ANKARA - Ekonomik parametrelerde hiçbir iyileşmenin görülmediği süreçte ekonominin “büyüme” kaydetmesini değerlendiren Prof. Dr. Mustafa Durmuş, “yanıltıcı büyüme’” yaşandığını ve toplumun refahına faydası olmayacağını söyledi.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre, Türkiye ekonomisi 2019’un ilk çeyreğine göre bu yılın aynı çeyreğinde (Ocak-Mart) yüzde 4,5 büyüdü. Ekonomik parametrelerde hiçbir iyileşmenin olmadığı dönemde yaşanan ekonomik büyüme beraberinde “Bu şartlarda ekonomi nasıl büyüdü” sorusunu getirdi.
RAKAMLAR REFAHA YANSIMIYOR
Ülke ekonomilerinde yaşanan büyüme oranları ile ülke insanlarının refah seviyesi arasında pozitif ilişki olmadığını gösteren büyüme rakamları daha önce de birçok kez yaşanmıştı. Türkiye ekonomisi 2011 yılının ilk çeyreğinde yüzde 11 büyümüş, kimi çevrelerce “dünya rekortmeni” olarak lanse edilmişti. Ancak 2011 yılındaki ekonomi büyüme işsizlik sorununu ortadan kaldırmadığı gibi hayat pahalılığının ve enflasyonun önüne de geçemedi. Öyle ki 2011 yılında “dünya rekortmeni” diye lanse edilen Türkiye’de işsizlik sadece yüzde 0,6 düşüş gerçekleşirken, enflasyonda ise ciddi artış kaydedilmişti. Böylece 2008, 2009 ve 2010 yıllarında tek hane seyreden enflasyon 2011’in sonunda çift haneli rakamlarla yılı kapatmıştı.
İŞGÜCÜ AZALIRKEN BÜYÜME!
En son açıklanan yüzde 4,5’lik ekonomik büyüme oranı da enflasyonun çift hanelerde seyrettiği, alım gücünün düştüğü ve hayatın özellikle de korona salgınıyla birlikte daha da pahalı hale geldiği, geniş tanımlı işsizlik oranının yüzde 25-30 seviyelerinde seyrettiği, işgücünün ve istihdamın 1 milyon civarında azalma gösterdiği bir dönemde gerçekleşti.
YANILTICI BÜYÜME
Prof. Dr. Mustafa Durmuş, yılın ilk çeyreğinde henüz virüsün ekonomik etkilerinin hissedilmediği bir dönem olması, geçen yıldan gelen baz etkisi, kamu tüketiminin arttırılması ve artan ithalatın büyümeye etki ettiğini ederek, “Söz konusu büyüme yanıltıcı büyümedir” dedi.
BÜYÜMEYE ETKİ EDEN FAKTÖRLER
Ekonomi büyümedeki baz etkisini değerlendiren Durmuş, “Geçen yılın birinci çeyreğinde büyüme eksi 2,3 oranında olduğu için ondan sonra gelişen her türlü yükseliş, ekonomide pozitif büyüme anlamına geliyor. Yani dibe vurup yükselme gibi. Dolayısı ile bu kadar dibe vurmuş büyümeden sonraki her büyüme, yüksek büyüme olduğu için, yüzde 4,5’lük büyümenin birinci nedeni oluyor. Buna da baz etkisi deniliyor. İkinci neden ise, birinci çeyrekte Koronavirüsün ekonomi üzerindeki etkileri gözükmedi. Bu da diğer bir etmen oldu. Onun için ilk çeyrekteki büyüme yanıltıcı bir büyümedir. Asıl olan bundan sonraki süreç. Baz etkisi ortadan kalktığında büyüme düşecektir Öyle ki ikinci çeyrek büyümesi çok büyük bir ihtimalle negatif olacaktır” dedi.
