ANKARA - DEDAŞ’ın devlet politikalarına paralel davrandığı ve Kurdistan’da “sömürgeci” rolü oynadığını belirten ekolojistler, coğrafyanın bir bütün olarak soykırıma tabi tutulduğunu vurguladı.
Mêrdîn’in Şemrex (Mazıdağı) ile Amed'in Xana Axpar (Çınar) ilçeleri arasında 21 Haziran’da DEDAŞ’ın elektrik tellerinden çıkan kıvılcımların ekinlerin içerisine düşmesiyle çıkan yangında 15 kişi hayatını kaybetti. Yangında yüzlerce hayvan ölürken, 50 bin hektarlık alan ise kül oldu. Diyarbakır Başsavcılığı, çeşitli sivil toplum örgütü ve belediyelerin yaptığı araştırmalarda yangına DEDAŞ’ın neden olduğunu ortaya koydu.
Çevre Avukatı Mehmet Horuş, Birleşik Devrimci Parti Ankara İl Başkanı Mustafa Akkaya, Yeşil Sol Parti (YSP) Ankara Eşsözcüsü Aydın Şimşek ve Ekoloji Aktivisti Umut Korkutan, DEDAŞ’ın Kurdistan’da uyguladığı politikalara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
‘SÖMÜRGE ŞİRKETİ’
Bölgede yıllardır DEDAŞ eliyle mağduriyet yaratıldığına işaret eden avukat Mehmet Horuş, “DEDAŞ en temel ihtiyaçlar olan enerji ve suya erişimde halka sömürgeci bir şirket gibi yaklaşıyor. En temel insanı ihtiyaçlar dahi karşılanmıyor. DEDAŞ, kolluk kuvvetleriyle birlikte köylerde fatura tahsilatından ürünlerin tarlada yok olmasına sebep olacak kadar gaddar pratikler sergiliyor. Çıkan yangınlar, ürettiği hizmetin ne kadar ilkel olduğunu gösteriyor” dedi. Horuş, 1930’lardan itibaren Türkiye’de gelişkin bir orman mevzuatı olduğunun fakat bu mevzuatın uygulanmadığını belirterek, “Aslında yangınlara karşı tedbirlerin nasıl alınacağına dair sorumlulukları tarif eden bir mevzuat var. Bunun yenilenmeye ve güncellenmeye ihtiyacı var. Ancak mevcut mevzuat bile uygulanmıyor” diye belirtti. Horuş, faili meçhul cinayetler ile yangın nedeniyle yaşanan ekokırımın birbirine benzediğini ifade ederek, yangınların da faili meçhul bırakıldığını söyledi.
‘AFFET İLANI YAŞANANLARIN ÜSTÜNÜ ÖRTMEMELİ’
Afet ilanının bir sonuç olduğuna işaret eden Horuş, “Asıl sorgulanması gereken önlenebilir felaketin önüne geçilmemesi ve affet haline gelmesidir. Ayrıca affet ilanı meydana gelen ekolojik zararları gidermeye dönük bir mekanizma içermiyor. Dar anlamda bir zarar ve ziyan hesabı yapılıyor. Bunun yapılması olumlu sayılabilir ama meselenin geniş boyutunu ele almadığı da ortadadır. Genel olarak yanan ormanlık alanların yeniden doğal hallerine yakın hale getirilmesiyle ilgili bir program da açıklanmıyor. Dolayısıyla affet ilanı bu yapılması gerekenlerin üstünü örtmemeli” dedi.
‘YILLARDIR AYNI TEKNOLOJİYLE ÇALIŞILIYOR’
Birleşik Devrimci Parti Ankara İl Başkanı Mustafa Akkaya ise, yangınların ilk çıktığı anda ana akım medyanın ve DEDAŞ’ın yaklaşımına dikkati çekerek, “Çiftçilikle uğraşmamış sadece köyle iletişimi olan bir insan dahi anızların yakılması için bütün ürünün, ekinin toplanması gerektiğini bilir. Anız yangını iddialarının yalan olduğu her yönüyle belliydi. Yangın, bölgede yıllardır sömürgeci bir politika izleyen DEDAŞ’tan kaynaklandı. Çünkü DEDAŞ orada 40-50 yıldır herhangi bir yatırım yapmadı. Orada yıllardır tahta direklerle elektrik aktarılmakta ve 50 yıllık telleri kullanarak elektriği dağıtmaktadır” şeklinde konuştu.
