DİYARBAKIR - Ekonomik krizde Kürt sorununa "güvenlikçi" yaklaşımın ciddi bir etkisi olduğunu dile getiren ekonomist Ramazan Tunç, bu politikanın maliyetinin 600 milyar dolar olduğunu söyledi.
Kürt sorununda 2015’ten itibaren iktidarın yönünü Cumhuriyetin kuruluş ideolojisinin mimarlığını yaptığı silahla bastırma yöntemine dönmeye başlamasına paralel olarak Türkiye’nin içine girdiği ekonomik daralma, yapısal bir kriz yolunda ilerliyor. Türkiye’de siyasi erkin, 7 Haziran 2015 seçimlerinde aldığı yenilgiyle güvenlikçi politikalara dönerek, öngörülmez bir yönetim sürecine girmesiyle başlayan ekonomideki küçülme, para, üretim, faiz-döviz dengesinin sağlanması, finans yönetimi politikalarındaki “kuralsızlık” eğilimi, Türk ekonomisinin kırılgan yapısı derin bir ekonomik krize evirmiş durumda.
Ekonomik kriz söylemi, muhalefetin siyasi söyleminin merkezini otururken hükümet, bir kriz olduğunu reddediyor. Uluslararası ekonomi kuruluşları Türk ekonomisinin yapısal bir krizle karşı karşıya olduğu tespitini yaparken, ekonomist Ramazan Tunç, “Ekonomik verilere baktığımız zaman Türkiye’nin şu an çok ciddi bir çoklu kriz mekanizmasının içinden geçtiğini çok rahatlıkla söyleyebiliriz” dedi.
'BASKIYA RAĞMEN DÜŞÜRÜLEMİYOR'
Türkiye’nin cari açığının 23 milyar dolara vardığını, işsizlik oranın yüzde 12-13’e, gençlerde işsizlik oranın yüzde 33’e, tüketici enflasyonun yüzde 19.60’a, üretici enflasyonun yüzde 40 yükseldiğini hatırlatan Tunç, “Bütün engellemelere, bütün müdahalelere rağmen bunu düşüremiyorlar. Haliyle ekonomik açıdan baktığımız zaman çok ciddi çoklu mekanizmaya dayalı bir krizden söz etmek mümkün ve açıktır” ifadelerini kullandı.
Yaşanan krizin kaynağının, rejim krizi, yönetememe krizi olduğu tespitini yapan Tunç, hükümetin Avrupa Birliği (AB) müktesebatına uyum sağlama stratejisi çerçevesinde, 2005 ile 2011 yılları arası, hükümetin nispeten mali kurallara bağlı olarak Avrupa Merkez Bankası eksenli mali politikalar uygulaması nedeniyle Türk ekonomisinin bu dönemde istikrarlı bir şekilde büyüdüğünü vurguladı. 2011 yılında Türk ekonomisindeki dalgalanmayla hükümetin, “tek adam yönetimiyle ekonominin daha hızlı büyüyeceği” düşüncesine kapıldığını ve bu konuda yanıldığını belirten Tunç, yaşanan krizin, gücün tek merkezde toplanmasının getirdiği sonuç olduğunu söyledi.
5 YILDA 600 MİLYAR DOLAR
Krizin en önemli ayaklarından birinin, Kürt sorununun siyasi bir zemin üzerinde değil askeri yöntemle çözülmeye çalışılması olduğunun altını çizen Tunç, “Kürt sorununa güvenlikçi ve askeri yöntemlerle müdahale, 2015’ten günümüze Türkiye’nin ekonomisine yaklaşık 600 milyar dolarlık bir yük bindirdi. Gayri safi milli hasılasının 960 milyar dolardan, 700 milyar dolar civarına gerilmesine sebep oldu” diye konuştu.