TÜKETİM YÖNLÜ BÜYÜME
Büyümeye etki eden bir diğer faktörün de devlet harcamaları olduğunu söyleyen Durmuş, nihai tüketim harcamalarında devlet payının arttığını böylelikle kamu harcamalarının da yükseldiğini kaydetti. Kamu tüketim harcamalarının yüzde 6 oranında artması ve hane halkı tüketim harcamalarının ise yüzde 5 seviyesinde kalmasına işaret eden Durmuş, “Yani tüketim yönlü ekonomi büyümeyi yapmaya çalışmışlar. Burada devlet öncülüğü yapmıştır. Bu da bütçe açıklarına yansımaktadır. Öyle ki bütçe bu dört ay içinde ciddi açık verdi, özellikle Mart ayında bütçe açığı rekor seviyelere ulaştı. Bu da devlet bu büyüme ile ilgili üzerine düşeni yapmaya çalışmış gibi gözüküyor. Baktığımızda sabit sermaye yatırımlarında yüzde 1,4’lük bir azalma var. Bu da yatırım harcamalarının düştüğünü gösteriyor. Haliyle bu veri istihdamın azalacağı, işsizliğin artacağı, yeni üretimin olmayacağı anlamına geliyor. O nedenle tüketimle büyütmeye çalışmışlar. Bu tüketimin önemli biçim de kamu tüketimi biçimindedir” değerlendirmesinde bulundu.
BÜYÜMEDE İTHALATIN ETKİSİ
Durmuş, “Dış ticarete baktığımızda ise ithalatın etkisinin büyümedeki rolünü çok açık görüyoruz. Yüzde 22 oranında çok belirgin bir artış var. İhracat ise yüzde 1 oranında düşmüş. Yani ekonomiyi büyüten diğer bir faktör ithalat olmuş. İhracatın katkısı olmadığı gibi; ithalatı sürdürmüşler. Bu da kötüye işarettir. Aynı zamanda dış ticaret açığı ile cari açığın artması demektir. Daha fazla tüketim yaptırılmış, daha fazla ithalat yaptırılmış ve yatırımlar azalmış. Bunun sonucunda üretim düşecek, işsizlik artacak ve hayat daha pahalı hale gelecektir” şeklinde konuştu.
GERÇEK BÜYÜME NEDİR?
Büyümenin nitelikli ve istihdam yaratan büyüme olması gerektiğini savunan Durmuş, tüketimin artırılmasına dayalı bir büyüme stratejisinin yanlışlığına işaret etti. Durmuş, şöyle devam etti: “Biz çılgın büyümeyi savunmuyoruz. Büyümemiz bir kere nitelikli, kalıcı ve iyi ücretli bir istihdam yaratan bir büyüme olmalı. Böyle bir büyüme ekoloji ile uyumlu olmalı, doğayı tahrip etmemeli. Doğayı sömüren bir büyüme stratejisi olmamalı. Emekçi dostu, insandan yana olmalı. Büyüme ile toplumdaki hali hazırda ezilen ötekileştirilen kesimler, cinsler, kimlikler, halklar da refahtan adilce paylarını alabilmeliler. Büyüme sadece belli bir zümreye hizmet etmemeli. Sağlıklı büyüme refahın toplumun tümü tarafından eşit ve adil paylaşılmasıdır. Her ne pahasına olursa olsun üretimini artırılması, tüketimin artırılması doğru bir yöntem değil. Toplum yararına olan mal ve hizmetler üretilmeli, diğerlerinden vazgeçilmelidir. Aksi durumda doğayı yok edip, emeği çok fazla kullanıyorsunuz, eşitsizlikleri daha da artırıyorsunuz. Özellikle kadın emeği, mevsimlik tarım işçileri büyümenin kurbanı oluyorlar. Özetle bu büyüme sahte büyümedir ve olsa olsa sermayenin, karın büyümesi olabilir. Bu da gerçek bir ekonomik büyüme anlamına gelmez.”
MA / Selman Güzelyüz