İSTANBUL - Ekonomik krizin ötesinde demokrasi krizi olduğunu belirten ekonomist Özgür Müftüoğlu, “Demokrasi gelmediği müddetçe ekonomiyi düzeltemeyiz” dedi.
Ekonomik kriz, enflasyon, işsizlik ve döviz yükselişiyle her geçen gün daha da derinleşiyor. Dolar, 10.06 TL ile başladığı haftayı, 11,23 TL olarak kapattı. Dolardaki artışa müdahale eden Merkez Bankası (MB) Para Politikası Kurulu (PPK), gerekçe olarak gördüğü faizi yüzde 16’dan yüzde 15’e indirdi. Kurdaki dalgalanma ve Merkez Bankası'nın faiz indirimi hamlesini değerlendiren ekonomist Özgür Müftüoğlu, bu gidişattan çıkışın "demokrasi" olduğunu söyledi.
AKP KRİZİ ÇÖZEMİYOR
Türkiye’nin çok uzun bir süredir yapısal bir kriz içinde olduğunu vurgulayan Müftüoğlu, yapısal krizin yanı sıra iktidarın krizi yönetemediğini ifade etti. Müftüoğlu, “AKP’nin iktidara geldiğinde de 2001 krizi vardı. AKP bunu sürdürülebilir hale getirmeye çalıştı. 19 yıldır da bu süreç bugüne kadar geldi. AKP iktidarda olduğu sürece Türkiye krizden çıkamadı. Sadece kriz sürdürülebilir hale gelmişti. 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinden sonra iktidarın bekası da tehlikeye girdi. Bu süreçten sonra gerilim ortamı oluşturuldu. Çözüm süreci sonlandırıldı, OHAL gerçekleşti. OHAL sonrasında da tek adam rejimi kurularak bütün yetkililerin sarayda toplandığı bir düzene geçildi” hatırlatmasında bulundu.
EKONOMİDE BELİRSİZLİK
Ekonomisinde belirsizlik ve öngörüsüzlüğün olduğunu dile getiren Müftüoğlu, bu belirsizliğin her açıdan ekonomik külfetin artmasına neden olduğunu belirtti. Müftüoğlu, “Ekonominiz değersizse oraya yatırım yapılmaz, kredi verilmez ya da çok yüksek fiyatlardan verilir. Bugün de böyle oluyor. Ya da ne yaparsınız krizde varlığınızı sürdürebilmek için elinizde ne varsa satıp savarsınız, AKP hükümeti de öncelikle böyle yaptı. Bunlar da elinde kalmayınca Türkiye’yi doğanın sermayeye peşkeş çekildiği bir yere dönüştürdü” diye konuştu.
MALİYET EMEKÇİYE
TL’nin uzun bir süredir dünyada en hızlı değer kaybeden para birimine dönüştüğüne dikkati çeken Müftüoğlu, “Bu da bugüne kadar borçla yönettiğiniz ülkede borç faizlerinin artmasına neden oluyor. Bir diğer taraftan ise 80’lerden bu yana tarım tasfiye ediliyor. Çok temel gıda ürünlerini bile Türkiye ithal etmek zorunda kalıyor. Dövizdeki bütün yükseliş bunların fiyatlarını arttırıyor ve bu artış devam edecektir. Sonuç olarak Türkiye’de çok ciddi bir gıda krizi oluşacak, yoksulluk daha da derinleşecek. Bütün bu süreçlerde maliyet emekçi kesimlerin, köylülerin, küçük esnafın sırtına bindirilecek” diye belirtti.