DEDAŞ ve devlet tarafından uygulananların “sömürge” politikası olduğunu aktaran Akkaya, “Soykırım için illa insanları öldürmek gerekmiyor. Kurdistan coğrafyası bir bütün olarak soykırıma tabi tutuluyor. Coğrafyasından, doğasından, ekosisteminden ve toplumsal yaşamına kadar her yönden soykırıma uğratılıyor. Dolayısıyla oradaki yangınlar bu sömürgeci politikaların bir parçası olarak bir soykırımdır. Bunu böyle tarif etmek gerekir. Türkiye işçi sınıfına ve emekçilerine bunu bu şekilde anlatmak gerekir. Bu yangınların anızla alakası yoktur. Yangınların sebebi sömürgeci politikalardır. Geçtiğimiz yıllarda Dersîm’de yangınlar çıktı ve onlarca gün süren yangınlara müdahale edilmemişti” diye konuştu.
‘DEDAŞ SÖMÜRGECİLİĞİN KENDİSİDİR’
DEDAŞ’ın Kürt halkına atanmış sömürgeci bir kayyım olduğunu aktaran Akkaya, “DEDAŞ sömürgeci bir yapının kendisidir. Başat ve temel görevi de sömürgeciliktir. Batıda herhangi bir yangın çıktığı zaman gece görüşlü helikopterlerinden tutun onlarca yangın uçaklarıyla müdahale ediliyor. Ancak Kurdistan’da bunu göremiyoruz. Çünkü orayı bir sömürge olarak görüyorlar. Kurdistan’da yapılmak istenen durum kanıyla, canıyla ve toprağıyla bir hiç haline getirmektir. Devletin en önemli görevlerinden bir tanesi elektrik ve suyun bedava dağıtılmasıdır. Fakat DEDAŞ denilen sömürgeci, kayyumcu şirket, milyarlarca liralık kaçak elektrik kullanan büyük sermaye kurumlarına ve fabrikalara ses çıkarmıyor. Ama en ufak bir borçtan dolayı yoksul Kürt köylüsünün elektriğini kesebiliyor” diye belirtti.
‘HALK DEDAŞ’I DEHAK’A BENZETİYOR’
Yeşil Sol Parti (YSP) Ankara Eşsözcüsü Aydın Şimşek, baharın müjdecisi olarak bilinen cemre yerine havaya, suya ve toprağa yangının düştüğünü ifade ederek, “Yaşamın her alanı yanıyor ve ateş özellikle Kürdün cemresi olmuş durumda. Yani Kürtler için bir doğal felaketten bahsetmemiz mümkün değildir. Devlet Kürdün felaketi olmuştur. DEDAŞ hizmet ürettiğini iddia ediyor. 36 yıldır DEDAŞ orada kütük direklerle hizmet veriyor. Yangın doğal bir felaket değildir. DEDAŞ’ın sorumluluklarını yerine getirmemesi felakettir. Bölgede yaşayan halk DEDAŞ’a Dehak gözüyle bakıyor. DEDAŞ orada zulmediyor. Faturasını ödeyemeyen yurttaşın hibelerine dahi el koyuyor” ifadelerini kullandı.
DAYANIŞMA MESAJI
Ekoloji Aktivisti Umut Korkutan, DEDAŞ’ın yaklaşımının bir devlet politikası olduğuna dikkati çekerek, “Kurdistan’da yaşanan her felakettin görmezden gelmesi hükümete yakın medyanın kasıtlı yaptığı bir davranıştır. Amaç aynı zamanda dikkatleri farklı yöne çekmektir. Kurdistan söz konusu olduğunda kamuoyu da üzerine düşeni yapmıyor. Bu da devlet politikalarının etkisidir. Mesele Kurdistan olunca insanlar devletin baskılarından etkilendiği için sessiz kalabiliyor. Bu tür uygulamalara karşı örgütlü olmak gerekiyor. Yani kamuoyunun üzerine düşen yangınların çıktığı bölgelere gidip orada ki insanlarla dayanışmaktır” diye belirtti.