ANKARA - Türkiye’nin Federe Kürdistan’a başlattığı operasyonu Rusya’nın Ukrayna işgaliyle karşılaştırmalı ele alan ekonomi politikçi Mustafa Durmuş, yeni bir savaşın “büyük çaptaki işsizlik ve enflasyonun yanı sıra ufuktaki daha fazla kemer sıkma politikalarıyla ile birlikte halkın yoksulluğu daha da artıracak” dedi.
Türkiye’nin Federe Kürdistan’a başlattığı operasyonu Rusya’nın Ukrayna işgaliyle karşılaştırmalı ele alan ekonomi-politikçi Prof. Dr. Mustafa Durmuş, yeni bir savaşın sonuçlarını yazdı. “Ders alamıyoruz” başlığıyla T24’te yayınlanan analizde, Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşta arabuluculuk yaptığını belirten Türkiye’nin yeni bir savaşın içine yer almasının açıklanamayacağı belirtildi.
ULUSLARARASI VERİLER TEHLİKEYİ GÖSTERİYOR
Uluslararası kuruluşların Türkiye ekonomisine dair verileri aktaran Durmuş, “Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ile başlayan savaş ikinci ayına doldururken, Türkiye 18 Nisan'da Kuzey Irakta "Pençe-Kilit" adlı büyük bir askeri operasyon başlattı. Bu arada Ukrayna savaşının bölgedeki ülkelere ve Türkiye'ye olası ekonomik etkileri konusunda uluslararası raporlar da gelmeye devam ediyor” dedi.
SERMAYE ÇIKIŞINI TETİKLER
Dünya Bankası, IMF, Danske Bank, UNDP ve ABD Merkez Bankası’nın (FED) verilerinde Türkiye ekonomisinin dezavantajlarına dikkati çeken ve küçülecek ekonomide halklar için kara bir yıl olacağını kaydeden Durmuş, “Kuşkusuz ABD'deki yıllık yüzde 8'e yaklaşan enflasyon faiz oranlarındaki bu artışların nedeni ancak bunun özellikle de azgelişmiş ekonomilerden (Türkiye dâhil) sermaye çıkışlarını tetikleyeceği de aşikâr. Ayrıca Rusya üzerindeki yaptırımların giderek artması sonucunda enerji fiyatlarının küresel çapta daha da artması bekleniyor” diye belirtti. Gelişmelerin Türkiye gibi dışa bağımlı ve son derece kırılgan ekonomilerin büyümesini yavaşlatacağı, daha da önemlisi mevcut yüksek enflasyon oranını daha da artıracağını hatırlatan Durmuş, “Borç stoklarını şişirerek onları temerrüt riski ile karşı karşıya bırakacağı açık” dedi.
GELİR ADALETSİZLİĞİ DAHA DA ARTI
“Döviz kurunun daha fazla yükselmesini önlemeye yönelik olarak, Kur Korumalı Mevduat uygulaması altında, kur farkı ödemesi biçiminde bu ülkenin para sahibi zenginlerine sadece 3 ayda 25 milyar TL'ye yakın bir kaynak aktarıldı. Böylece, Hazine, dolayısıyla da vergi mükellefleri olarak bizler zarara uğratıldık” diyen Durmuş, şöyle devam etti: “Böyle bir kaynak transferinin bir diğer boyutu mevcut gelir adaletsizliğini daha da artırması. Çünkü hayatın bu denli pahalı hale geldiği bir dönemde siyasal iktidar 13,6 milyon emeklinin bayram ikramiyesini 1,100 TL ile sınırlı tutuyor. Bunun maliyetinin de yaklaşık 25 milyar TL olduğu biliniyor. Kısaca emeklinin bayram ikramiyesini enflasyon oranında dahi artırmayan iktidar bir çırpıda emekli sayısının on da biri kadar zengine onlarca milyar TL'yi aktarmada bir sakınca görmedi” ifadelerinde bulundu.
Enflasyon ve maliyet artışlarına da vurgu yapan Durmuş, şöyle devam etti: “Bir başka sorun kuşkusuz ülkedeki yüksek enflasyon (resmi olarak dahi yüzde yıllık 61'in üzerinde). Aşağıdaki grafikten de görüldüğü gibi Türkiye dünyada açık ara enflasyon şampiyonu. Buna karşılık elinde kullanabileceği etkin bir para politikası da yok çünkü bu politikanın en önemli aracı olan faiz politikası deyim yerindeyse ‘yalama’ olmuş durumda.
Bu arada bazı Genel Bütçeli kuruluşların bu yılın Ocak-Şubat-Mart aylarını kapsayan ilk çeyreğinde, başlangıç bütçe ödenekleri ile toplam ödenekleri arasındaki fark çok çarpıcı.
SAVUNMA ÖDENEĞİ YÜZDE 18 ARTTI
Öyle ki Hazine ve Maliye Bakanlığı'nın 775 milyar TL olan 2022 yılı başlangıç ödeneği 80,3 milyar TL artırıldı. Kurum başlangıç ödeneğinin yüzde 40'ını ilk üç ayda kullandı. Cumhurbaşkanlığı'na bağlı Strateji ve Bütçe Başkanlığı'nın 27,7 milyar TL olan başlangıç ödeneği ise yüzde 369'luk bir artışla 130 milyar TL'ye çıkartıldı. Benzer bir biçimde 80,4 milyar TL başlangıç ödeneği olan Milli Savunma Bakanlığı'nın toplam ödeneği 95 milyar TL'ye yükseltildi (yüzde 18 artış). Son olarak Cumhurbaşkanlığı'nın 3,9 milyar TL olan başlangıç ödeneği 4,3 milyar TL'ye yükseltildi. Bu arada Milli Eğitim Bakanlığı'nın başlangıç ödeneği 117,1 milyar TL azaltıldı (yüzde 62). Kur (ve Enflasyon) Korumalı Mevduatların sahibi zenginlere nakit transferi, yaklaşmakta olan seçimin ekonomisi ve güvenlikçi politikalar için daha fazla kaynak ayırmayı anımsatan bu ödenek artışlarını karşılayabilmek için, KDV ve ÖTV gibi vergilerle halkan daha fazla vergi alma yoluna gidilmesinin yanı sıra, Merkez Bankası emisyonuna başvurulduğu da gözden kaçmıyor.”
