İZMİR - Boğazlıyan Cezaevi'ne sevk edildikten 2 ay sonra 22 kişilik koğuşta kendisini astığı iddia edilen Okan Özgül'ün soruşturması, 30 gardiyan ve tutukludan 5’nin ifadesi alınarak kapatıldı. Cinayetten şüphelenen aile, çocuklarının Kürt ve Alevi kimliğinden kaynaklı hedef alındığını söyledi.
Yozgat Boğazlıyan T Tipi Kapalı Cezaevi'nde tutulan 31 yaşındaki Okan Özgül, 2 Mart'ta A-2 koğuşunda şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Cezaevi yönetimi, Özgül'ün kendisini astığını ileri sürdü. Özgül'ün cenazesi, 4 Mart’ta Aliağa Mezarlığı'nda defnedildi. Görüşe gitmeye hazırlandıkları gün çocuklarının cansız bedenini alan aile, intihar iddiasına inanmıyor. Aileye göre Özgül'ün ölümünde ihmal bulunuyor.
SEVKTEN 2 AY SONRA ŞÜPHELİ ÖLÜM
Özgül, Dêrsim'in Mazgêrt (Mazgirt) ilçesinden. İzmir'de 2021 yılında "uyuşturucu bulundurma ve kullanma" gerekçesiyle gözaltına alındı ve daha sonra serbest bırakıldı. Özgül, hakkında açılan davada 1 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırıldı. Cezanın onanması üzerine 25 Ekim 2023'te tutuklanarak Menemen R Tipi Kapalı Cezaevi'ne götürüldü. "Koğuşta yer olmadığı" gerekçesiyle 5 Ocak'ta, Boğazlıyan T Tipi Kapalı Cezaevi'ne sevk edildi.
Özgül, Boğazlıyan T Tipi Kapalı Cezaevi'ne sevk edildikten 2 ay sonra, 2 Mart'ta sabah saat 06.45'de 22 kişinin bulunduğu koğuş içerisindeki merdivenlerin korkuluklarına asılı halde bulundu. Cezaevi idaresi, şüpheli ölüme dair kamera kayıtlarından görüntü tespit tutanağı hazırladı. Tutanakta, A/2 koğuşundaki tutukluların panik butonuna basmasının ardından yaşanan müdahaleye dair bilgilere yer verildi.
30 KİŞİDEN 5'İNİN İFADESİ ALINDI
Boğazlıyan Cumhuriyet Başsavcılığı, olaya dair soruşturma başlattı. Soruşma kapsamında 22 kişilik A/2 koğuşunda 2, olay yerine ilk intikal eden 8 gardiyandan 3'nün ifadesine başvuruldu. İfadelerin olaydan 24 gün sonra (26 Mart) alınması dikkati çekti. İfadelerine başvurulan tutuklu ve gardiyanlar, Özgül'ün psikolojisinin bozuk olmasından kaynaklı intihar ettiğini öne sürdü.
TUTUKLU VE GARDİYANLARIN İFADELERİ
Tutuklu L.S., ifadesinde şunları belirtti: "Olay tarihinde saat 04.00 sıralarında teheccüd namazı kılmak için uyanmıştım. Okan Özgül koğuşta yerde yatan hükümlüler arasındaydı. Ben namazı Okan'ın yatağının yan tarafında kılacaktım. Okan uykulu bir vaziyette iken ben namaz kıldığım esnada sıçrayıp 'bismillah, bismillah' deyip geri uyudu. Okan bu esnada kendine gelmemişti. Hala uykulu bir haldeydi. Ben namazımı kılıp üzerine kuran okudum. Okan bu süreçte bir daha uyanmadı. Ben tekrardan yatarken Okan hala yatağındaydı. Saat 06.00 civarında sabah namazı için uyandığımda Okan'ı asılı vaziyette ben buldum. Ben uyandığımda herkes yatar vaziyetteydi. Abdest almak amacıyla aşağı katta bulunan lavaboya indim. Aşağı kısımda hiç kimse yoktu. Okan'ı nevresiminden lavabonun karşısında bulunan merdiven tırabzanlarına kendisini astığı vaziyette buldum."
