İSTANBUL - İktisatçı İzzettin Önder, döviz kurlarındaki dalgalanmaların ekonomik çöküş ve devlet sermayesinin el değiştirmesi gibi sonuçlar doğurabileceğine işaret ederek, "Siyasi kafa değişmeli" dedi.
AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın erken seçim ve faiz indirimlerine dair açıklamalarının ardından TL, diğer para birimleri karşısında hızla değer kaybetmeye başladı. Geçen haftayı 11,21 kuruş seviyesinde kapatan dolar, dün 13 TL'nin üzerine kadar çıktı. Döviz kurlarındaki artış zamları da beraberinde getirdi. Yakıttan yiyeceğe neredeyse tüm ürünlere zam geldi. İktisatçı İzzettin Önder, döviz kurlarındaki dalgalanmanın nedenleri ve neler yapılması gerektiğine dair değerlendirmelerde bulundu.
OLASI SONUÇLAR
Yaşanan dalgalanmanın ekonomideki yanlış politikalardan kaynaklandığını söyleyen Önder, kapitalist ekonomide piyasaların böyle tepkiler verebileceğini belirtti. Önder, dalgalanmanın 3 sonuç doğuracağına işaret ederek, "Ülke içinde yoksullaşma ve ekonomik bölünme artar. Bir grup çok daha zengin olurken bir grup daha da aşağıya itiliyor. İkincisi aşırı enflasyon bazı iş insanlarının bir yere kadar hoşuna gidiyor. Ama bir yerden sonra artan enflasyon sermayeyi de yemeye başlar. En son piyasaları alt üst eder. Sonuncusu ise ya şirketler el değiştirir ya da tamamen yok olur. Bu ülkenin ekonomik işgaline yol açabilir. Bugün Varlık Fonu ya da Ziraat Bankası gibi devlet bankaları ve kuruluşlar değersizleştiğinde ya da borçları ödenemediğinde bunlara el konulabilir” diye konuştu.
İhracatta da bir tıkanma yaşanabileceği uyarısında bulunan Önder, “Döviz yükseldiği için gerekiyorsa ithalat yapılmaz. Fakat dışarıdan sanayi geliyorsa, yaşanan bu dalgalanma bunu da durdurur. Hatta ihraç edilen ürünlerin hammaddeleri de ithal edilemez. Bu da ihracatı engeller. Yani ekonomik çöküş, gelir dağılımında adaletsizlik, ihracat yapamama hatta uzun vadede sermayenin el değiştirmesi yaşanabilir” diye belirtti.
İŞSİZLİK VE YOKSULLUK ARTACAK
Faiz indirimlerinin tedbir alınarak yapılabileceğine dikkati çeken Önder, Türkiye’de kötü gidişata rağmen inatla sürdürülen bir politika olduğunu dile getirdi. “Yatırımcıyı kızdırmayacak faiz indirimini ekonomiyi rahatlatabilir” diyen Önder, şunları söyledi: "Ama bu durum ekonominin kanamasına da yol açar. Faiz indirimi, belki 10 senelik bir program çıkararak alınabilir. Ama devlette bir önlem alarak yoksulların ezilmesini, bazılarının da aşırı zenginleşmesini engellemeli. Kimin dövizle parası varsa ya da faiz alıyorsa zenginleşti. Günlük geçimini yapan sabit gelirliler fakirleşti. Devlet, ‘Ben kararı aldım kim ne yaparsa yapsın. Başınızın çaresine bakın’ diyemez. ‘O zaman neden devlet var’ derler. Eğer toplumsal kalkınma olacaksa ya da para kazanalım amaçları varsa makul kararlar alalım. Alınan kararların maliyeti de hepimize hakça dağıtılsın" diye konuştu. Yaşanan krizin en büyük etkisinin işsizlik olacağını kaydeden Önder, “İşsizlik, yoksulluk artacak. Hükümet hala ‘asgari ücret zammı yüzde 5 mi 7 mi olsun’ diyor. Zaten gıdaya yapılan zamlar, ücrete yapılacak olanı eritmiş oldu. Böyle giderse ekonomi duraklamaya gidecek. Alınan hiçbir önlem bilimsel değil” diye aktardı.
TAAHHÜTLERİN SONUCU
Önder, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Milletimizi bu ekonomik kurtuluş savaşından da zaferle çıkaracağız" ifadelerine değinerek, "Kurtuluş bu yanlış politikalarda değil" dedi. Önder, “20 senedir iktidardalar. 20 senede Özal’dan beri gelen cari açıkla çalışma politikasını sürdürdüler. Hatta kendileri yol, köprü, hastane yaparken taahhüt yapmadılar mı? Kütahya'da yapılan Zafer Havalimanı için verilen taahhüt yüzde 96 gerçekleşmemiş. Artık bu şaşma değil bir kasıt. Neden kasıt diyorum. Bu projeleri yaparken ‘Gel yap, 10 sene işlet sonra para kazanırsın’ diyorlar. Bu tür yatırımların maliyetleri bazen 50 senede de çıkmayabilir. Bunun için bu tür yatırımları normalde devlet yapar. Bu işletmelere bu kadar taahhüt vermek doğru değil” diye belirtti.
TOPYEKUN SAVAŞ
Önder, “Savaş topyekun yapılır. Savaşta ‘zenginlerin çocukları geri dursun, fakirler bayrak assın’ denilemez” diye belirtti. Önder, bu tarz yapılan bir savaşın isyan çıkaracağına işaret ederek, “Halk bu kadar rahatsız edilirken onların derdine çare bulmak yerine hala ‘faiz indireceğiz’ denirse o zaman ülkeye, bayrağa aidiyet duygusu zayıflar. Aidiyet duygusu zayıfladığı zaman ülke dağılır. Bunun sosyolojik yansımaları da olur. Cinayetler artar. İnsanlarda psikolojik hastalıklar başlar. Zaten anti deprasan kullanımı artmış” ifadelerini kullandı.
'SİYASİ KAFA DEĞİŞMELİ'
Yaşanan ekonomik krizden geriye dönüş için "siyasi kafanın değişmesi" gerektiğini vurgulayan Önder, ülkeyi yöneten siyasi kadroların zihniyetlerini değiştireceklerine inanmadığını aktardı. Demokrasiyle ekonomi arasında diyalektik bir bağ olduğunu dile getiren Önder, şöyle devam etti: “Bir kere Merkez Bankası’na bu kadar müdahale edilemez. Merkez Bankası kendi başkanını seçmeli ve görevlerini emirle yapmamalıdır. Sonra siyasi baskı kalksın. İnsanlar ‘işsizlik artıyor’ diyebilsin ki bunlara önlem alınsın. Yine parlamenter sistem önemlidir. Tek adam ya da tek kadro sistemi ne iç ne de dış yatırımcıya güven vermez. Bu haliyle Türkiye ekonomisi çığırından çıkmıştır. Dolayısıyla siyasetin kendine çeki düzen vermesi lazım. Bu kadro bunu yapamaz. Burada da görev halka düşüyor."
MA / Tolga Güney