ANKARA - Rusya’nın Ukrayna’ya askeri hareketinin Türkiye’de cari açığı, enflasyonu ve döviz kurunu yükselteceğini belirten ekonomi-politikçi Mustafa Durmuş, “2022 yılı Türkiye için çok zor bir yıl olacak” dedi.
Ukrayna’da ABD/NATO ve Rusya arasında yaşanan hegemonya savaşı, halkları açlık ve yoksulluğa itiyor. Savaş aynı zamanda bölgesel ve küresel ekonomiyi de çok yakından ilgilendiriyor. Özellikle enerji temini ve maliyetlerindeki artışlar ve savaşan ülkelerden yapılan ithalatların ağırlığı nedeniyle, kriz içindeki Türkiye ekonomisini daha derinden etkileyecek.
Ekonomi-politikçi Mustafa Durmuş, bu savaşta herhangi bir işgalci devletin ya da emperyalist blokun yanında yer almanın doğru olmadığını hatırlatarak, “Burada tarafımız savaşın mağduru halklardır” dedi. Durmuş, ölümlerin gittikçe arttığı savaşta en büyük sıkıntıyı, insani, ekolojik ve ekonomik yıkımlar altında kalan halkların yaşadığını söyledi.
KAPİTALİST SİSTEMİN ÜRÜNÜ
Rusya-Ukrayna savaşının kapitalist sistemin içinde bulunduğu krizi de yansıttığının altını çizen Durmuş, yıllardan bu yana burjuva politikacıların söylediği “kapitalizm birleştiricidir” sözünün bir yalan olduğunu, kapitalizmin-emperyalizmin parçalayıcı ve yok edici olduğunu, bu savaşın bu gerçeği bir kez daha ortaya koyduğunu ifade etti. Durmuş, “Ukrayna’da yaşanan savaş, kapitalizm ve emperyalizm var olduğu sürece insanlığın savaşlardan kurtulamayacağının bir kanıtıdır” dedi.
GIDA GÜVENLİĞİ
Savaşın ekonomik olarak etkileyeceği başlıca ülkeler arasında yer alan Türkiye’nin doğalgaz açısından ciddi oranda Rusya’ya bağımlı olduğunu hatırlatan Durmuş, aynı zamanda savaş sonrası kur artışlarına ve petrol fiyatlarına yapılan zamlara dikkati çekti. Durmuş, şöyle devam etti: “Dolar 14,50 TL’ye kadar çıktı. Müdahaleyle ancak durdurulabildi. Kurdaki artıştan dolayı enflasyonda ciddi bir artış olacak. Nitekim daha şimdiden resmi Şubat enflasyonu yüzde 5’e ve yıllık enflasyon yüzde 55’e dayandı. Savaş enflasyonu daha da artıracak. Yüksek enflasyon demek hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, hayat standartlarımızın düşmesi ve daha da kötüleşmesi demek. Oradaki savaş sadece oradaki insanları etkilemiyor, dolaylı olarak savaşla hiç ilgisi olmayan insanların da artan fiyatlar nedeniyle yoksullaşmasıyla sonuçlanıyor. Bu savaş temel gıda mallarının fiyatlarını artıracak. Çünkü hem Rusya hem de Ukrayna dünyada buğday arzının yüzde 30’a yakınını sağlıyor. Bu üretimin kesintiye uğraması, gıda fiyatlarında çok hızlı artışlara yol açacaktır. Biz ise buğday ihtiyacımızın çok önemli bir kısmını bu ülkelerden ithal ederek karşılıyoruz. Böylece artık daha pahalıya ithal edeceğiz ya da fiilen ithal edemeyecek durumda kalacağız. Türkiye tarımı zaten son 20 yıldır bitirilmiş durumda. Bu da aslında ciddi bir gıda güvenliği ve açlık sorunuyla bizi karşı karşıya bırakabilir.”
‘İKTİDARIN STRATEJİSİ ÇÖKTÜ’
Türkiye’nin Rusya ile 11 milyar dolar ve Ukrayna ile 2 milyar doları bulan dış ticaret hacmine sahip olduğunu vurgulayan Durmuş, savaş ve ardından Rusya’nın, Batılı ülkelerce SWİFT sisteminden çıkartılmasıyla birlikte Türkiye’nin dış ticaretinin ve nakliyesinin ciddi sıkıntı yaşayacağını söyledi. Durmuş, olası gelişmelere dair şu bilgileri paylaştı: “Odesa Limanı başta olmak üzere Türkiye’ye ait yüzlerce TIR mahsur kaldı. Bunların bir kısmı yaş meyve ve sebze yüklü ve bozulmasın diye oradaki insanlara ücretsiz dağıtılmaya başlanmış. Bu bir yandan insani bir şey ama diğer yandan da önemli bir ekonomik zarar. Kaldı ki açıklanan son TÜİK verilerine göre, ‘ithalat azalacak, ihracat artacak, hatta cari açık fazlası vereceğiz ve enflasyonu düşüreceğiz’ diyen iktidarın söylediğini aksine dış ticaret açığında hali hazırda bir patlama yaşanıyor. Dış ticaret açığı bu Şubat’ta yüzde 142 oranında arttı ve 8,1 milyar dolar oldu. Savaşla birlikte petrol, doğal gaz maliyetleri ve dolayısıyla da fiyatları daha da arttığından, bu arada doların kuru da yükseldiğinden bu açık daha da artacak. Turizme gelince; bu iki ülkeden gelen 5-6 milyon turistten bahsediyoruz. Türkiye’nin cari açığını kapatabilmek için bu ülkelerden gelen turizm gelirlerine ihtiyacı var. Bu gelişmeler de siyasal iktidarın izlemekte olduğu büyüme stratejisinin, daha iki ay geçmeden çöktüğü anlamına geliyor. İşsizliğin zaten artık sosyal bir soruna dönüşecek boyutlarda olduğu ülkede, kur da tutulamayacağı için enflasyon patlaması yaşanacak, ülke halklarını ıstırabı daha da artacak. Tüm bu gelişmeler dikkate alındığında 2022 yılı Türkiye için çok zor bir yıl olacak, nitekim uluslararası düzeyde de bu savaştan en çok etkilenen iki ülkeden birinin Türkiye olduğunun altı çiziliyor.”
