RIHA - Ankara ve Şam arasındaki olası bir diyalogdan anlaşma çıkmasının mümkün görünmediğine dikkati çeken Rojava Stratejik Araştırmaları Merkezi'nden Kurdyar Direhî, "Suriye rejimi krizden çıkmak istiyorsa Özerk Yönetimi kabul etmek zorunda" dedi.
AKP'li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 28 Haziran'da Beşar Esad ile temas kurulmasının önünde herhangi bir engelin olmadığını söyledi. Erdoğan, "Geçmişte nasıl birlikteysek yine aynı şekilde birlikte hareket ederiz ve Suriye’nin içişlerine karışmak gibi bir derdimiz olamaz" diye kaydetti. Erdoğan'ın açıklamalarından bir gün önce de El Bab yakınındaki Ebu Zêndin Sınır Kapısı ticarete açıldı.
Erdoğan'ın açıklamaları ve sınır kapısının açılması, yıllardır Türkiye ile birlikte hareket eden paramiliter grupların bulunduğu alanlarda protesto eylemlerinin patlak vermesini de beraberinde getirdi. Türkiye'ye bağlı paramiliter gruplar, başta El Bab olmak üzere 16 ayrı bölgede protesto eylemlerine başladı.
Kuzey ve Doğu Suriye Demokratik Özerk Yönetimi'nden gelişmelere dair, "Şam ve Ankara anlaşırsa Suriye'nin diğer bölgeleri de işgal edilecek ve egemenliği açıkça ihlal edilmiş olacaktır” uyarısı geldi.
DIREHÎ: TÜRKİYE İTTİFAK PEŞİNDE
Rojava Stratejik Araştırmaları Merkezi (NLSR) üyesi Kurdyar Direhî, bölgede yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Türkiye’nin Suriye'de iç savaşın patlak verdiği 2011-2012 yıllarında “Yeni Osmanlı” planları yapmaya başladığına dikkati çeken Direhî, "Türkiye, Misak-ı Milli olarak tanımladığı, cumhuriyet kurulmadan önceki haritayı hayata geçirmek istedi. Bu planını Rojava Kurdistan'ı ile Başur Kurdistan'ını işgal ederek yapma hedefindeydi. Türkiye’nin planları, Müslüman Kardeşlere yakınlığıyla bilinen Mısır Başkanı Muhammed Mursi’nin devrilmesi ve Rusya’nın iç savaşta sahaya çıkarak müdahalelerde bulunmasıyla sonuçsuz kaldı" dedi.
Türkiye’nin Rusya ile görüşmelere girişmesi sonrası Ortadoğu’da yalnızlaşmaya başladığını söyleyen Direhî, bu "yalnızlaşmanın" Türkiye’yi ekonomik ve siyasi olmak üzere birçok alanda krize sürüklediğini ifade etti. Direhî, "Türkiye’nin Kurdistan dağlarında yaşadığı büyük yenilgi, ona savaş siyasetinde de geri adım attıran şeylerden biri. İsrail-Filistin arasındaki savaş sonrası Türkiye’nin İsrail ile ekonomik ilişkilerine karşı yapılan protestolar, Erdoğan'ın Ortadoğu’da yürüttüğü siyaseti gözden geçirmesine neden oldu” diye kaydetti.
Direhî, Türkiye’nin içerisinde bulunduğu sıkıntılı süreci atlatmak için Şam ile ilişkileri geliştirmek istediğini söyledi. Türkiye’nin Ortadoğu’da yeniden ittifak peşine düştüğünü ifade eden Direhî, bölgedeki aktörlerin de Türkiye'ye dönük kimi politikalara sahip olduğunu kaydetti.
RUSYA VE TÜRKİYE'NİN HEDEFLERİ
Rusya'nın "Amerika, Kuzey ve Doğu Suriye’de yeni bir devlet kuracak" iddialarıyla Türkiye’yi korkutmaya çalıştığını söyleyen Direhî, "Rusya, Türkiye’ye ‘Eğer NATO ile beraber olursan Kürt devleti kurulacak ancak Rusya ile ilişkilerin olursa ve Suriye rejimi ile eskisi gibi olursan Kürt devleti kurulmayacak’ mesajını veriyor. Hakan Fidan, 11 Haziran’da Putin başta olmak üzere Rusya’da birkaç görüşme yaptı. Hemen ardından bu haberlerin yayımlanması bunu bizlere gösterdi. Rusya, Suriye krizinden zaferle çıkmaya çalışıyor. Ancak biliyoruz o masada sadece Rusya yok. Suriye’nin yandaşlarından İran da var. Suriye’nin bu görüşmelerde ya da olası anlaşmalarda kaybedecek hiçbir şeyi yok. O masada kaybedecek bir devlet varsa o da Türkiye’dir. Çünkü Suriye rejiminin temel talebi, Türkiye’nin işgal ettiği topraklardan çıkması, Kuzey ve Doğu Suriye’de rejimin ‘terörist’ olarak tanımladığı gruplarla mücadele edilmesi" değerlendirmesi yaptı.
