilki; merkezi bütçeden sağlanan destekler. İkincisi, İşsizlik Sigortası Fonu ve Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu. Üçüncüsü ise vergi, sosyal güvenlik primleri ve kredilerde erteleme, uygun koşullu kredi olanaklarıyla sağlanan kaynaklar. 2020 ve 2021 yıllarından bu üç kaynaktan yapılan kaynak tahsisleri rakamsal olarak verilmiş bu metinde. Fakat öngörülen rakamların ne düzeyde olduğu belirtilmemiş. Dolayısıyla öngörülerin üzerinde mi, yoksa altında mı bir gerçekleşme olduğu tespit edilemiyor. Bu nedenle salgına karşı önlemlerin performansı ölçülemiyor. Oysa hemen hemen tüm ülkelerde salgına ne kadar kaynak öngörüldü gerçekleşme ne oldu tartışmaları yapılıyor ama Türkiye’de bu tartışmayı yapacak bir veri bazı yok. OVP bu konuda bir bilgi sunmuyor bize. Bunun nedeniyse 2021 yılı bütçe görüşmelerinde bu tür bir tartışmanın yapılmamış olması. Bu tartışma yapılmadığı için bütçe ve bütçe dışı yollardan hangi kaynakların öngörüldüğü bilinemiyor. Bu da bütçe hakkının ciddi anlamda zedelenmesi anlamına geliyor.”
‘DİKKAT EDİLECEK BELGE ORTADA YOK’
Yine OVP’nin ardından önceki yıllardan farklı olarak bütçeye temel olan bütçe çağrısı ve rehberinin takvime uygun bir şekilde yayımlandığını dile getiren Konukman, yayımlanan rehberde ‘kamu idareler bütçe tekliflerini hazırlarken şu belgeleri dikkate alır’ denildiğini, o belgeler arasında Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programına da yer verildiğini kaydetti.
Fakat programın yine ortada olmadığını söyleyen Konukman, bu konuda şunları ifade etti: “Kamu idarelerinin bütçelerini hazırlarken dikkate alınması istenilen Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı henüz yayımlanmamış. Bu sorun, bu yıl da devam ediyor. Kurumlar, ödenek tekliflerini 30 Eylül’e kadar bildirecekler. Bu arada Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programı yayımlanmazsa ne olacak? Bu program kritik bir öneme sahip; hem kurumların ödenek tavanlarının belirlenmesinde hem de ödenek tekliflerinin hazırlanmasında dikkate alınması gereken bir belge. Belge olmadan geçmişte bütçeler hazırlandı, anlaşılıyor sorun bu yıl da devam ediyor. Geçen yılın sonuna doğru yapılan torba yasa değişikliğiyle bütçe hazırlanırken dikkate alınacak belgelere 5018’de tanımı yapılmadan yeni bir belge eklendi; Cumhurbaşkanlığı Programı. Ama yayımlanan bütçe rehberinde dikkate alınacak belgeler arasında her nedense bu belgeye yer verilmiyor. Bu da ciddiyetsizliğin önemli bir yansıması” şeklinde konuştu.
‘BÜTÇE HAKKININ DARALTILMASI DEVAM ETTİRİLİYOR’
Konukman, OVP’nin Kamu Maliyesi bölümündeki politika tedbirlerinin 5’incisini oluşturan “Özel hesap uygulamaları hizmetin niteliği gereği acil ve zorunlu olanlarla sınırlandırılması, bu kriterleri karşılamayan uygulamaların kademeli olarak kaldırılması, döner sermayeli işletmelerin aşamalı şekilde merkezi yönetim bütçesine dahil edilerek bütçe hakkının genişletilmesi sağlanacaktır” ifadelerinin üzerinde özellikle durdu.