ENFLASYON VE MALİYETLLER ARTAR
Irak Federe Kürdistan’da sürdürülen askeri operasyon genişleyerek devam etmesi halinde vergi ve enflasyonun artmasını da tetikleyeceğini kaydeden Durmuş, “Hem bu vergiler, hem de emisyon daha da artar ve bu da arz/maliyet yönlü mevcut enflasyona bir de talep yönlü bir enflasyonu ekler. Bu da sabit gelirli çalışan ve emekli emekçiler için hayat bundan böyle çok daha da pahalı hale gelecek demektir” diye belirtti.
Türkiye’nin, Rusya-Ukrayna savaşından ekonomisi en fazla etkilenen "en kırılgan 20 ülkenin" başında yer aldığını verilerle açıklayan Durmuş, yazısını şöyle sürdürdü: “Ülke ekonomisinin bu kırılganlığı asıl olarak buğday ithalatında yüzde 75 oranında Rusya ve Ukrayna'ya bağımlı olması ve enflasyon kontrolünde tamamen yanlış bir para politikası izlemekten dolayı enflasyonun kontrolünü elden kaçırmış olmasından kaynaklanıyor.
(…) Dünya Bankası'nın Nisan tarihli son raporuna göre; savaşın içinde olan Rusya'nın bu yıl yüzde 11,2 küçülmesi, buna karşılık Türkiye ekonomisinin bu yılki büyümesinin yüzde 1,4 ile sınırlı kalması öngörülüyor.
Ancak Türkiye'nin toplam dış borç stoku (2020) yüzde 62,5; buna karşılık Rusya'nın yüzde 32,6. Yani Türkiye'nin dış borç stoku ciddi düzeyde yüksek. Bunun yarısından fazlası ise kısa vadeli borç ve Türkiye bu konuda da savaş bölgesinde en yüksek riske sahip ülke konumunda.
Yani savaşlarda genel olarak yaşandığı gibi, Türkiye'nin yeni bir savaşa girmesi durumunda bu borçların (ülke riskini ve dış borçlanma faizlerini yükselteceğinden) daha da artması ve döviz kuru da yükseleceğinden bu borçların TL karşılığının da artması kaçınılmaz olacak.”
KEMER SIKMA VE YOKSULLUK ARTACAK
Türkiye ekonomisinin Rusya’nın aksine hem cari açık hem de bütçe açığı verdiğini hatırlatan Durmuş, şöyle devam etti: “Kısaca bu yıl belki de son 18 yılın en yüksek açıkları verilecek. Bunlar bir süre sonra halka dönük yeni kemer sıkma önlemlerini de beraberinde getirecek. Yeni bir savaş söz konusu olursa, büyük çaptaki işsizlik ve enflasyonun yanı sıra ufuktaki daha fazla kemer sıkma politikalarıyla ile birlikte halkın yoksulluğu daha da artıracak.”
‘SORUNLARIMIZI İÇİNDEN ÇIKILMAZ BİR HALE SOKABİLİR’
Durmuş, yazısını şu satırlarla sonlandırdı: “Putin Yönetimi tarihsel bir yanlışa imza atarak Ukrayna'yı işgal etti ve mevcut savaşı başlattı. Böylece hem kendi ülkesini, hem de Ukrayna'yı ateşe attığı gibi aralarında Türkiye'nin de bulunduğu çok sayıda ülkeyi enerji, gıda temini ve ekonomik durgunluk, dış borç temerrüdü ve yüksek enflasyon gibi sorunlarla baş başa bıraktı.
Diğer yandan Türkiye ekonomisine ait veriler Rusya ile karşılaştırıldığında, Türkiye ekonomisinin Rusya'dan daha iyi durumda olmadığı görülüyor. Üstelik Türkiye ekonomisi Rusya'dan farklı olarak, temel girdi niteliğindeki enerji-petrol ve gıda/hububat açısından dışa bağımlı.
Olası bir savaş Orta Doğu'daki başka aktörleri de devreye sokarak çok daha büyük bir savaşa dönüşebilir. Bu da neden olacağı insani kayıplar ve doğa üzerinde yaratacağı tahribatın, yeni mülteci akınlarının yanı sıra kırılgan ekonomik sorunlarımızı içinden çıkılmaz bir hale sokabilir.
Ekonomisi kendisinin doğrudan dâhil olmadığı Ukrayna savaşından dahi bu denli ağır etkilenen, diğer yandan savaşan taraflar arasındaki ateşkes ve barış görüşmelerine de aracılık eden bir devletin kendisinin yeni bir savaşın içinde yer alması nasıl açıklanabilir?
Tarihte, savaşların içerdeki ekonomik ve politik sorunları örtme ve her ne pahasına olursa olsun iktidarda kalmayı sürdürme amacının bir aracı olarak kullanıldığına tanık olduk.
Ancak bir başka tanıklığımız da, savaşların bu sorunları daha da derinleştirdiği ve insanlığı büyük felaketlere sürüklediği gerçeği değil mi?”