Kuzey ve Doğu Suriye'de Kürtlerin statüsüz bırakılmasının Türkiye'nin tek hedefi olduğunu vurgulayan Direhî, "Suriye rejimi ve Türkiye ortak bir diyalog oluşturabilir. Ancak aralarında bir sürü anlaşmazlık mevcut. En önemlisi Rusya ve Amerika gibi devletler var. O yüzden bu sadece ikisinin görüşmesiyle halledilebilecek bir şey değil. Eğer görüşmeler de olursa bu sadece bir-iki kez yapılabilecek görüşmeler olmaz. Süreci baz aldığımızda bunlar hiç kolay görüşmeler olmayacaktır.”
'SURİYE TÜRKİYE’YE GÜVENMİYOR'
Direhî, Türkiye’nin Kürt sorununa dair politikalarının krizlere neden olduğunu, yaşanan krizlerin ise Kuzey ve Doğu Suriye’ye yeni saldırılarla aşılmak istendiğini dile getirdi. Direhî, "Türkiye’nin saldırma sebebi, Rojava Devrimi ardından ortaya konan, halkların bir arada yaşadığı demokratik projeyi kendisine tehdit olarak görmesi. Türkiye, Rusya ve Amerika’nın yeşil ışık yakmaması halinde bu saldırıları yapamayacağını da biliyor. O yüzden yeni yollar deniyor. Irak ile yapılan görüşmeler ve Suriye rejimi ile yakınlaşma bunlardan birkaçı. Suriye’nin de isteği çetelerin ortadan kalkması ve Özerk Yönetim’in kendilerine bağlanması. Çünkü hala rejim tarafından özerk yönetimin statüsüne dair gerçek adımlar atılmadı. İkisinin de ortak hedefi Özerk Yönetim ama istekleri farklı. Türkiye, ‘Misak-ı Milli’ sınırlarını hedefliyor. Ancak Suriye’nin toprak bütünlüğüne karşı bir şey planlamadıklarını söylüyorlar. Suriye rejimi Türkiye’ye güvenmiyor" ifadelerini kullandı.
ORTADOĞU'DAKİ DENKLEM
Erdoğan’ın söylemleriyle Türkiye’nin Ortadoğu’da bağımsız olarak hareket ettiği imajı çizmek istediğine dikkati çeken Direhî, böylesi bir durumun olmadığını ifade etti. Direhî, "Türkiye, istediği gibi Kuzey ve Doğu Suriye’de hareket edebileceğini sanıyor. Ancak durumun öyle olmadığını iyi biliyoruz. Amerika için başkanlık seçimleri bu sene. Filistin-İsrail savaşı herkesin gündemi ve bu savaşın Lübnan’a taşmasından korkuyorlar. Ortadoğu’daki bu durum Amerika seçimleri için çok önemli. Rusya için de hala Ukrayna ile aralarındaki savaş önemli bir mevzu. Böylesi bir süreçte Türkiye eğer Kuzey ve Doğu Suriye’ye saldırırsa bu Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî’deki gibi olmayacak. Türkiye’ye ve onun politikalarına karşı olan pek çok kesim, bu saldırılara karşı siper alacaktır” şeklinde konuştu.
REJİM VE ÖZERK YÖNETİM GÖRÜŞMELERİ
Direhî, Kuzey ve Doğu Suriye ile Suriye rejimi arasındaki temaslara da değinerek, rejimin söz konusu temaslarda 2011 öncesi zihniyetinden vazgeçmediğini gösterdiğini kaydetti. Direhî, "2022’de Özerk Yönetim ve rejim arasında resmi görüşmeler yapılmıştı. Ancak bu zihniyet yüzünden pek çok konuda anlaşma sağlanmadı. Bunlardan biri Özerk Yönetimin statüsüydü. Diğer konular ise sırasıyla ekonomi, askeri ve Özerk Yönetim güçlerinin gelecekteki konumlarıyla ilgiliydi. Rejim, 2011’den önceki süreç gibi Kuzey ve Doğu Suriye’de herhangi bir statünün yer almamasını istiyor. Sadece belediyeler nezdinden özerk yönetimlerin yer alması şartını koşmuştu. Bu yüzden de görüşmeler ilerlemedi” ifadelerini kullandı.
2024’te yeniden diyalog zemini oluşturmak için bazı sözler sarf edildiğini kaydeden Direhî, şöyle devam etti: "Eğer Suriye rejimi hem girdiği krizden çıkmak hem de rejimini sürdürmek istiyorsa Özerk Yönetimi kabul etmek zorunda. Çünkü rejim, Özerk Yönetim olmadan bu bölgelerin geleceği hakkında plan yapılamayacağının bilincinde. Tabloda sadece krizlerden beslenen hegemonik güçler de var elbette. Suriye rejimi işgal topraklarını da göz önüne alarak parçalanmamak için Özerk Yönetim ile uzlaşmalı. Yoksa demokratik anlamda hareket edebilecek bir durumu kalmaz. Özerk Yönetim, statüsünü almak ve gelecek süreçte seçimlere girmek için hazırlanıyor."
MA / Ceylan Şahinli