'G-20’YE KATILMA VASFINI YİTİRDİ'
Türk ekonomisinin gerilemesinin Uluslararası Para Fonu’na (IMF) yansıdığını altını çizen Tunç, IMF’nin Ekim ayı verilerine göre, Türk ekonomisinin dünyadaki ilk 20 büyük ekonomisi sıralamasında 21’inci sıraya gerilediğini belirterek, “IMF’nin dünya ekonomik görünümü raporuna göre, dünyanın 21’inci ekonomisi olarak artık bundan sonra G-20 toplantılarına katılma vasfını yitirmiş oldu” dedi.
'İSTİKRARLI ÇÖKÜŞ SÜRECİNE GİRDİLER'
Hükümetin artık anlatacak bir başarı hikayesinin olmaması nedeniyle ekonomik krizin geri dönülmez bir şekilde derinleşebileceği öngörüsünde bulunan Tunç, hükümetin geçmişte oy isterken istikrarın devam etmesi söylemini kullandığını hatırlatarak, şöyle konuştu: “Ama şu anda kurdukları mekanizma istikrarlı bir çöküş sürecidir. Bu mekanizmayla devam ettikleri sürece giderek hızlanan, giderek ivme kazanan bir istikrarlı çöküş sürecini öngörmek mümkündür. Mevcut ekonomi elitleri bile mırın kırın etmeye başladı. Çünkü mevcut hükümetin otokratik rejiminde ittifak kurduğu kesimlerden bir tanesi de ekonomik refahının bağlantılı olduğu elit kesimlerdir. Özetlersek, birincisi, yapısal reform ihtiyacı giderek artıyor. İkincisi, Kürt sorununun demokratik siyaset yoluyla çözülmesi ekonomiyi de rahatlatacak. Üçüncüsü, mevcut hükümetin üzerinde kurulduğu sistem, Türkiye’nin yapısal sorunlarına katkı sunmadı. Eğer devam etmek istiyorsa yeni bir toplumsal mutabakat için kolları sıvaması gerekiyor. Yoksa bu ekonomik çöküşle birlikte sosyal çalkantıya evirilebilecek bir sürece girer.”
BÜYÜME SÜRSEYDİ
Haziran 2015 seçimlerinden sonra Türkiye’nin güvenlikçi politikalar ve tek adam rejimine geçmemesi durumunda istikrarlı bir şekilde yüzde 10 büyümesini sürdürebileceğini varsaymanın mümkün olduğunu dile getiren Tunç, şunları söyledi: “Gayri safi milli hasılanın yüzde 10 büyüdüğünü farz ettiğimiz zaman, 5 yılda Türkiye’nin gayri safi milli hasılasının 1.3 trilyon dolar civarında olması gerekirdi. Peki, şu an ne kadar, 720 milyar dolar. 600 milyar dolarlık bir kayıptan bahsetmek mümkün. Bir de bunun enflasyon etkisi var. Paranın değerinin aşılması etkisinden de bahsedecek olursak, insanların satın alma gücü düştü. Bir, kişi başı gayri safi milli hasıla düştü. İki, bir de insanların satın alma gücü düştü. Bu alanda da yaratılan ekonomik tahribatın boyutu da 100 milyar doları buluyor.”
‘DOLAR 10 TL’YE YÜKSELECEK’
Doların 10 TL’ye kadar yükseleceği öngörüsünde bulunan Tunç, TL’nin döviz karşısında değer kaybetmesinin Türk hükümetinin bilinçli bir politik tercihi olduğunu yorumunda bulunarak, şöyle devam etti: “Çünkü hükümet bunu hesaplıyor. TL’nin değeri düşük olursa ben daha fazla ihracat yaparım, cari açığımı kapatırım. Ama sen katma değeri daha ucuza satmış olursun. Bu senin büyümeni de olumsuz etkiler. Bu, hükümetin politikasıdır. Direkt cari açığı kapatmaya yönelik uygulanan bir politikadır. Ama ters etki yaratıyor. Üretici fiyat endeksi yüzde 40’lar civarındayken ürünü daha ucuz olsun diye ihracatı artırayım cari açığı kapatayım yaklaşımıyla üretimin belini kırarsın” şeklinde konuştu.