İKTİDARIN POLİTİKASI BORÇLANDIRMAK
Merkez Bankası’nın faiz indirimi hamlesini değerlendiren Müftüoflu, şöyle devam etti: “Bu bir şey getirmez. Tam tersine en az yüzde 50 enflasyon olan bir ortamdaysanız, faizleri düşürdüğünüzde ne olur? Maliyet çok daha yüksek olacak ve insanlar borçlanacaklar. Burada izlenen politika belki de bu, borçlandırarak talebi arttırmaya çalışıyorlar. Ekonomisi ihracata dayalı olan Türkiye, orada da rekabet edemediği için iç piyasaya dönmeye başladı. Onun dışında konut ekonomide önemli hale geldi. Bunların satılabilmesi lazım, insanlarda para yok. AKP’nin politikası borçlandırmak oluyor. Bunu yıllardır böyle uyguluyor. Ucuz krediler vererek bunların satışını arttırmaya çalışıyor. Hükümet bir tarafı düzelteyim derken, öbür taraftan çok daha büyük bir soruna neden oluyor. Bugün karşı karşıya kaldığımız durum büyük ölçüde budur.”
TOPLUM İKTİDARA GÜVENMİYOR
Merkez Bankası’nın kararını 5 dakika geç açıklaması için somut bir şey denemeyeceğini sözlerine ekleyen Müftüoğlu, şunları söyledi: “Fakat böyle bir şeyin bile insanlarda şüphe yaratması bu hükümetin meşruiyetinin ne kadarda sorgulanması gerektiğini, toplumun güvenmediğini gösteriyor. Aralık ayında tekrar bir 100 puan düşürüleceği söyleniyor. Yapılır mı? Yapılır. Ama sonuçlarına baktığımızda yine Türkiye halklarının çok daha yoksullaşmasına neden olur. Daha yoksul, belirsizliğin daha da derinleştiği bir ülke haline gelir. Bir tek adam rejimindeyiz. Birisi, ‘yoksullaşıyoruz’ dediği zaman bile devletin bütün baskı aygıtları üstüne yürüyor. Demokrasinin olmadığı bir hale geldi.”
DEMOKRASİ KRİZİ VAR
“Rasyonel bir yönetim, her türlü yapısal soruna rağmen durumu idare etmeye çalışır. Ortak akıl budur ama bugün biz iktidarın böyle bir şey yapmadığını görüyoruz” diyen Müftüoğlu, sözlerini şu ifadelerle sürdürdü: “Asgari demokrasi koşullarında bile toplumun ikna edilmesi lazım. Şimdi ise bu durumdan söz edemiyoruz. Maliye Bakanı bile bu politikaları savunamıyor. Herkes gözünü saraya dikmiş orada bir kişi ne diyorsa onu yapıyorlar. 83 milyon insana karşı bir avuç kişinin çıkarını düşünen bir yapı var. Ekonomi dediğimiz şeyi demokrasiden ayıramayız. Türkiye’de çok ciddi bir ekonomik problemin ötesinde bir demokrasi problemi, krizi var. Hukukun olmaması temel meselelerin başında geliyor. Türkiye’de asgari ölçekte bir demokrasinin gerekleri tesis edilmediği müddetçe ekonomide de hiçbir düzelme olmayacaktır.”
BİRLİKTE MÜCADELE EDİLMELİ
Muhalefet ve demokratik kitle örgütlerinin önceliğinin demokrasi için mücadele etmek olduğunu anımsatan Müftüoğlu, değerlendirmelerini şöyle tamamladı: “Demokrasi gelmediği müddetçe biz ne yaparsak yapalım sonuçta ekonomiyi düzeltemeyiz. Toplumsal yapılardaki dengesizlikleri engelleyemeyiz. Ekoloji mücadelesi yürütenler, emek mücadelesi veren işçiler, erkek şiddetine karşı sokağa çıkan kadınlar gibi toplumsal güçlerin güçlerini birleştirmeleri gerekiyor. Mesele sadece ekonomik değil. Hepsi birbiriyle bağlantılı meselelerdir. Türkiye’de çeşitli alanlarda demokrasi mücadelesi yürütenlerin birlikte hareket etmesi, mücadeleyi ortaklaştırmaları gerekir.”
MA/ Kadir Güney