Bu ifadelerin müthiş bir “itiraf” olduğunu söyleyen Konukman, bu itirafla ‘Ben bütçe hakkını zedeleyici iki düzenleme yapıyorum, şuan onu fark etmiş durumdayım, tedbir alacağım’ denildiğini, ancak ortada ciddi anlamda bir tedbir olmadığını gördüklerini altını çizdi. Konukman, bu duruma dair “İtiraf edilen bu iki düzenlemeden ilki, bir tür paralel bütçe uygulaması olan özel hesap uygulamaları. Diğeri ise döner sermaye işletmeleri. Bu ilk düzenleme bazı bakanlıklara bütçe kanunuyla kendilerine tahsis edilen ödeneğin üstünde harcama olanağını tanıyor. O nedenle bu uygulama paralel bütçe diye adlandırılıyor. Bu tedbirle, bütçe hakkını 5018’e aykırı bir şekilde zedeleyen bu iki uygulama OVP metnine taşınarak bir şekilde meşrulaştırılmış oluyor. Oysa yapılması gereken ilk uygulamayı tümüyle tasfiye etmek, döner sermaye uygulamasını merkezi yönetim bütçesi kapsamına almak. Oysa burada bu yapılmıyor bütçe hakkının darıltılmasıyla ilgili mevcut uygulama devam ettiriliyor” değerlendirmelerinde bulundu.
‘3 AY SONRASINI DAHİ ÖNGÖREMİYOR’
Prof. Konukman, son OVP’nin niceliksel değerlendirmelerine ilişkin ise şunları söyledi: “Açıklanan son OVP bırakınız gelecek 3 yılı, yayımlandığı yılın 3 ay sonrasını dahi öngöremiyor. Çünkü bu olumsuzluğun temelinde AKP’nin plansız ekonomi anlayışı var. Yani AKP, ‘saldım çayıra mevlam kayıra’ ekonomi anlayışına sahip. Plana vurgu yapıyor çünkü hem Anayasa hem de 5018 sayılı yasa planı zorunlu kılıyor. Plan kavram olarak geçiyor ama pratiğe uymuyor. OVP’nin bir plan, program metni olabilmesi için yıllara ait makro göstergelerdeki öngörüler ve gerçekleşmelerle yüzleşmesi gerekir. Ancak görüyoruz ki hem geçmiş OVP’lerde hem de bu OVP’de böyle bir yüzleşme yapılmıyor. Zaten o nedenledir ki OVP’lerde yer alan ek tablolarda yıllar itibariyle öngörüler-gerçekleşmeler verilmiyor. Örneğin, son OVP’de 2020 ve 2021 yılı için gerçekleşme ve gerçekleşme tahminleri verilirken öngörüler yer almıyor. Dolayısıyla bu tür bir OVP formatı yüzleşmeye olanak tanımıyor. Yani OVP’nin eski OVP’lerle bağlantısı kurulamıyor. Büyüme oranı göstergesinde somutlarsak son OVP’nin tablo 1. 1’inde (temel ekonomik büyüklüklerin yer aldığı tablo) 2020 yılı için büyüme oranın gerçekleşme tahmini veriliyor ama öngörülen büyüme oranı yer almıyor. Dolayısıyla ortaya çıkan sapma (öngörülen oran yüzde 5,8 iken gerçekleşme tahmini 9) OVP metninde analiz dışında bırakılıyor.”
Şayet öngörü gerçekleşme yüzleşmesine olanak veren bir tablo hazırlanmış olsaydı, evdeki hesabın çarşıya niye uymadığının tartışılabileceğini dile getiren Konukman, benzer şekilde diğer makro ekonomik büyüklüklerin de analiz dışı tutulduğunu belirtti. Konukman, “Bu yüzleşme ve hesaplaşma yapılmadığında bir sonraki dönemin öngörülerinin bir anlamı yok. Bununla hesaplaşılmaz, bu yüzleşme yapılmazsa bir sonraki dönemin öngörülerini tartışmanın bir anlamı kalmıyor” diye konuştu.
MA / Zemo Ağgöz