EKONOMİ KIRILGAN
Kırılgan bir ekonomik yapıya sahip olması nedeniyle Türkiye’nin bu tür savaşlar karşısında sorunlar yaşamamasının mümkün olamayacağının altını çizen Durmuş, “Türkiye’nin bir de 430 milyar doları aşan bir dış borç stoku ve hemen bu yıl ödenmesi gereken 160 milyar dolara yakın dış borcu olduğunu hatırlatarak, şunları ifade etti: “Zaten döviz kuru çok yüksek. Merkez Bankası Rezervleri erimiş durumda. Savaşla birlikte Kredi Temerrüt Riski (CDS) 600’e yaklaştı. Savaşın içinde olan Rusya’nın kinin bile bu denli artmayarak 400 civarında kalmış olması Türkiye ekonomisinin ne kadar kırılgan bir ekonomi olduğunu ortaya koyuyor.”
KIRILGANLIĞIN NEDENİ
Durmuş, Türkiye’de 2013 yılında kişi başı milli gelirin 12 bin 500 doları aştığını ancak, ancak 2015 yılından itibaren Kürt sorununa yaklaşımda askeri yöntemlere tekrar dönülmesiyle birlikte, yani savaşçı politikalara dönülmesi sonucu bu rakamın 9 bin 500 dolara kadar gerilediğini dile getirdi. Ekonomik olarak refahın göreli olarak daha iyi olduğu bir dönem olan 2013-2015 arası dönemin aynı zamanda Kürt sorununda barışçıl bir diyalog süreci olduğuna işaret eden Durmuş, şunları söyledi: “Barış süreci sona erdirilince ekonomideki sorunlar da derinleşmeye başladı. Ekonomi 2015 yılından bu yana ciddi olarak krizler yaşıyor. Bu çöküşü 2016 yılındaki darbe girişimi daha da hızlandırdı. Çünkü bu girişimin ardından iktidar OHAL’i ilan etti. Sonrasında yapılan anayasa değişikliği ile getirilen ve bugün artık önemli bir sorun kaynağı olduğu iktidar çevrelerince dahi kabul edilen Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi sonrasında Türkiye ekonomisi hiçbir şekilde toparlanamadığı gibi çoklu krizler içinde debelenir duruma düştü.”
‘İŞGALDEN DERS ÇIKARTILMALI’
Türkiye’nin bu işgal ve savaştan durumdan dersler çıkartması gerektiğini vurgulayan Durmuş: “Yakın tarihte de görüldüğü gibi işgallerin sonu genelde felaketler ve hüsranlar oluyor. Bunun artık görülmesi lazım. Böyle savaşlar sırasında ekonomik büyümenin sürdürülebilmesi çok zor. Yani ülkenin siyaseten de, iktisadi olarak da raydan çıkma durumu söz konusu olabilir. Ulusların kendi kaderlerini tayin etme hakkını saygı duymak ve her bölge halkının da kendisinin geleceğinin nasıl olacağına özgürce karar vermesini desteklemek, savunmak gerekiyor. Bence bu savaşın alınacak bir diğer önemli der de budur. Böyle bir ilkeye bağlı kalındığında, gerçek anlamda da bir barışın temeli de atılmış olur” diye konuştu.
‘UMUDUMUZU YİTİRMEYELİM’
Savaşların sadece insani felaketlere yol açmadığını sözlerine eleştiren Durmuş, sözlerini şöyle tamamladı: “Savaşlarda insanlar ölüyor, çocuklar ebeveynsiz kalıyor, ekoloji tahrip ediliyor, bir o kadarda alt yapı ve ekonomiler tahrip ediliyor. Türkiye bunu zaten bir süredir yaşıyor. Bizim bu kötücül gelişmelerden iyi dersler çıkarmamız ve kötünün karşısında iyiyi, yanı savaşın karşısında barışı savunmamız ve sağlamamız gerekiyor. Ukrayna’daki savaşla birlikte tüm dünyada, hatta Rusya’da bile, işgali kınayan ve barış talep eden gösterilerde ciddi bir artış yaşanıyor. Bu da insanlık tarihinin sadece kötülerden ve kötülüklerden değil, aynı zamanda iyilerden ve iyiliklerden de oluştuğunu gösteriyor. Bu da umudumuzu canlı tutmamız için bir neden.”