L.S., panik butonuna basarak memurlara haber verdiklerini belirterek, "Öncesinde Okan'ı tanımam. Son zamanlarda iyi olmadığını ve psikolojisinin bozulduğunu hissetmiştik. Ailesi ile telefonda görüştürmüştük. Ne konuştuklarını bilmiyorum. Ancak Okan'ın psikolojik tedavi almak için doktor ile görüştüğünü biliyorum. Okan Özgül'ün ölümünde herhangi bir şüphe uyandıracak durumun olduğunu düşünmüyorum. Ailevi ve psikolojik sebeplerle kendisini sokmuş olduğu duygu durumundan ötürü böyle bir hadise yaşanmış olabilir" dedi.
Tutuklu K.C., "Okan 2 ay önce İzmir'den nakil ile bizim koğuşa gelmişti. Çocuğunun Nevşehir'de olduğunu ve boşandığı eşinin çocuğunu kendisine göstermediğini söylüyordu. Ailesinin bu durumla ilgilenmediğini dile getiriyordu. Vefatından bir hafta önce ailesi ile telefonda konuşturduk. Kayserili olmam sebebiyle oğlunun adresini öğrenmesi halinde kendisine yardımcı olabileceğimi Okan'a da söylemiştim. Vefatından önceki bir hafta yemek yemeyi de bırakmıştı. Zorla yemek yediriyorduk. Psikolojisinin bozuk olduğunu anlamam sebebiyle psikoloğa çıkmasını da sağlamıştım. Revirle de gerekli görüşmeleri yapmıştım. Okan'ın da doktor ile görüştüğünü biliyorum. Olay tarihinde Levent'in Okan'ı bularak bize seslenmesi sonucu olaydan haberdar oldum. Yaşama ihtimaline binaen asılı olduğu yerden indirdim ve yere yatırdım. Levent'te çağrı butonuna bastı. Ancak biz Okan'ı bulduğumuzda hayatını kaybetmiş, yapabileceğimiz bir şey yoktu" şeklinde ifade verdi.
GARDİYANLARDAN BENZER İDDİALAR
Gardiyan D.U.A., haber verilmesi üzerine koğuşa gittiklerini ve koğuştakilerin Özgül'ü asılı bir halde bulduklarını söylediklerini ifade etti. D.U.A., "Ben ölen şahsı asılı bir vaziyette görmedim. Koğuş arkadaşlarına ben kendimi bir anda assam ne olur gibi sorular da soruyormuş. Okan Özgül'ün ölümünde şüphe uyandıracak herhangi bir duruma şahit olmadım" diye kaydetti.
Gardiyan Ö.B., "Ölen şahsı gören ikinci kişiyim. Koğuşa gidip kontrol ettiğimizde yaşama ihtimaline binaen indirdiklerini bize söylediler. Ben ölen şahsı asılı bir vaziyette görmedim. Ölen şahsın psikolojisinin bozuk olduğu yönünde duyumlarım vardı. Onun dışında başkaca şüphe uyandıracak herhangi bir duruma şahit olmadım" ifadelerini kullandı.
Gardiyan İ.S.Ö., diğer gardiyanlarla benzer ifadeler verdi. İ.S.Ö., "Koğuşun içerisinde bulunan diğer hükümlülere dokunmamalarını söyleyerek baş memura haber verdim. Daha sonra da diğer görevli arkadaşlar ile birlikte koğuşa giriş yaptık. Ölen şahsın psikolojisinin bozuk olduğu yönünde duyumlarım vardır. Onun dışında başkaca şüphe uyandıracak herhangi bir duruma şahit olmadım."
BATTANİYE KILIFI İMHA EDİLDİ
Savcı, 2 Mayıs'ta soruşturmada "kovuşturmaya yer yok" kararı verdi. Kararda, koğuş dışını kayda alan cezaevi kamera kayıtlarının incelendiği ancak "şüphe uyandıran herhangi bir durumun" olmadığı kaydedildi. Kararda, iki cezaevi psikologları tarafından Özgül'ün durumuna dair yapılan tespitlere değinildi.
Menemen Cezaevi'nde Özgül'ün intihar riski bulunduğuna dair tespit yapıldığı, Boğazlıyan T Tipi Cezaevi'nde ise böylesi bir riskin olmadığı yönünde tespitler yapıldığı ifade edildi.
Kararda, "(...) şüphelinin talebi veya durumunun ileri bir noktaya ulaşması sonucu fark edilmesi halinde psikolojik desteğin cezaevi tarafından sağlandığı, ölen şahıs hakkında da Kayseri Şehir Hastanesi'nden gerekli randevunun alındığı, randevu tarihine cezaevi tarafından herhangi bir müdahale yapılamayacağı, ölen şahsın 2 Mart 2024 tarihinde sonraki haftaya verilmiş hastane randevusuna gidemeden bahse konu olayın meydana geldiği (...)" ifadelerine yer verildi.
Kararda, Özgül'ün "intihara yönlendirildiği hususunda herhangi bir delil elde edilemediği" kaydedildi. Kararın devamında şunlar belirtildi: "Meydana gelen ölüm olayında 3'ncü bir kimseye izafe edilecek bir kusur bulunmadığı Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturma devam etmeyi gerektirir suç ve suç unsurunun olmadığı anlaşılmakla olay nedeniyle kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir."
Savcı, ayrıca adli emanetler arasında yer alan fermuarlı kesik battaniye kılıfının da imhasına karar verildi.
OTOPSİ RAPORU
Özgül'ün otopsi raporunda ölüm nedeni, "Kişinin ölümünün asıya bağlı mekanik asfiksi sonucu meydana gelmiş olduğu kanaatine varıldı" olarak açıklandı. "İç muayenesi boyun ve göğüs bölgesinde hiyoid kemik sol boynuzunda kanamalı kırık ve çevre yumuşak doku da lokalize mili metrik kanama görüldü" denilen otopsi raporunda, 1 metre 80 santim boyundaki Özgül'ün kendini astığı yerin 2 metre 20 santim olduğu kaydedildi. Özgül'ün ayağının altına koyduğu taburenin de 45.5 santim olduğu belirtildi.
ABLA: ÖLDÜRÜLDÜ
Şüpheli ölüme dair görüştüğümüz Özgül'ün ablası Gamze Doğru, kardeşinin intihar etmesi için herhangi bir nedenin olmadığını kaydetti. Kardeşinin sevk edildikten bir ay sonra durumunun iyi olmadığını söylediğini belirten Doğru, "Cezaevinin kötü olduğunu söylüyordu. Ancak detaylı anlatmayarak, hemen telefonu kapatıyordu. Bizimle konuştuğunda korkarak cevap veriyordu, sanki koktuğu şeyler vardı. Kardeşimin hiçbir sorunu yokken orada kötü oldu. Kardeşimi cinayetten müebbet almış insanların yanına koymuşlar. Nasıl iyi olsun. Kardeşimin intihar ettiğine inanmıyorum, öldürüldü" ifadelerini kullandı.
Yaşanan ölümde ihmal olduğunu kaydeden Doğru, "Kardeşim sabaha karşı nevresimi demire bağlayıp tabureye çıkarak kendisini asmış. Ama kardeşim kendisini astığında ayaklarının altına bıraktığı tabure bile düşmüyor. Bunu bizzat cezaevi müdürü bize söyledi. Koğuşta kimsenin görmemesi imkansız. Herkesin aynı anda uyuyup, aynı anda kalkması bile şüphedir. Kardeşimle birlikte biri daha merdiven başında yatıyor. Kafasını kaldırsa Okan'ı görür. Hiç kimsenin görmemesi, duymaması, taburenin bile düşmemesi hepsi birer şüphedir" diye kaydetti.
22 kişilik koğuşta sadece 2 kişinin ifadesine başvurulduğunu kaydeden Doğru, "Otopsi sonucuna göre iç organlarında kanama görülmüş. Benim kardeşimi darp ettikten sonra boğdular. Sonra da intihar süsü verdiler" dedi.
Olaydan 3 gün sonra cezaevi müdürü ile görüştüklerini aktaran Doğru, "Müdür bize 'ilahi adalet' diyerek kardeşimin durumunun iyi olmadığını, psikolojik sorunları olduğunu, 2 kez psikiyatrist servisine çıktığını, yemek yemediğini söyledi. Ben de bütün bunlar yaşanırken bize neden haber verilmediğini sordum. Hiçbir şekilde cevap vermedi. Açıkçası konuyu kapatmaya çalıştı. Cezaevi koşulları ve yemeklerinin ne kadar iyi olduğunun tanıtımını yaptı" şeklinde konuştu.
'KARDEŞİME ZORLA NAMAZ MI KILDIRDILAR?'
Doğru, bazı gardiyanların olaydan önce cezaevinde büyük bir kavganın yaşandığını ancak detay vermediklerini aktardıklarını paylaştı. Doğru, bu kavganın da kardeşiyle ilgili olabileceğini söyledi. Doğru, 5 kişinin ifadelerinin olaydan 22 gün sonra alınmasının da şüphelerini arttırdığını belirterek, "Savcı koğuştakilere müddet tanımış. Planınızı, programınızı yapın öyle ifadeleri alırım demiş. Bunların hepsi şüphe. Benim kardeşime zulüm yaptılar. Bunun sebebi de Kürt, Dêrsim ve Alevi kimliğinden kaynaklı. Çünkü cezaevi müdürü bize, 'tutuklulara teravih namazı kıldırtıyoruz. Herkes burada oruç tutuyor, Kuran okuyor' dedi. Benim kardeşime zorla namaz mı kıldırdılar? Baskı mı uyguladılar?" diye sordu.
'GERÇEKLER AÇIĞA ÇIKSIN'
Cezaevi idaresinin ardından cezaevi savcısı ile de görüştüklerini belirten Doğru, "Savcı bize herkesin ifadesinin tek tek alındığını söyledi. Ancak görüyoruz ki sadece bir kaç kişinin ifadesi alınmış. Savcı da kardeşimin intihar edecek biri olmadığını söyledi" dedi.
Adalet istediklerini dile getiren Doğru, şunları söyledi: "Kardeşim kendisini öldürmedi. Orada öldürüldü. Olayda ihmali olan herkesin soruşturulmasını ve gerçeklerin açığa çıkmasını istiyorum. Kardeşimin tutuklanmadan önce hiçbir sorun sıkıntısı yoktu. Memenen'de iken sürekli dışarı çıktığında neler yapacağımızı konuşurduk."
ANNE: ALEVİ OLDUĞU İÇİN ÖLDÜRÜLDÜ
Anne Fethiye Taşkın, olaydan 20 gün önce yaptıkları telefon görüşmesinde oğlunun iyi olmadığını söylediğini ifade etti. Bunun üzerine 2 Mart'ta görüşe gitmek için bilet kestiklerini ancak o gün ölüm haberi aldıklarını söyleyen anne Taşkın, "Cezaevinde tutukluları zorla teravihe kaldırıyorlar, namaz kıldırıyorlar. Biz Aleviyiz. Benim çocuğuma bunu yaptıramazlar. Oğlumun kendisini asması mümkün değil. Öldürdüler. Boynunu kırarak astılar. Neden koğuştaki herkesin ifadesi alınmıyor? Oğlumu öldürenlerin açığa çıkmasını istiyorum. İhmali olan herkesten şikayetçiyim" ifadelerini kullandı.
AVUKAT: SORUŞTURMA EKSİK
Dosya avukatı Sertuğ Köybaşı, şüpheli ölüm sonrası Yozgat'a iki kez gittiğini, ancak detaylı bilgi alamadığını söyledi. Köybaşı, "İkinci kez gittiğimde cezaevi müdürü benimle görüşmedi. Gerekçe olarak başsavcının talimatı olduğunu söyledi" dedi.
Yeni şikayet dilekçesiyle soruşturmanın genişletilmesini istediklerini aktaran Köybaşı, "Çünkü soruşturmanın tamamı eksik. İfadelerin tümü alınmamış. 40-50 gardiyanın olduğu cezaevinde 3 gardiyanın ifadesi var. Cezaevi savcısı bizimle görüşmüyor. Dosyanın tekrar ele alınarak, eksikliklerin giderilmesi, gerekirse otopsi raporunun tekrar yaptırılması için uğraşacağız. 'Okan neden öldü' sorusu çözülmelidir" diye belirtti.
Av. Köybaşı, ifadeleri alınan 2 tutuklu ile yaptığı görüşmeyi de anlattı. Köybaşı, "L.S.'nin çelişkili beyanları dikkat çekmiştir. L.S., görüşmenin bir bölümünde asılı bulunduğu çarşafın tek kişi tarafından o şekilde bağlanamayacağı, bunu 'metafizikli varlıklar' tarafından yapıldığını düşündüğü söylemiştir. Sürekli uykusundan uyanıp 'bismillah' diye konuştuğunu aktarmıştır. Bu beyanlardan çıkarılan sonuç Okan Özgül'ün apaçık bir konudan bir şeyden ya da birinden korktuğudur. Yine E.Ö. 'kendisini asacak bir kişi değildi, son zamanlarda yemek yemeği kesmişti. Zannımca bir problemi vardı, korkuyordu' dedi."
KOĞUŞ ARKADAŞLARI: PSİKOLOJİSİ İYİYDİ
Menemen Cezaevi'nde Özgül ile birlikte kalan kişilerin anlatımları da ailenin şüphelerini güçlendiriyor. Güvenlik nedeniyle isminin farklı bir kodla haberde yer almasını isteyen koğuş arkadaşlarından A.A., cezaevinde Özgül'ün psikolojik durumunun iyi olduğunu söyledi. A.A., Özgül'ün sorumluluk sahibi olduğunu ve herkesle iyi geçindiğini kaydetti.
Okan'ın psikolojisinin iyi olmadığına dair tespitleri sorduğumuz A.A., "Cezaevi her tutukluyu psikoloğa çıkarır. Oda tutuklunun psikolojisinin kötü olmasından kaynaklı değil, psikolojisinin durumunun nasıl olduğunu öğrenmek için. Okan'ın psikolojisinin bozuk olduğuna dair hiçbir emare yoktu. Menemen Cezaevi bu teşhisi nasıl koydu?" diye kaydetti.
'AİLESİ ONA İYİ BAKIYORDU'
Ailesinin Özgül'e iyi baktığını ifade eden A.A., "Bizde her hafta 2 bin TL kantine harcayan insan, Yozgat'ta ailesinden para istememiş. Yemek yemiyormuş. Okan'ı orada nasıl bir ortama soktular bilmiyorum. Okan'ın kendisini intihar edeceğine inanmıyorum. Okan'ın ailesi ile bağı da çok güçlüydü. Böyle bir insan neden canına kıysın ki?" diye sordu.
Özgül'ün bir başka koğuş arkadaşı M.M., Özgül'ün kimseyle herhangi bir sorun yaşamadığını ve iki ay birlikte kaldıklarını aktardı. M.M., "Sadece boşandığı eşi çocuğa dair kendisine bilgi vermiyor diye üzülüyordu. Onu da sonradan çözdü. Haber alabiliyordu. Kendini öldürecek biri değildi. Uyuşturucu kullandığını anlatıyordu. 'Hayatım düzene girerse kullanmam' diyordu. Ben asla intihar etmeye ihtimal vermiyorum. Psikolojisini bozacak bir şey yoktu" diye konuştu.
'İNTİHAR EDECEK BİRİ DEĞİLDİ'
Koğuş arkadaşlarından T.T. ise, "Okan'ın koğuşta herhangi bir sıkıntısı yoktu. Yardımcı olmayı seven arkadaşımızdı. Psikolojik sıkıntısı olan insanlara bile yardımcı olmaya çalışırdı. Sadece dertleştiğimizde oğlunu çok özlediğini söylerdi. Çok üzüldüm" dedi.
CEZAEVİ GÖRÜŞ VERMEDİ
Şüpheli ölüme dair telefon üzerinden görüştüğümüz Boğazlayan T Tipi Kapalı Cezaevi 2'inci Müdürü Yasin Karagöz, olaya dair sorularımızı yanıtsız bıraktı. Karagöz, "Resmi bir kurum olarak üçüncü şahıs ya da gazetecilere bilgi vermek gibi bir yükümlülüğümüz yok. Bilgi almak istiyorsanız savcılığa başvurabilirsiniz" yanıtı vermekle yetindi.
MA / Semra Turan